16 Şubat 2016 Salı

KIZILBAŞ ALEVİLİĞİ, SEYİT RIZA VE ONURLU DURUŞ

Onurlu bir yaşam nedir? Onurlu bir yaşam esas alına bilinir mi? Onursuz bir yaşamı dayatan ve isteyen kapitalist sistemdir. Kapitalist sisteme karşı olan onursuz yaşama da karşıdır. Onurlu yaşam kapitalist sisteme ait ne varsa reddedilmesiyle gerçekleşebilir. Özel mülkiyet kapitalizmin en temel dayanağıdır. Özel mülkiyetin reddi onurlu yaşama sıkı sıkı sarılmadır. Onurlu yaşam komünal yaşamla mümkündür.
*
Seyit Rıza her yönüyle incelenip, araştırılmalıdır. Seyit Rıza sahşında gerçekleşenler günümüze uyarlanmalıdır. Seyit Rıza’nın egemen güçler tarafından katledilmesi onun şahsında neyin, kimin, neden katledilmesidir?
*
Kızılbaş Aleviliği Seyit Rıza şahsında katledilenin ne olduğunu anlamalı. Bu anlam mevcut sistemin Kızılbaş Aleviliğiyle ilgili teorisini de pratiğini de anlamak olacaktır. Seyit Rıza’nın hem ailesinin hem de çevresinde ona yoldaş olanların süratle yargılanıp süratle idam edilmesi sistemin “en imkânsız koşullarda, en zor koşullarda” bile olsa bir gece mahkeme kurup, bir gece de karar verip, bir gece de idamı uygulayabildiği görülecektir. Yıllar öncesinde yargının o günün koşullarında bu zor işleri nasıl da çarçabuk yapabildiği incelenmeye değerdir. Ne de olsa halen günümüzde bunca teknolojiye, bunca adli kadrolara rağmen halen onlarca yıldır süren, halen yıllardır cezaevlerinde yatmasına rağmen halen iddianamesinden bile haberi olmayan tutsakların olması ve yargının halen “elimizde o kadar çok dosya var ki o kadar kısıtlı imkân ve kadroya sahibiz ki yetiştiremiyoruz” demesi dikkate değer. İdam edilecek olduğu zaman bir gece karar verilirken henüz suçunun ne olduğunu bilmeden cezaevinde tutsak olanların yavaş yavaş ölüme terkedilmesi sadece yargı yükü bahanesine elbette bağlı değildir.
*
Kızılbaş Aleviliği bir direniş kültürüdür. Nedense ne kendini alevi sayanların ne de alevi olmayanların bu kültürle ilgili pek fazla bilgisi yoktur. Elbette bu durum sadece bilgisizlikle açıklanamaz. Bu direniş kültürünün arkasında mevcut sistemin ve ondan önceki takipçisi olduğu sistemlerin direniş kültürünün bilinmemesi hatta tarihte bu tür bir kültürün olmadığını yaygınlaştırmak adına var olan her türlü Kızılbaş Aleviliğin direniş tarihini inkâr ve imha etmektedir ve arşivler yeterince ya açık değildir ya da var olan arşivdeki bilgilerin büyük çoğunluğu egemen sınıfların çıkar ve menfaatlerine göre kayıt altına alınmıştır. Kızılbaş Alevi tarihi adeta sadece “çiçekle böcekle” uğraşılan bir tarih gibi yazılmıştır. Sadece cem, semah, ehlibeyt, muharrem, deyiş, saz, gibi kavramlarla anılan Alevilik tarihsel gerçekliğinin sadece sınırlandırılması değil direniş tarihinin de görmezden gelinmesidir. Günümüzde kurulmuş olan, faaliyet yürüten kaç alevi derneği, federasyonu, vakfı bugüne kadar kaç tane Kızılbaş Alevi direniş tarihini anlatmıştır, yaygınlaştırmıştır, bu konuyla ilgili kaç panel, sempozyum, toplantı yapmıştır, bunun elimizde bir istatistiği var mı, elbette yok. Mevcut sistem asla direniş tarihinin yazılmasına, anlatılmasına izin vermez. Ne hikmetse resmi olarak kurulu bulunan hiçbir kurumda bu konuya adeta mevcut sistemden helallik almışçasına hiç bu konulara ilişkin hiçbir faaliyet yürütmez. Örneğin yakın zamanda gerçekleşmiş olan Kızılbaş Alevi katliamlarında ne olmuştur, nasıl olmuştur halen topluma bu konularda yeterli bilgi, veri sunulmamıştır. Sadece resmi belge, tutanak ya da mahkeme kayıtlarındaki bilgilerden başka bir bilgi söz konusu değildir. Koçgiri, Dersim, Maraş, Çorum, Sivas, Gazi katliamları kimler tarafından, nasıl ve neden yapılmıştır? Bu katliamlarda kimler nasıl ve neden mücadele etmiş ve direnmiştir? Kimbilir belki bu soruların cevabını herkes biliyor ki bu kadar yaygın bir direniş kültürü var! Bu soruların cevapları açığa çıkarılmalı. Bu katliamlar yapıldığında kim, nerede ne yapıyordu, mevcut sistemin bürokratik ve güvenlik güçleri ne yapması gerekiyordu ne yaptı? Katliamı gerçekleştirenlere karşı mücadeleyi örgütleyenler ve bu direnişte kim hangi saflarda yer aldı bunlar doğru bilinmeli. Yeni nesillere bu katliamlar anlatılıyor mu? Anlatılıyorsa bu ne şekilde anlatılıyor? Katliamları unutmak onurun inkârıdır. Katliamlara duyarsız kalmak Kızılbaş Aleviliğin inkârıdır.
*
Hangi din olduğu önemli değil tüm dinler sadece ibadet ve imandan oluşmaz. Din yüzyıllardır yanlış anlaşılmaktadır ve hatta yanlış bilinmektedir. Din sadece öteki dünya, cennet, cehennem, iyilik, kötülük, günah, sevap vs olarak biliniyor. Oysa bu dar, kısa, küçük, basit bir anlayıştır. Din bir ideolojidir. Bu ideolojinin devlet, ekonomi, politika, kültür, felsefe sistemi vardır. Dini sadece ibadet ve iman gibi dar bir perspektifmiş gibi anlamak onun ideolojik politik yapısını görmemektir. Günümüze kadar yaşamış ve yaşamakta olan dinler her dönemde sömürgeci düzenlerden yana yer almıştır. Her dönemde güç, para, devlet, yanında yer almıştır. Din o dinin peygamberlerinin yaşadığı dönemdeki din olarak günümüze aynı şekilde gelmemiştir. Hangi peygamber dönemi olursa olsun onların yaşadığı dönemdeki dinle onların ölümünden sonra oluşan onların adına aynı din olduğu iddia edilen din aynı din değildir.
*
Koçgiri, Dersim, Maraş, Çorum, Sivas, Gazi katliamları Kızılbaş Alevi Soykırımının zincirleme reaksiyonlarıdır. Bu katliamlarının dönemleri doğru incelenip doğru değerlendirilmediği sürece yaşadığımız toplumdaki sömürgeci sistemin çözümlemesi yapılmadan, ona alternatif oluşturulamaz. Bu katliamlara dikkat edildiğinde her seferinde bu coğrafyada yeni sayfaların açılışına sebep olmuştur. Bu katliamların ardından sistem yeni sıçramalar, yeni yapılanmalar gerçekleştirmiştir. Bu katliamlar sistemin kendi varoluş koşullarına taze kan taşımızdır. Dikkat edilirse bu katliamlardan sonra gelen iktidarlar sistemi nasıl faşizanlaştırmıştır, nasıl gericileştirmiştir, daha baskıcı ve şiddet dolu pratikler gerçekleştirilmiştir net olarak görülmelidir. Katliamlar tanrıların, firavunların, kralların, “kan istiyoruz”, “kurban istiyoruz” naralarına benzer naralarla yapılmıştır. Bu katliamlar sadece yaşadığımız coğrafyadaki mevcut sistemin eseri değildir. Bu zincirleme reaksiyonlar yani soykırım emperyalizmin Anadolu ve Mezopotamya’daki hakimiyetininde inşasının bir parçasıdır. Emperyalizm ve yerli işbirlikçileri bu soykırıma ortaktır. Kızılbaş Aleviliğinin sevgi, barış, kardeşlik, paylaşım, üretim, komünal yaşam, ortak mülkiyet düşüncesi her dönemde emperyalistlerin ve yerli işbirlikçilerinin korkulu rüyası olmuştur. Bu düşüncelerin yaygınlaşması, anlatılması, paylaşılması emperyalistlere ve yerli işbirlikçilerine her zaman bir tehdit oluşturmuştur.
*
Bu soykırımı, direniş kültürünü teorik ve pratik olarak anlamak her Kızılbaş Alevi’sinin onurudur.


HASAN HÜSEYİN BEYDİL
02.10.2011 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder