17 Şubat 2016 Çarşamba

ZAMAN ZAMANAŞIMINA UĞRAMADAN, FAŞİZME KARŞI MÜCADELE CEPHESİNDE BİRLEŞELİM

13 Mart’ta yapılan sözde mahkeme açık, net ortaya koydu ki bu coğrafyada “Kızılbaş Alevileri katledilebilir” yani “katli vaciptir” emri çıkmıştır. Artık mevcut sistemden herhangi bir konuda “yüzleşme, hesaplaşma, gerçeklerin açığa çıkarılması, müzakere, barış vs beklentilerinde bulunmak nedir?” diye herkes kendisine bir kere daha sorsun. Mevcut sistem açık açık her türlü muhalif unsuru katletmenin yolunu yasallaştırmıştır. Keza Hrant Dink’i katledenlerle verdiği karar, Roboski katliamıyla ilgili yapılanlar, son olarak da Uğur Kaymaz’la ilgili AİHM’de yapılan savunmada 13 kurşunun orantısız güç olmadı ve Uğur’un çocuk olmadı karşı savunmada gösteriyor ki mevcut sistem açık açık “katlederim, yakarım, yıkarım, tutuklarım, sesini soluğunu keserim, her türlü inkâr ve imhayı yaparım” demekten öteye gitmemektedir. Halen mevcut sistemden “adalet, demokrasi, eşitlik, özgürlük, barış” istemek ne kadar doğrudur? Bu her şeye iyimser havayla, uzlaşmacı havayla liberal çözümlerle bakanlar o ağızlarından düşürmedikleri “hukuk devleti ”nden daha ne bekleyecekler merakla göreceğiz.

13 Mart’ta cıa başkanı neden buradaydı ve o giderken havaalanını yolunun açılıp temizlenmesi adına Ankara adliyesi önündeki zamanaşımına karşı toplanan halka saldıranlar görevlerini yerine getirdiler mi? Elbette hayır, esas görevleri bu değildi, Adıyaman’da ve İzmir’de yapılan Kızılbaş Alevilere yönelik baskı, şiddet, saldırı uyarıları sadece çoluğun çocuğun yaptığı işler değildir, Suriye’de daha etkin ve ileri demokrasi adına görev almak adına “bakın bakın sayın patronum ben burada kendi Alevilerime neler yapıyor izin verin Suriye’de daha alasını yapayım” adına yapılan bir görev talebinin adıdır bu yapılanlar. Bunu anlamak adına âlim olmaya gerek yok.

Daha dün bir yandan Libya’dan getirilen askerler, bir yandan Suudi Arabistan’dan getirilen silah ve mühimmatlar ve buna destek ve doğrudan sevk ve idare etme talebinde bulunan mevcut sistemin eliyle Hatay/Altınözü’ne yerleştirenler Suriye’de gerçekleşecek olan bir katliamın ayak sesleridir. Katliamlar olup bittikten sonra yapılacak olan anmalar, mitingler, eylemler sadece karnaval ve festivalden başka bir şey olmayacaktır. Mevcut sistem topyekûn olabilecek bir katliamın topyekûn sorumlusu olacaktır. Bu sorumluluğu engellemek ne demektir? Halen bunu anlamayanlar 13 Mart’ta yine yeniden bir katliam provası yapmaya çalıştığını unutmamalıdır! Ayrıca yaşadığımız coğrafyada adım adım yaklaşan Kızılbaş Alevi katliamını görmezden gelmek dünya siyasal konjonktürünü okumamaktan geçmektedir. Son dönemde gelişen Arap baharı adı altında yürütülen emperyalist işgallere karşı gelişebilecek daha güçlü bir muhalefetin önünü şimdiden kesmenin de zamansallığıdır. Yani mevcut sistem açısından Koçgiri, Dersim, Maraş, Çorum, Sivas, Gazi vs katliam deneylerinden tecrübeyle yeni katliamların hazırlığı yapılmaktadır. Denilebilir ki bu panik, telaş, kışkırtma tarzında bir yaklaşım diye düşünenler öncelikle “Hepimiz Kızılbaş Aleviyiz” başlıklı dile getirmeye çalışılan çağrıyı anlamaya çalışsınlar.

Çok uzağa, tarihin derinliklerine gitmeye gerek yok hatta hatta uzun uzun teorik tartışmalara gerek yok. Daha dün kanları, külleri, etleri, kemikleri soğumamış olan Roboski Katliamı’nda parça parça edilenler neyin, nerede, nereye kadar, kimlere karşı yapılacağını açık net göstermektedir. Yaşlarının, cinsiyetlerinin, kimliklerin, soylarının vs ne olduğu önemli değil “kafanıza bombaları yağdırırım, katlederim” bunu yaparken de “yalandan yere de başsağlığı da dilerim” diyenlere dönüp bakılmalıdır. Roboski bu coğrafyadaki ne son ne de ilk katliamdır ancak zamanlaması pek çok şeyinde startıdır. Bunu doğru okumadığımız ve buna göre üretici güçlerin ve halkların birlik, blok, cephe tarzında örgütlenmesi adına çok geç kalınmış olunacaktır.

Önümüzdeki süreçteki hemen şimdi! Yakınlaşan adım adım daha büyük katliamların ayak seslerini hiç kimsenin duymama hakkı yok! Bugün illaki geceli gündüzlü onlarca yüzlerce insanın birden bire katledilmesini beklemenin sadece birlik, blok, cepheden kaçmaktan başka bir şey değildir.

Hala içinde bulunduğumuz durumu anlamakta zorluk çekenler daha dün Arap ülkelerinde özellikte de Irak’ta yaşananları ve son olarakta Roboski Katliamı’nda emperyalist kapitalist faşist sistemin nereye kadar neleri yapacağını artık görmesinin zamanı gelip de geçmekte. Yarın tek bir insanın bile sokağa çıkmayacağı, yarın bir tek insanın bile düşüncelerini ifade edemeyeceği, tamamen biat, itaat, kul haline gelmeyi beklemenin bedelinin hitler faşizmi döneminde tek bir muhalif kalmayana kadar en sıradan, basit, küçük politik unsurların bile gaz odalarında, toplama kamplarında katledilişlerini ve birlik, blok, cephe tarzında örgütlenemedikleri için neler yaşandığını bir kere daha gözümüzün önünden eksik etmeyelim.

Bu coğrafyada üretici güçlere ve halklara yapılan katliamları alt alta koyalım bunların hiçbirinin din, dil, mezhep, cinsiyet, ulus vs ayrımı yapmaksızın yapıldığını hiç kimse unutmasın.

Panik, telaş, heyecan, coşku, kışkırtma adına yapıldığı iddia edilen birlik, blok, cephe çağrılarına sırtını dönenler unutmasınlar ki tarih önünde insanlık onuruna sahip çıkmamakla yargılanacaktır.

Bizler, ölümü de açlığı da yoksulluğu da katliamları da inkârı da imhayı da gözaltını da tutuklamaları da infazları da çok iyi biliriz hem günümüzde hem de tarih boyunca. Bilmeyenlere bilenlerin duyurusudur diyelim. Bugün üretici güçlerin ve halkların karşı karşıya kaldığı emperyalist kapitalist faşist kuşatma açık ve net ortadadır bunu inkâr etmek ve buna sırtını dönmek sadece ve sadece burjuva liberalizmin ipine tutunmaktır. Halen liberalizmden medet uman kimi sözde sol, sosyalist vs. çevreler bir kere daha başlarını ellerinin arasına alıp düşünsünler tarih önünde insanlık onurunun yanında yer almadıkları için bunun hesabını vereceklerdir tarih içinde.

Hrant’ın katillerinin serbest bırakılmasına kadar giden davaya, Sivas Katliamı davasının zamanaşımına uğramasına, Roboski Katliamı’nın akıbetinin belirsizliğe terkedilmesine, Uğur Kaymaz davasının da “13 kurşunla katledilişinin orantılı güç olarak savunulması ”na ve daha pek çok güncel ya da tarihsel katliamlara, baskılara, şiddete vs sırtını dönenler insanlıklarından çıkmış insanlık onurunu terk etmiş olanlardır. Bu katliamların ve daha pek çoğunun ortak özelliği aynı merkezden, aynı güçler aynı sistem, aynı ideoloji, tarafından yapıldığını bilmek gerekiyor. Kapitalizmin ayrımsız kendisine muhalif olan, onun gücünü ve iktidarını tanımayan herkese hak gördüğü sadece katliamdır.

Dar, kısır, basit, kelime, kavram, teori tartışmalarına girmeden ideolojik politik farklılıklarımızı emperyalizmi kapitalizmi faşizmi yerle bir ettikten sonrada yapabiliriz.

Gün emperyalizm karşı mücadele cephesi,
Gün kapitalizme karşı mücadele cephesi,
Gün faşizme karşı mücadele cephesi günüdür.

Tarihsel, siyasal, uluslararası gelişmeler hepimizden bu görev ve sorumluluk bilinciyle örgütlenmemizi, örgütlememizi ortaya koymaktadır. Aksi halde hitlerin toplama kamplarını, gaz odalarını aratmayan faşizmin daha şiddetli katliamlarının yaşanmasına sebep olacaktır. hitler döneminde sosyal demokratlar, demokratlar, yahudiler, hristiyanlar, sosyalistler, komünistler hitlerin yaptığı sözde açılımlara aldandılar, hitlerin ve propaganda güçlerinin sözde sosyalist söylerine aldandılar, hitlerin açmış olduğu yeni iş sahalarına, sözde istihdam alanlarına aldandılar, hitlerin sözde kalkınma, özgürlük, adalet söylemlerine aldandılar, ve her geçen gün biraz ondan biraz bundan toplaya toplaya katlede katlede Almanya da neredeyse tek bir muhalif güç kalmadı. Yaşadığımız coğrafyada uzun yıllardır da tek bir parti, tek bir lider, tek bir hükümet aracılığıyla olmasa da süreklilik ve devamlılık arz ederek devam eden katliam ve tutuklama faşizmin kesintisizliğini göstermektedir. Mevcut sistemin iktidarlarının, hükümetlerinin, partilerinin isimlerinin ya da kadrolarının değişmesi sürekli ve kesintisiz faşizmi gizlememiştir. Ancak halen faşizme karşı mücadele cephesinden geri adım atan unsurlar artık kendilerine gelmelidir. Ermeniler katledilince sadece Ermeniler değil, Kürtler katledilince sadece Kürtler değil, Kızılbaş Alevileri katledilince sadece Kızılbaş Alevileri değil, İşçiler Köylüler katledilince sadece İşçiler Köylüler değil, Öğrenciler, Kadınlar vs katledilince sadece Öğrenciler ve Kadınlar yürümemeli, isyan etmemeli, karşı koymamalı topyekûn tüm Üretici Güçler ve Halklar birlikte hareket etmelidir. Evet, “birlik kelimesi ne kadar soyut kalıyor” denilebilir ama şu da unutulmamalı, bu coğrafyada defalarca pek çok zaman ve koşulda bu birlik sağlanmışsa da hep bir yanı eksik kalmıştır ve her seferinde faşizm galip gelmiştir. Egolarınızı aşın, şefler diktatörlüğünü aşın, mezhepçiliği aşın, dar marjinal ideolojik tartışmaları aşın ve Üretici güçlerin ve Halkların birlikte mücadelesini örgütleyin, örgütlenin daha fazla geç olmadan!

Emperyalizme kapitalizme faşizme karşı mücadele ancak ve ancak Üretici güçlerin ve Halkların birleşik cephesiyle mümkündür.

Seyirci kalmak, susmak, sessiz kalmak, bana değmeyen yılan bin yaşasın demek hiç birinizin kurtuluşu olmayacaktır.

Yaşasın işçilerin ve halkların birleşik cephesi

Yaşasın faşizme karşı mücadele cephesi

HASAN HÜSEYİN BEYDİL
18.03.2012 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder