HAMBURG ALEVİLER İÇİN PİLOT
BÖLGE Mİ SEÇİLDİ?
“Almanya, Alevilerle devlet
anlaşması imzalayacak
- Türkiye’de Alevilerin
varlığı, dini tartışma konusuyken Almanya’da Hamburg eyaleti Sünni Müslümanlar
ve Alevlerilerle devlet anlaşması imzalanacağını açıkladı.
Eyalet Parlamentosunca
önümüzdeki ay onaylanacak anlaşmanın tarafları arasında 130 bin kişilik Sünni
ve 50 bin kişilik Alevi toplumu temsilcileri birlikte yer alacak. Anlaşmayla
sadece camilere değil cemevi yapımlarına da devlet garantisi verilmiş oldu.
İbadethane yapımının yanı sıra
artık Alevi ve Müslüman çocuklar kendi dini bayramlarında izinli sayılabilecek.
Tüm cezaevlerindeki tutuklular, hastanelerdeki hastalar hatta huzurevlerindeki
yaşlılar için dahi dini kimliklerine göre düzenlemeler yapılacak.
Hamburg Eyalet ve Belediye
Başbakanı Olaf Scholz konuyla ilgili olarak yaptığı açıklamada “Normal olanı
yaptık. Bu anlaşmayla ortak yaşam yasalarla düzenlenmiş olacak. Tüm inanç
grupları eşit hale getirilmiş olacaktır” dedi.
Hamburg Başbakanı Olaf Scholz,
bu anlaşmayla İslamın Hamburg eyalet yönetimince de resmen tanındığını ve
Müslümanların kendi haklarından yararlanabileceğini belirtti.”
1.“Türkiye’de Alevilerin
varlığı, dini tartışma konusuyken…” yanlış bir önerme.
Öncelikle bilinmelidir ki bu
coğrafyada Alevilerin varlığı dini bir tartışma konusu değildir. Tarih açık ve
nettir. Bu coğrafyada Alevilere dair bir tartışma ne bugün, ne dün, ne de yarın
söz konusu olmadı, olmayacaktır. Neden mi, çünkü bu coğrafyada mevcut sistem
sadece Alevilere resmi ya da sözde gayri resmi yöntemlerle operasyonal olarak
ideolojik politik soykırımı layık görmüştür, görmektedir, görecektir.
Çok değil daha birkaç gün
öncesinde Malatya’da yaşanan faşist saldırılar, hem birkaç ay öncesinde,
çeşitli illerde Alevilerin evlerinin işaretlenmesi, hemen birkaç on yıl içinde
Sivas, Maraş, Çorum katliamları (kesintisiz sürekli soykırımın parçaları) ve
cumhuriyetin ilk yıllarındaki Koçgiri ve Dersim katliamları (kesintisiz sürekli
soykırımın parçaları) ve daha pek yakın tarihimizde mevcut sistem sadece
soykırımı reva görmektedir Alevilere.
Alevilerin şunu bunu vs
tartışılıyor denilerek kimse kimseyi kandırmasın.
Pek çok bürokratik kurumun,
militer ya da paramiliter pek çok gücün yapmış olduğu her türlü teorik ve
pratik faaliyet açık ve net bu soykırımın “sevap, mubah, yasal” olduğuna! Dair pek
çok tarihi bildiri ve eylem çok net bir şekilde ortadır.
Kimmiş o, kimlermiş onlar
Alevilerin, dinini tartışan hele iki adım öne çıksın da bizde bilelim.
Alevilerle ilgili neredeyse herkes, her devlet konuşuyor ama Alevilere gelince
konuşmak şurada dursun sadece mevcut sistemin meşruiyeti adına oluşturulmuş
olan bürokratik örgütlenmelerin aktörleri dışında ağzını açan yok varsa da
dinleyen yok.
Öncelikle ortada bir din
tartışması yok bu bilinmeli, esas mesele tamamıyla Aleviliği dinleştirme,
mezhepleştirme, islamlaştırma, sünnileştirme söz konusudur, buna dini tartışma
deniliyorsa buna dini tartışma denmez bunun adı asimilasyon, yok etme, inkâr ve
imha etme demektir. Kimse lafı, sözü ağzında gevelemesin, Aleviliği dinleştirme
ya da bir dinin içine almak sadece Aleviliğin kökünü kazımak, fiziksel olarak,
savaş ve soykırım yöntemleriyle yapamadıklarını içini boşaltıp herhangi bir
dinmiş ya da herhangi bir dinin içine almak amacıyla gerçekleştirmeye çalışılan
imha operasyonundan başka bir şey değildir.
Alevilik üstüne yapılan
tartışmalar operasyonaldir ve psikolojik savaşın ta kendisidir. Herhangi bir
şekilde mevcut sistemin meşruiyeti içinde yer almayan herhangi bir yaşayan
evet, yaşayan tamamıyla ortak yaşama, mülkiyete, paylaşıma dayalı olan, insanın
insanı ve doğayı sömürüsüne karşı çıkan Aleviler yerine “nereden, nasıl
nemalanırım, nereden hangi fondan ne kadar kaynak edinirim, önümüzdeki
seçimlerde Alevi katliamlarına imza atmış ya da yandaş partilerinden
hangisinden milletvekili, belediye başkanı ya da başkaca mevkilerde yer
edinebilirim” amaçlı, içinde yer aldıkları yapıları daha fazla mevcut sistemin
sözde demokratik bir rejim olduğu yalanının ispatı adına sözde alevicilik
oynamaktan ve mevcut sistemin kucağına Alevileri iteleyen anlaşmaların dışında,
Aleviler dinlenmemekte, anlaşılmamakta, araştırılmamakta ve Aleviler adına
önüne gelen hükümetler, devletler, kurumlar, kişiler konuşmakta ve karar alıp
karar vermektedir. Dar grupçuluktan, ben merkeziyetçi dernekler benzeri
kurumlardan öteye gitmeyen ve esas Alevi halklarıyla görüşülmeden onların yaşam
biçimleri, kültürleri, ideolojileri, tarihsel bilgileri ele alınmadan nasıl ve
ne şekilde burjuva devletler ve sistemlerin içine Aleviliği yerleştirebiliriz
derdinden, düşüncesinden ve amacından başka hiçbir şey yapılmamaktadır.
2.“…Almanya’da Hamburg eyaleti
Sünni Müslümanlar ve Alevlerilerle devlet anlaşması imzalanacağını açıkladı.”
Hamburg Eyaleti’nin her işi
bitti ve sonunda önünde böyle bir sorunu vardı ve bir an önce bunu çözelim mi
diyor şimdi? Düşünmek lazım. Hamburg’da ne kadar Alevi var gerçekten eyalet
yöneticileri bunu biliyor mu? Diyelim ki biliyor ve ne diyor eyalet
yöneticileri “siz kafasında kırmızı kukelatısı! Olanlar, sizler alevisiniz ve
tamam sizinle bir anlaşma yapacağım” mı diyor? Alevi olmayı kim ne sanıyor,
yani Alevi anne babadan doğunca ve “ben Aleviyim denince” Alevi mi olunuyor,
kim koymuş bunun kuralını, yasasını vs? Ömrü boyunca bir kere bile cem yüzü
görmemiş, cemin ne olduğunu bilmeyen, hatta hatta Alevi önderlerinden iki
tanesinin bile kim olduğunu bilmeyen ve ne için savaşmış, ne için mücadele
etmiş, ne için bedel ödemiş, nasıl feda etmişler kendilerini, tek birini dahi
bilmeyen, Aleviliğin insanın insanı ve doğayı sömürmeye karşı ortak yaşam,
paylaşım, üretim, mülkiyet meselelerine dair iki dakika bile ne teorik, ne
pratik hiçbir şeyin içinde yer almamış ya da üretmemiş birilerinin sırf
kafalarına kırmızı kukelata takıyorlar! Diye mi Alevi sayıcak birileri ve onlar
adına anlaşmalar imzalayacaklar. Hadi diyelim hepsini yaptık, ettik
varsayalım, peki kimdir kimlerdir bu
anlaşmanın muhatabı yoksa eyalet yöneticileri “yaptık oldubitti mi diyecekler?
Ayrıca cümlede ilginç “…sünni müslümanlar ve Alevilerle…” yani yahudilerle,
hristiyanlarla, müslümanlarla, budistlerle vs değil sünni müslüman ve
Alevilerle “oradan nereye gidecek peki bu tren”, adama sormazlar mı, neden bu
iki ideolojik politik zıt güçle, başka bir ideolojik politik güç anlaşma yapma
gereği duymakta, çünkü ortadoğu denilen emperyalizmin antrenman ve sömürü
sahasındaki planlar bunu gerektiriyor. Daha önceki pek çok makalede de
değindiğimden burada değinmeyeceğim öncelikle sünnilik bir devlet
politikasıdır, bu anlayış tamamıyla muaviye islamının, Muhammedi islama karşı
üretmiş olduğu islam anlayışının bir versiyonundur kimse kimseyi kandırmasın ne
demekmiş o “…sünni müslümanlar ve aleviler…”, öncelikle bu iddia Alevileri
herhangi bir din haline getirme ya da bir din içine sokma operasyonundan başka
bir şey değildir.
3.“Eyalet Parlamentosunca
önümüzdeki ay onaylanacak anlaşmanın tarafları arasında 130 bin kişilik Sünni
ve 50 bin kişilik Alevi toplumu temsilcileri birlikte yer alacak. Anlaşmayla
sadece camilere değil cemevi yapımlarına da devlet garantisi verilmiş oldu.”
sayıda belirlenmiş 130 ve 50 bin demek ki eyalet yöneticileri ev ev dolaşıp
anket yapmış ya da millet torlanıp toplanıp “hadi bakalım cami ve cemevi
yapmaya, eyalet destek verecek torlanıp toplanalım” demiş ve sayı da
belirlenmiş ya da mevcut dernek, vakıf, federasyon, cami, cemevi ahalisinin
nüfus sayımı yapılmış oldubitti, 130 bin oradan 50 bin de buradan ahanda
bunların temsilcisi de bunlar tamamdır yapılacak camilerin, cem evlerin
giderlerini de eyalet olarak ortakta oluruz oldubitti.
Peki iyi güzel bu işin
entegrasyon (bütünleşme) meselesi neden konuşulmuyor. Neden bu yöneticiler
“bakın şu kadar Almanca öğreneceksiniz, almanlar gibi çatal bıçak tutacaksınız”
derslerini niye konuşmuyorlar, olmaz tabi ki “sen Almanya’da ol da, Almanya vatandaşı
ol da, Almanya’dan ben senin camine de, cemevine de ortak da olurum”, o da
güzel!
Öncelikle Almanya’dan yaşayan
bir, iki, üç, dört nesil arasındaki fark okunuyor mu, bu nesillerin
entegrasyonu inceleniyor mu, bu nesillerin anne ve babalarının köylerine,
kasabalarına, şehirlerine, ülkelerine sanki Berlin, Londra, Paris müzesindeki dinozor
fosillerini izlemeye gider gibi gidip sonrada koşa koşa Almanya dönüşleri ne
kadar okunuyor. Bahsi geçen 130 bin ve 50 binler acaba ne kadar camiye ya da
cemevine gidiyor, şöyle bir hesap yapalım ve doğrudan bu sayılar üzerinde
gidelim bırakın Hamburg eyaletini acaba 130 bin camiye giden, 50 binde cemevine
giden insan acaba bu coğrafyada var mı hadi cami olabilir o konuda iddiamız
olamaz, hatta fazlası bile gidiyordur, hele ki son on yılda, keza bu cami ve
sünni müslüman sayısına orantılanlandığında devede kulak kalır, ancak şu kesin
ki nüfus olarak yirmi milyon Alevi’den bahsedilen bu coğrafyada değil 50 bin
tüm ülke genelinde 5 bin kişi cemevine gidiyor mu acaba, bugüne kadar hangi
cemevinde bırakın bin kişiyi yüz kişiyi bir arada gören varsa hele birkaç adım
öne çıksın da bizimde eksikliğimiz açığa çıksın.
Kimse kimseyi kandırmasın,
Alevilerin cemevine gittiği falan yok. Ne kadar Alevi köyü, kasabası, şehri
varsa tek tek hepsine cemevi dahi yapılsa oraya kaç Alevi gider bunun acaba
sosyal, kültürel, ideolojik, politik istatistiği hiç yapıldı mı, bu da basit
mevcut cemevlerinin bulunduğu yerlerde acaba kaç kişi cemevine gidiyor, buyurun
hep birlikte inceleyelim.
Hatta abartılı dahi olsa da
camiler içinde farklı bir durum yok esasında, cuma namazları dışında mevcut
camiler tek tek gezilsin bir istatistik tutulsun bu gerçekte görülecektir.
Sanki kiliseler ya da havralar için farklı bir durum mu söz konusu. Bunların
büyük bir çoğunluğu abartıdan ve hayali, pembe yalanlardan başka bir şey değil.
Bugün bu coğrafyada cemevlerine gidenlerin yaş, cinsiyet, sınıf, kültür, eğitim
istatistiği yapılsın bakalım sonuç ne çıkıyor…
Anlaşılan eyalet sorumluları
yememiş içmemiş 50 bin kişi üzerinde yoğun bir çalışma yapmış olacak ki
cemevlerine de, camiler gibi yardım edecekmiş. Şu cümleye bakınız, cami ve
cemevi aynı cümlede ve sanki aynı standart, anlayış, düşünce içerisinde ele
alınan farklı mekânlarmış gibi ele alınmaktadır.
Keza bu cemevi kavramının
kendisi bile başlı başına Aleviliği dinleştirme ya da bir dinin içine alma
projesinin bir karşılığıdır. Köylerdeki, kasabalardaki, şehirlerdeki kimi büyük
ev sahiplerinin evlerinde belirli zaman aralıklarıyla gizlice yapılan Alevi
Komün toplantılarını günümüzde cemevi adı altında tamamen meşruiyet zeminine
yerleştirme, kapitalist sistemin kurumları arasına sokma çabasından öte bir şey
değildir.
Cemevlerinin imar, elektrik,
su vs hakları adına verilen mücadele gerçekten Alevi dergâh, ocak vs diğer
taşınmazlar adına ne kadar verilmektedir… Bugün başkentten tutalım da pek çok
şehir, kasaba ve köyde Alevilere ait olan mülklerin nasıl gasp edildiği, işgal
edildiği, peşkeş çekildiği gerçeği ekonomik, tarihsel, imar ve iskân, tapu
kadastro açısından ele alınmayacak, bunlar araştırılıp, dokümantasyonu
yapılmayacak, bunların vakıfsal değerleri belirlenemeyecek, gerçek sahiplerine
teslim edilmeyecek ve bunlar adına hiçbir hukuksal, yargısal, tapusal mücadele
verilmeyecek, hak talebinde bulunulmayacak ve neredeyse bir göz odadan ibaret
olan cemevlerine çoğu da gecekondudan bozma “elektriği, suyu nasıl bedava
bağlatırız, nasıl imarda buranın sorunu çözeriz de yıktırmayız vs” mücadelesi
verilerek alevicilik oynayacağız! sonrada eyalet yetkilileri “hadi size de
camilere verdiğimiz destek gibi destekler vereceğiz” diyecek.
“Biri için komedi olan diğeri
için trajedidir” durum aynen budur. Yarın hemen her mahalleye cemevi yapılsın
hemen bütün Aleviler koşa koşa cemevine gider sayın eyalet yetkilileri ve diğer
memleket ahalisi! Alevilerin her derdi bitti, kendilerini anladılar,
anlattılar, kabul ettirdiler ve cemevi kaldı değil mi, iş buldular, aş
buldular, kimlik buldular ve cemevi kaldı değil mi, haklısınız sayın
yetkililer! Teker teker ya da toplu halde aralıklarla katledilen ve kesintisiz
sürekli soykırıma uğrayan ve sokağa çıktığında hele hele ramazan ayında başına
ne geleceği belli olmayan, yaşadığı onca katliama rağmen kimileri farklı
kentlere, ülkelere göç ederek mevcut inkâr ve imha politikalarından
kurtulduklarını varsaysalar da, çocukları hem katliamlardan hem de
asimilasyondan kurtulamazken, bu gerçeklerden kaçmanın kime ne faydası vardır
zaman her şeyi göstermektir.
4.“İbadethane yapımının yanı
sıra artık Alevi ve Müslüman çocuklar kendi dini bayramlarında izinli
sayılabilecek. Tüm cezaevlerindeki tutuklular, hastanelerdeki hastalar hatta huzurevlerindeki
yaşlılar için dahi dini kimliklerine göre düzenlemeler yapılacak. “
Nitekim sayın eyalet
yetkilileri işi çözmüşler ve son noktayı da koymuşlar, buyurun buradan yakın
daha ne söylenir ki, cemevi olmuş bile ibadethane, hangi aklı evvelin ağzından,
aklından, elinden çıktıysa herhalde şimdi çok mutludur, cemevide ibadethane
olmuş çıkmıştır, sayın her kimse artık başın göğe ermiştir!
Şimdi en eski hatırladığım
mahallemizdeki amcamın evi en büyük evdi ve dedenin de evine en yakın evdi cem
yaptığımız ev, oldu mu şimdi amcamın evi de ibadethane! Vay vay, devam edin
elbirliği yapın ne mutlu size ibadethanenizde oldu hadi hayırlısı sayın
bilirkişiler! Neyin, kimin ibadethanesi oldu şimdi “amcamın büyük evi”, büyük
derken toplasan toplasan kırk kişinin zar zor sıkışarak sığdığı bir ev bile
değil, amcam şimdi ne mutlu olmuştur kimbilir, gerçi o evin yerinde şimdilerde
12 katlı bir apartman var… Bayram meselesi var bir de, dini bayramlarımızda
varmış hem dini hem bayram alkışlamak lazım bu eyalet yetkililerini ya da
bunlara bu aklı verenleri, Alevilerin tarihleri katliamlarla, sürgünlerle,
asimilasyonlarla, soykırımlarla, idamlarla, kayıplarla, faili belli
katliamlarla geçecek ve dinden ve bayramdan bahsedeceğiz, üstüne üstlük birde
çocukları dini bayram kutlayacak, alkış, alkış, ne denir ki başka, önce o
çocuklar en yakınından Koçgiri, Dersim, Maraş, Çorum, Sivas, Gazi vs
katliamlarını bir bir öğrensin de bakalım hangi dini bayramı kutlamayı
düşünürler ya da hangi bayramda şekerde yiyebilirler oturup bir düşünelim…
“Tüm cezaevlerindeki
tutuklular, hastanelerdeki hastalar hatta huzurevlerindeki yaşlılar için dahi
dini kimliklerine göre düzenlemeler yapılacak” kimliklerde düzenleme yapılacak
ne yapılacak din hanesine “Alevi” yazılacak hayırlı olsun! Kime tabi ki dini
bütünlere! Oldu mu size Alevilikte din hadi bayram kutlayalım! Nerelerdeymiş
cezaevlerinde, hastanelerde, huzurevlerinde kimliklere din hanesine Alevi
yazılacakmış, başka dağda, taşta, dere kenarındakilere, gecekondulardakilere de
yazacak mısınız?
5.“Hamburg Eyalet ve Belediye
Başbakanı Olaf Scholz konuyla ilgili olarak yaptığı açıklamada “Normal olanı
yaptık. Bu anlaşmayla ortak yaşam yasalarla düzenlenmiş olacak. Tüm inanç
grupları eşit hale getirilmiş olacaktır” dedi.” sayın yetkiliye kim, nasıl ortak
yaşamı ve eşitliği anlattıysa sözde kimliklerin din hanesini değiştirmekle,
sözde ibadethaneler yapmakla, sözde dini bayramların kutlanmasına izin vermekle
olmayacağını da birilerinin anlatması gerekir. Ortak yaşam, insanın insanı ve
doğayı sömürmemesiyle, sınırsız, sınıfsız, cinsiyetsiz, üretici güçlerden yana
bir demokrasi ile mümkün olabilir. Öyle yasayla, kanunla da olmaz gönüllük
esasına dayalı olur. Ayrıca sömüren ve ezen sınıfın hâkim olduğu bir ülke ya da
dünyada ortak yaşam söz konusu olamaz. İnanç grupları arasına almaya
çalıştıkları Alevilik bin yıllardır inanç grubu olmamıştır. Tarih açık ve net
önümüzde bizim okuduğumuz bize göre tarih, sizin okuduğunuz size göre tarih
değil işte Hallacı Mansur, Şeyh Bedrettin, Baba İshak, Baba İlyas, Pir Sultan
Abdal, Alişer, Seyit Rıza daha niceleri hangisi cemevi için, hangisi
ibadethane, hangisi, dini bayramlar, hangisi, kimliklerinde “alevi” yazsın diye
savaşmıştır, bedel ödemiştir hepsi ortada hem de onları asan, kesen,
katledenlerin tarihlerinde. Hangisi mevcut ezen, sömüren bir sistem içinde yer
alma adına egemen güçlerden ne istemişlerdir? Elbette hiçbiri. Sanıldığının,
bilindiğinin aksine hepsi de sınırsız, sınıfsız, ortak paylaşıma, üretime,
mülkiyete dayalı bir sisteme adamışlardır kendilerini. Hepsinin de temel çıkış
noktası insanın insanı ve doğayı sömürmesi üstünedir. Günümüzde kendine “alevi”
görüntüsü vermiş olan kimiler ya da kimi çevreler ne hikmetse Alevi
önderlerinin, şairlerinin, ozanlarının, pirlerinin felsefine, düşüncesine,
yoluna değil daha çok din, ibadet, ibadethane, cemevi vs gibi konuların peşine
düşmeyi Alevilik saymakta ve saydırmakta. Yakında muharrem ayında iftar topu,
sahur davulu da isterse şaşmayalım!
6.“Hamburg Başbakanı Olaf
Scholz, bu anlaşmayla İslamın Hamburg eyalet yönetimince de resmen tanındığını
ve Müslümanların kendi haklarından yararlanabileceğini belirtti.” Son cümle
esasında ne de güzel açıklamakta asimilasyonu, entegrasyonu, katliamı,
soykırımı. Ne diyor sayın yetkili “…bu anlaşmayla İslamın Hamburg eyalet yönetimince
de resmen tanındığını…” hadi kolay gelsin sayın yetkili iyi ki tanıdınız,
islamı, islam zaten tanınması gereken bir ülke! Misali daha dün bağımsızlığını
ilan etmişti ne de olsa!
Hayır, islamı tanı ya da
tanıma o senin bileceğin bir mesele de ne de güzel görev bilmişsin, ne de güzel
destek olmuşlar akıl verenler böylelikle Aleviliği islamın içine de sokmuş,
giydirmişsin islam elbisesini Alevilere, var olasın sayın yetkili, bütün
derdimiz, tasamız buydu zaten bin yıllardır, oturup kalkıp şu islamın içine bir
girebilsek diye uğraştık didindik sonunda sayenizde hem tanındık hem de islam
olduk! Vay vay ne mutlu ey akıl hocaları, dedeleri, hacıları, imamları vay vay
ne mutlu size emperyalist işbirlikçi liberaller, ne mutlu size umarım daha çok
maaşlarınız artar, umarım daha çok işsizlik maaşınız artar, umarım daha çok
güney sahillerinden yazlıklar, tarlalar, oteller, dubleksler, tripleksler
alırsınız, umarım daha çok memlekete alkışlar eşliğinde gelirsiniz bu
başarınızdan dolayı!
Daha dün Malatya’da olan ve
halen devam ettiği haberleri gelirken oradaki faşist saldırılara maruz kalan
Alevilerin hangisine hangi mesajı iletti acaba bu eyalet yetkilileri…
Alman istihbaratı o kadar
meşhurdur ki her yerden haberi vardır, vardır vardır haberi, daha dün İzmir’de
katledilen Alevi gencinden de, Adıyamanlarda, İzmirlerde, Hataylarda daha birçok
yerlerde ki faşistlerin evleri işaretleme eylemlerinden de, hatta Suriye’de
yapılmaya çalışılan işgal üzerinde Aleviler üzerine korku salmalardan da, emperyalizm
beslemesi Suriye kaçkınlarının Hatay Alevilerine neler yaptığından ya da
yapacağından da Suriye emperyalizmin verdiği silahlarla Aleviler üzerinde
yaptıkları ve yapacakları katliamları da bilirler, ne yaptınız sayın yetkililer
daha bunun gibi onlarca olay karşısında, bu coğrafyada oruç tutmadığı için
işten atılan ve işsiz kalan kaç Alevi olduğunun da hesabını bilirsiniz, halen
Alevi olduğunu gizleyen ve işinden okulundan, yurdundan, olacak kaç milyon Alevi’den
haberinizde vardır ne yaptınız onlar içinde, şimdi birden bire bu kadar
Alevilere yönelik hakaret, saldırının, tartışmanın, olduğu her an Suriye’de
daha da büyük bir Alevi katliamın gerçekleşmesi için emperyalistler ve
işbirlikçileri ellerini avuçlarını ovuştururken ne yaptınız da birden bire “hadi
gelin sizi kanka yapalım ey sünni müslümanlar, ey Aleviler” deyip birde tek tek
ev ev sayıp, sonrada “hadi size camide yapalım, cemevide yapalım, hatta din
hanenize de ne isterseniz onu da yazalım, bayramlarınızı da kutlayın, şeker de
yiyin” demeyi akıl ettiniz, az akıllı olun, hem siz hem de size akıl verenler.
Ne siz ne de size akıl
verenler asla başaramayacaksınız, Alevileri dinleştirmeye, ne de Alevileri
islama entegre etmeyi başaramayacaksınız. Sizin muhatap aldıklarınızı bizler
çok iyi biliyoruz, sizin ve sizin yerli işbirlikçilerinizin de beslediği sözde
Alevileri de çok iyi biliyoruz, güttüğünüz koyun kadar, bildiğimiz çoban var
hiç merak etmeyin, binlerce yıldır Aleviler üzerinde gerçekleştiren bu tür
sömürgeci, ezen, imha eden, inkâr eden, soykırımcı yaklaşımları ve onların hem
bu coğrafyadaki hem de diğer destekçilerinin operasyonlarını kelime kelime,
cümle cümle biliyoruz, merak ediyorsanız biliniz ki sizin emperyalist
işgallerle elde ettiğiniz ve içerde sömürdüğünüz üretici güçlerden gasp ettiğiniz
gelirlerle yaptıracağınız cemevlerine Aleviler gitmeyecek, gidenler sadece
sizlerin beslemeniz olacaktır. Tıpkı burada ve daha pek çok yerde mevcut sistem
eliyle yaptırılan cemevlerine gitmeyen gerçek Aleviler bu operasyonal
psikolojik savaşınızı da boşa çıkaracaklar.
Daha düne kadar yahudileri
tanımayan ve teker teker onları gaz odalarında, toplama kamplarında soykırıma
tabi tutanlar önce kendileri tarih önünde, insanlık önünde aynı faşist
zihniyetin ürünü olan abd ile işbirliğine son versin ve gerçekten yahudi
soykırımına uğrayan yahudilerden kendileri affettirsinler ondan sonra Alevileri
de kendi düşünceleriyle başbaşa bıraksınlar. Bugün alman devleti bu soykırım
karşısında halen tam olarak aklanıp paklananmışsa ve aynı mantığın düşüncenin
ürünü olan bu coğrafyadaki mevcut sisteme önce Alevi katliamları konusunda dur
demesini bilsin.
Hemen yanı başımızdaki
Suriye’yi işgal planlarının parçası olmaktan çıksın ve sesini daha da
yükseltsin, bugün yarın hem bu coğrafyada hem Suriye’de olabilecek bir Alevi
soykırımına karşı dik bir duruş sergilesinler bu cemevinden, bayramlardan,
seyranlardan daha makbule geçer. Gerçekten Alevileri anlamak, kavramak ve nasıl
bir düşünce sistemine sahip olduklarını öğrenmek istiyorlarsa gelip birkaç
Alevi köyü, mahallesi gezip dolaşsınlar, misafir olsunlar evlerine ve hangi
dine, hangi ibadethaneye, hangi, kimliğe ne yazacaklarına, yapacaklarına öyle
karar versinler. Üç beş akıl hocasının ya da modaya uymak adına kimse Aleviler
adına ne ahkâm kessin, ne de de onların hakları üzerinden prim elde etmeye
çalışmasınlar.
Alevi
felsefesi, ideolojisi, kültürü, yaşam tarzı kavranmadan Aleviler adına alınan ya
da verilen her türlü karar mevcut sistemle işbirliğidir. Bu işbirliği Alevileri
sadece asimile etmek değil esasında onları doğrudan doğruya imha etmek
amaçlıdır. Kimse kimseyi kandırmasın, tek bir Alevi katliamının dahi hesabı
sorulmamışken, tek bir katliamın sanıkları cezalandırılmamışken, tek bir Alevi dergâhının,
ocağının, vs tapu sorunu çözülmemişken, tek bir Alevi ailesinin işinde,
okulunda, köyünde, kasabasında, kentinde katledilme korkusu yaşamadan kendi
düşüncesini yaşayamazken, her an inkar, imha, katliam tehditleriyle yaşarken,
hadi buyurun size cemevi, din, iman, kimlik vs ne o Hamburg pilot bölge mi
seçildi yoksa…
HASAN HÜSEYİN BEYDİL
18.08.2012
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder