Ciddi ciddi bu coğrafya da ne zaman bir “sol darbe” ya da “sol darbeci” olmuştur bilen varsa bir adım öne çıksın (sakın tağmaçlar, madanoğulları vs demesin kimse). Akıllara zarar bir durum, cidden sol ne zaman ordu içinde ilerlemiş, güçlenmiş, palazlanmış, örgütlenmişte “sol darbe” yapacakmış yapmışta “sol darbe” ve “sol darbeci”lerden bahsediliyor. Burada “sol darbe” ve “sol darbeci” kavramlarını sakın ergenekoncu şu muydu buydu muydu karıştırmayın. Başka başka şeylerden bahsediyorum.
Zaman zaman ordu içinde sol düşünceye sahip subay, astsubay, er, erbaş vs olmuş olabilir, hatta bunların tarihte çeşitli sol gruplarla az da olsa ilişkileri de olmuş olsa dahi “sol darbe” “sol darbeci” diye kavramlardan bahsedilemez.
Nerede, ne zaman, kim ya da kimler “sol darbe” yapmışta kaç kapitalisti, faşisti, işbirlikçiyi, karşı devrimciyi, yargılamış cezalandırmış. Hangi “sol darbe” olmuşta;
Bankaları hortumlayanlar mı, ?
Özelleştirmelerden kamyon kamyon dolarları götürenler mi, ?
Hazine ve milli emlak arazilerinin milyonlarca metrekaresini üzerine geçirenler mi, ?
İşsizlik sigortasında biriken paraları sağa sola dağıtanlar mı, ?
Onlarca barajı yaparak doğanın dengesini bozanlar mı, ?
Milyonlarca metre küp betonu çalarak binlerce insanın ölümüne sebep olanlar mı, ?
Savaş ekonomisini ekonomi sayanlar mı, ?
Kadın demeden çocuk demeden baskı ve şiddet yapanlar mı, ?
Yıllardır nerede gömülü olduğu bilinmeyen binlerce katliamı gerçekleştirenlerden mi, ?
Cayır cayır insanları yakanlardan mı, ?
İnsanlara tek mücadele yönetimi olarak ya ölüm oruçlarında öleceksin ya da diri diri kendini yakacaksın diyenlerden mi, ?
Sokaklara caddelere kadınları toplayıp “uçkurlarınızı çözüp zıplayın” diyenlerden mi, ?
Çocuk yaşta arkadan kafalarına sıkılarak öldürülen yüzlercesinin katillerinden mi, ?
Barış barış dedikçe sadece kan ve gözyaşını halka layık görenlerden mi, ?
Hesap sormuş torlayıp toplayıp cezalandırmış kaçına müebbet hapis ya da idam cezası verilmiştir?
Bu coğrafya da “sol darbe” de “sol darbeci” de olmaz. Kimse merak etmesin. M.Ö. 3 yüzyıldan beri kurulu olduğu iddia edilen ordu her ne şekilde olursa olsun, hangi devlet olursa olsun her zaman adının ne olduğuna bakmaksızın o devletin bekası için, sürekliliği için, her zaman faşist darbe yapar.
Evet, pek çok sosyalist geçmişte hatta günümüzde de işçi-asker birlikleri, işçi-asker Sovyetleri, işçi-asker örgütleri gibi hayaller kurmuştur, kuruyor, kuracaktır ancak gözden kaçan ve ne hikmetse bu ordunun yarı paralı yarı sözde gönüllülük (zorunluluk) esasına dayalı olduğunu ve nato’ya her şartta bağımlı olduğunu gözden kaçırıyor. Bahsi geçen işçi-asker örgütlenme tarzlarının bu coğrafya tutmadığı ve tutamayacağı açık ve aleni iken halen birilerin buna sıkı sıkı sarılması ya da birilerinin de sanki soldan yana böyle bir şeyin olduğunu iddia etmesi başlı başlına ne devleti, ne orduyu, ne de mevcut sistemi anlamamaktan geçer.
Ey zalim felek! Diyesi geliyor insanın, ne günlere kaldık, neler neler oluyor, ne de çok oldu, ne de bol oldu, medya basın hepsi de burjuvazinin değil sanki! Habire bir gündem, bir gündem yaratılıyor yetişebilene aşk olsun, asıl sen ne diye takılırsın burjuvazinin medyasına basınına onun yarattığı envayi çeşit sahte gündemlere dostlar, arkadaşlar! Hani ne oldu gündemi biz yaratmalıydık bizim gündemimize göre şekillendirmeliydik her şeyi. Ne oldu şimdi burjuva medyasında basınında haber olmayı, beş dakikalık söz hakkına karşılık elli beş dakikalık karşı görüşün lafazanlığına tuz biber olmak mıydı gündem yaratmak. Sanıyorsunuz ki halk oturuyor o programları izliyor o arada “biz de iki çift laf ettik” demek için her şey öyle mi… hadi canım, halkın çoğunluğu kapitalimin yeni dini olan “dizi”lerin karşısında ibadet ediyor gece gündüz. Hiç kimse kalkıp da çıktık ekranlara “bak ne de güzel anlattım konuştum her şeyi, halkta beni dinledi” diye düşünmesin.
HASAN HÜSEYİN BEYDİL
28.09.2011
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder