KIZILBAŞ
ALEVİLİĞİ, SEYİT RIZA VE ONURLU DURUŞ
Onurlu
bir yaşam nedir? Onurlu bir yaşam esas alına bilinir mi? Onursuz bir yaşamı
dayatan ve isteyen kapitalist sistemdir. Kapitalist sisteme karşı olan onursuz
yaşama da karşıdır. Onurlu yaşam kapitalist sisteme ait ne varsa
reddedilmesiyle gerçekleşebilir. Özel mülkiyet kapitalizmin en temel
dayanağıdır. Özel mülkiyetin reddi onurlu yaşama sıkı sıkı sarılmadır. Onurlu
yaşam komünal yaşamla mümkündür.
*
Seyit
Rıza her yönüyle incelenip, araştırılmalıdır. Seyit Rıza sahşında
gerçekleşenler günümüze uyarlanmalıdır. Seyit Rıza’nın egemen güçler tarafından
katledilmesi onun şahsında neyin, kimin, neden katledilmesidir?
*
Kızılbaş
Aleviliği Seyit Rıza şahsında katledilenin ne olduğunu anlamalı. Bu anlam
mevcut sistemin Kızılbaş Aleviliğiyle ilgili teorisini de pratiğini de anlamak
olacaktır. Seyit Rıza’nın hem ailesinin hem de çevresinde ona yoldaş olanların
süratle yargılanıp süratle idam edilmesi sistemin “en imkânsız koşullarda, en
zor koşullarda” bile olsa bir gece mahkeme kurup, bir gece de karar verip, bir
gece de idamı uygulayabildiği görülecektir. Yıllar öncesinde yargının o günün
koşullarında bu zor işleri nasıl da çarçabuk yapabildiği incelenmeye değerdir.
Ne de olsa halen günümüzde bunca teknolojiye, bunca adli kadrolara rağmen halen
onlarca yıldır süren, halen yıllardır cezaevlerinde yatmasına rağmen halen iddianamesinden
bile haberi olmayan tutsakların olması ve yargının halen “elimizde o kadar çok
dosya var ki o kadar kısıtlı imkân ve kadroya sahibiz ki yetiştiremiyoruz”
demesi dikkate değer. İdam edilecek olduğu zaman bir gece karar verilirken
henüz suçunun ne olduğunu bilmeden cezaevinde tutsak olanların yavaş yavaş
ölüme terkedilmesi sadece yargı yükü bahanesine elbette bağlı değildir.
*
Kızılbaş
Aleviliği bir direniş kültürüdür. Nedense ne kendini alevi sayanların ne de
alevi olmayanların bu kültürle ilgili pek fazla bilgisi yoktur. Elbette bu
durum sadece bilgisizlikle açıklanamaz. Bu direniş kültürünün arkasında mevcut
sistemin ve ondan önceki takipçisi olduğu sistemlerin direniş kültürünün
bilinmemesi hatta tarihte bu tür bir kültürün olmadığını yaygınlaştırmak adına var
olan her türlü Kızılbaş Aleviliğin direniş tarihini inkâr ve imha etmektedir ve
arşivler yeterince ya açık değildir ya da var olan arşivdeki bilgilerin büyük
çoğunluğu egemen sınıfların çıkar ve menfaatlerine göre kayıt altına alınmıştır.
Kızılbaş Alevi tarihi adeta sadece “çiçekle böcekle” uğraşılan bir tarih gibi
yazılmıştır. Sadece cem, semah, ehlibeyt, muharrem, deyiş, saz, gibi
kavramlarla anılan Alevilik tarihsel gerçekliğinin sadece sınırlandırılması
değil direniş tarihinin de görmezden gelinmesidir. Günümüzde kurulmuş olan,
faaliyet yürüten kaç alevi derneği, federasyonu, vakfı bugüne kadar kaç tane
Kızılbaş Alevi direniş tarihini anlatmıştır, yaygınlaştırmıştır, bu konuyla
ilgili kaç panel, sempozyum, toplantı yapmıştır, bunun elimizde bir istatistiği
var mı, elbette yok. Mevcut sistem asla direniş tarihinin yazılmasına,
anlatılmasına izin vermez. Ne hikmetse resmi olarak kurulu bulunan hiçbir
kurumda bu konuya adeta mevcut sistemden helallik almışçasına hiç bu konulara
ilişkin hiçbir faaliyet yürütmez. Örneğin yakın zamanda gerçekleşmiş olan
Kızılbaş Alevi katliamlarında ne olmuştur, nasıl olmuştur halen topluma bu
konularda yeterli bilgi, veri sunulmamıştır. Sadece resmi belge, tutanak ya da
mahkeme kayıtlarındaki bilgilerden başka bir bilgi söz konusu değildir.
Koçgiri, Dersim, Maraş, Çorum, Sivas, Gazi katliamları kimler tarafından, nasıl
ve neden yapılmıştır? Bu katliamlarda kimler nasıl ve neden mücadele etmiş ve
direnmiştir? Kimbilir belki bu soruların cevabını herkes biliyor ki bu kadar
yaygın bir direniş kültürü var! Bu soruların cevapları açığa çıkarılmalı. Bu
katliamlar yapıldığında kim, nerede ne yapıyordu, mevcut sistemin bürokratik ve
güvenlik güçleri ne yapması gerekiyordu ne yaptı? Katliamı gerçekleştirenlere
karşı mücadeleyi örgütleyenler ve bu direnişte kim hangi saflarda yer aldı
bunlar doğru bilinmeli. Yeni nesillere bu katliamlar anlatılıyor mu?
Anlatılıyorsa bu ne şekilde anlatılıyor? Katliamları unutmak onurun inkârıdır.
Katliamlara duyarsız kalmak Kızılbaş Aleviliğin inkârıdır.
*
Hangi
din olduğu önemli değil tüm dinler sadece ibadet ve imandan oluşmaz. Din
yüzyıllardır yanlış anlaşılmaktadır ve hatta yanlış bilinmektedir. Din sadece
öteki dünya, cennet, cehennem, iyilik, kötülük, günah, sevap vs olarak biliniyor.
Oysa bu dar, kısa, küçük, basit bir anlayıştır. Din bir ideolojidir. Bu
ideolojinin devlet, ekonomi, politika, kültür, felsefe sistemi vardır. Dini
sadece ibadet ve iman gibi dar bir perspektifmiş gibi anlamak onun ideolojik
politik yapısını görmemektir. Günümüze kadar yaşamış ve yaşamakta olan dinler
her dönemde sömürgeci düzenlerden yana yer almıştır. Her dönemde güç, para,
devlet, yanında yer almıştır. Din o dinin peygamberlerinin yaşadığı dönemdeki
din olarak günümüze aynı şekilde gelmemiştir. Hangi peygamber dönemi olursa
olsun onların yaşadığı dönemdeki dinle onların ölümünden sonra oluşan onların
adına aynı din olduğu iddia edilen din aynı din değildir.
*
Koçgiri,
Dersim, Maraş, Çorum, Sivas, Gazi katliamları Kızılbaş Alevi Soykırımının
zincirleme reaksiyonlarıdır. Bu katliamlarının dönemleri doğru incelenip doğru
değerlendirilmediği sürece yaşadığımız toplumdaki sömürgeci sistemin
çözümlemesi yapılmadan, ona alternatif oluşturulamaz. Bu katliamlara dikkat
edildiğinde her seferinde bu coğrafyada yeni sayfaların açılışına sebep
olmuştur. Bu katliamların ardından sistem yeni sıçramalar, yeni yapılanmalar
gerçekleştirmiştir. Bu katliamlar sistemin kendi varoluş koşullarına taze kan
taşımızdır. Dikkat edilirse bu katliamlardan sonra gelen iktidarlar sistemi
nasıl faşizanlaştırmıştır, nasıl gericileştirmiştir, daha baskıcı ve şiddet
dolu pratikler gerçekleştirilmiştir net olarak görülmelidir. Katliamlar
tanrıların, firavunların, kralların, “kan istiyoruz”, “kurban istiyoruz”
naralarına benzer naralarla yapılmıştır. Bu katliamlar sadece yaşadığımız
coğrafyadaki mevcut sistemin eseri değildir. Bu zincirleme reaksiyonlar yani
soykırım emperyalizmin Anadolu ve Mezopotamya’daki hakimiyetininde inşasının
bir parçasıdır. Emperyalizm ve yerli işbirlikçileri bu soykırıma ortaktır.
Kızılbaş Aleviliğinin sevgi, barış, kardeşlik, paylaşım, üretim, komünal yaşam,
ortak mülkiyet düşüncesi her dönemde emperyalistlerin ve yerli
işbirlikçilerinin korkulu rüyası olmuştur. Bu düşüncelerin yaygınlaşması,
anlatılması, paylaşılması emperyalistlere ve yerli işbirlikçilerine her zaman
bir tehdit oluşturmuştur.
*
Bu
soykırımı, direniş kültürünü teorik ve pratik olarak anlamak her Kızılbaş Alevi’sinin
onurudur.
HASAN
HÜSEYİN BEYDİL
02.10.2011
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder