MALATYA-DOĞANŞEHİR’DE KIZILBAŞ ALEVİLERE
FAŞİST SALDIRI VE KIZILBAŞ ALEVİLİĞİ İDEOLOJİ ÜSTÜNE
“MALATYA - Doğanşehir'in Sürgü Beldesi'nde
Alevilerin yaşadığı bölgede rahatsız edici bir şekilde davul çalan davulcular
ile Aleviler arasında çıkan tartışmanın ardından mahalleye gelen bir grup Alevilerin
evlerine saldırdı. “ “…rahatsız edici bir şekilde davul çalan davulcular” sahur vakti davul çalmak sadece rahatsız
edici değildir, tam tersine muaviye islamının devamı olan Türk-islam-sünni
ideolojisinin baskı ve dayatmasıdır. Bu baskı ve dayatma bilinçli bir şekilde
oruç tutan ya da tutmayan herkesi bilinçli bir şekilde yönetme ve
yönlendirmenin operasyonal eylemlerinden biridir. Artık günümüzde teknolojinin
kırk bin çeşit uyandırma araç ve gereci var iken böylesine ilkel, böylesine
gürültü ve rahatsızlık yaratan bir araçla sahura kaldırmaya çalışmak sadece
baskı ve dayatmadır. Faşizm sadece şu ya da bu yolla olmaz, faşizm her türlü
geleneği, inancı kullanarak toplum üzerinde baskı ve zorunu dayatır, sahur
vakti davul çalmakta bunun bir parçasıdır. Bugüne kadar bunu sadece bir gelenek
ya da rahatsız edici bir şey olarak düşünenler bunun faşizmin bir parçası
olduğunu artık anlaması şarttır.
“…davulcular
ile Aleviler arasında çıkan tartışmanın ardından mahalleye gelen bir grup
Alevilerin evlerine saldırdı.” Öncelikle
herkesin şunu açık ve net bilmesi gerekiyor Kızılbaş Alevilerle hiçbir sıradan
kişi ya da grup arasında tartışma olmaz, sadece Kızılbaş Alevilere yönelik
bilerek, planlı, operasyonal saldırı, katliam ve soykırım olur. Küçük bir
tartışma ya da saldırı gibi görünen her hareket önceden planlanmış ve
örgütlenmiştir. Tarih bu ve benzeri saldırı, katliam ve soykırımla doludur.
Bizzat mevcut sistemin kurumlarının ağzından ve bildirilerinden Kızılbaş
Alevilere yönelik yapılan saldırı, katliam ve soykırımlar yasaldır, normaldir,
hatta hatta sevaptır! Ayrıca bahsi geçen “bir grup” diye bir şey olamaz. Kızılbaş
Alevilere yönelik saldırı, katliam ve soykırım tarih boyunca muaviye islam
anlayışı üzerinden faşizm tarafından operasyonal bir planla yapılmıştır. Basit,
dar, sıradan, gibi görünen ya da algılanan tartışmalar, saldırılar, vs diye bir
olay ve olgu söz konusu değildir. Kızılbaş Alevilere yönelik saldırı, katliam
ve soykırımları tarihsel süreçleri içerisinde kronolojik olarak inceleyen
herkes en küçük gibi görünen arkasında nasıl bir planlı ve operasyonal faşist
bir soykırımın devamlılığı görülecektir. Toplu ya da bireysel, lokal ya da
bölgesel olmasına bakılmaksızın yaşadığımız coğrafyada her dönem Kızılbaş
Alevilere yönelik sürekli ve kesintisiz bir saldırı, katliam ve soykırım planlı
ve programlı bir şekilde uygulanmaktadır. Sanıldığının aksine ramazanda oruçlu
olmak ya da olmamak değil mesele unutulması gereken faşizm kanla, baskıyla,
şiddetle beslenir. Faşizmin gıdası kan dökme üstüne kuruludur ve kan
dökmediğinde aç kalır, helak olur, güçten düşer ve bu kanı en çok ve en kolay
döktüğü toplum Kızılbaş Alevi toplumudur. Kızılbaş Alevi kanı ile beslenmeyen
faşizm ayakta duramaz. Tıpkı bir vampir gibi Kızılbaş Alevi kanını emmeden
yaşayamaz faşizm. Her dönem ve her fırsatta mevcut sistemin iktidarları
kendilerini daha güçlü daha sağlam kılabilmek adına Kızılbaş Alevi kanıyla
beslenmeyi kendine ilke edinmiştir. Keza yaşadığımız coğrafyanın mevcut sistemi
faşist ideolojisinin yenilenmesinde ve ilerlemesinde her türlü yol ve imkânı
kullanarak Kızılbaş Alevilerin kanlarıyla kendilerini daha da güçlü kılmıştır.
Unutulmasın ki Yavuz Sultan Selim ve pek çokları bu coğrafyada “Kızılırmak,
Fırat, Dicle… Nehirleri Kızılbaş Alevi kanıyla sulanmadığı sürece
payitahtımızda rahat oturamayız” söylemiyle varlıklarını devam ettirmiştir.
Neden
bu saldırı, katliam ve soykırım, çünkü Kızılbaş Aleviler tarih boyunca insanın
insanı ve doğayı sömürüsünü reddetmiştir, ortak yaşamı, ortak paylaşımı, ortak
mülkiyeti, tüm insanlığı kardeş bilmesi vs esasını savunmuştur. Bu savunu her
dönemdeki sömürgeci, katliamcı, soykırımcı, faşist yönetimlerin inkâr ve imha
operasyonlarına sebep olmuştur. Tarih boyunca Kızılbaş Alevi toplumu ve ona
önderlik edenler toplu ya da bireysel, lokal ya da bölgesel olarak saldırı,
katliam ve soykırıma uğramıştır.
“Alevilerin
dini inançlarından ötürü yaşadıkları baskılara bir yenisi daha eklendi.
Alevilerin yoğunlukta yaşadığı Malatya'nın Doğanşehir İlçesi'ne bağlı Sürgü
Beldesi'nde 2 gün önce Alevi yurttaşlara yönelik saldırı gerçekleştirildiği
ortaya çıktı. “ “Alevilerin dini inançlarından ötürü yaşadıkları baskılara bir
yenisi daha eklendi…” Kızılbaş Alevilerin dini inancı olmadığını anlamak için
fazla değil üç tane Kızılbaş Alevi evine gitmeniz yeterlidir. Tıpkı burjuva
basının gibi çeşitli devrimci, demokrat, sol basın da halen Kızılbaş Aleviliği
anlamış kavramış değildir. Kızılbaş
Aleviliği anlamak, kavramak için çok fazla kafa karışıklığına gerek yok, evet
böyle bir toplum var ve bin yıllardır yaşıyor ve ne olduğunu, ne olmadığını da
bilen bir toplumdur. Din dediğiniz kavram aynı zamanda bir siyasettir, aynı
zamanda bir ideolojidir. Eğer bu anlamda kullanıyorsanız bir açıdan doğrudur.
Ancak esas olan Kızılbaş Aleviliği bir dünya görüşüdür, bir felsefedir, bir
ideolojidir. Muaviye islamı, Türk-islam-sünniliği ve devamı olan faşizmde birer
dünya görüşüdür, birer siyasettir, birer ideolojidir. Kızılbaş Alevilik ile
muaviye islamını, Türk-islam-sünniliğini ve faşizmi adeta sıradan, basit,
bireysel, hiçbir tarihsel sürekliliği olmayan bir çatışmalı ve çelişki durum
gibi tarif edemeyiz ki bu tarz tarifler sadece mevcut sistemin değirmenine su
taşımaktır. Adeta küçük bir grup üzerinde çeşitli zaman ve mekânlar sıradan
mahalle kavgası tarzında üçünce sayfa haberi niteliğinde haberler gibi Alevilere
yönelik saldırı, katliam ve soykırımlara bu gözle bakılamaz.
Tarihsel
süreç açık ve net Kızılbaş Alevilere yönelik saldırı, katliam ve soykırımlar
doğrudan mevcut sistemlerin hâkim güçleri tarafından planlı, programlı ve operasyonal
yapıldığını göstermektedir. Bu coğrafyanın sol, sosyalist, demokrat, devrimci,
komünist çevreleri, okuru yazarı, aydını, ideoloğu vs açık ve net bir şekilde
anlamalıdır ki muaviye islamı, Türk-islam-sünniliği mevcut sistemin faşist
ideolojisinin adıdır. Sünniliği halen mezhep, muaviye islamını da halen din olarak
kabul etmek ve onun üzerinden değerlendirmeler yapmak hem tarih, hem ideolojik,
hem de politik bilgi eksikliği ve inkârı üzerine kuruludur. “ben sünni kökenli
komünistim, ben sünni kökenli devrimciyim, ben sünni kökenli sosyalistim, ben
sünni kökenli demokratım” gibi sözler yıllardır bu coğrafyada kullanılmaktadır
ve yanlıştır, hatalıdır. Bu şekilde sünnilikle bu kavramları bir araya getirmek
ve dillendirmek sadece ve sadece mevcut sistemi bilerek ya da bilmeyerek
meşrulaştırmaktır. Muaviye islamı ve devamı olan sünnilik bir ideolojidir,
siyasettir. Yönetim şekliyle, ekonomik anlayışıyla, bürokrasisiyle, kültürel
faaliyetleriyle, eğitim sistemiyle, güvenlik sistemiyle, uluslararası
ilişkileriyle, işbirlikleriyle mevcut sistemin ideolojisi muaviye islamı/sünnilikle
tariflenmektedir. Bu ideoloji her dönem ve çağda Kızılbaş Aleviliğe karşıdır ve
Kızılbaş Aleviliğin inkâr ve imhası onun için doğal bir temizlik operasyonudur.
“Edinilen
bilgilere göre; Ramazan ayı dolayısıyla sahur vaktinde Alevi yurttaşların
yaşadıkları mahallede uzun süre ve rahatsız edici bir şekilde davul çalınması
üzerine tartışma çıktı. Tartışmanın büyümesi üzerine bir grup Alevilerin
yaşadıkları mahalleyi basarak Alevilerin evlerine saldırdı. “ Mevcut sistemin
hiçbir yasal kurumunun bu ve benzeri saldırı, katliam ve soykırıma karşı anında
müdahale etmemesine kimse şaşırmasın. Bu coğrafyada mevcut sistem ya da onun savunucularının
Kızılbaş Alevilere yönelik saldırı, katliam ve soykırım onlar için meşrudur.
Bunu hem yasal, hem fetva, hem ayet ve hadislerle desteği de vardır. Yasalar,
fetvalar, ayetler ve hadisler öylesine uyarlanmış ve planlanmıştır ki herhangi
bir kişi için yani alevi olmayan biri ya da birileri için Kızılbaş Alevilere
yönelik saldırı, katliam ve soykırım meşruiyet kazandırılmıştır. “Kimi Alevi
evlerinin camlarını kırdıktan sonra mahallede yürüyüş yapan grubun, "Sürgü
Alevilere mezar olacak", "Sürgü Kürtlere mezar olacak"
sloganları attığı belirtildi. Grubun sıklıkla Kızılbaş Alevi yurttaşları tahrik
edercesine küfürler etmesine rağmen, herhangi bir önlemin alınmadığı
bildirildi. Jandarmaya haber verilmesine rağmen bütün gece müdahale
edilmediğini ifade eden Hatun Bigeç, yaşananları protesto etmek için bugün
kendilerinin de sokağa çıkacağını kaydetti. Bigeç, devletin önlem almaması
durumunda çatışmanın dahi çıkabileceğini aktararak, can güvenliklerinin
olmadığını aktardı. “
Elbette
hiçbir önlem alınmayacak, çünkü Kızılbaş Alevilere yönelik saldırı, katliam ve
soykırım hem yasaldır, hem sevaptır, hem de cennetten yer edinmenin en kolay
yoludur. Tarih binlerce örneğiyle doludur “Alevilerin kestiği yenmez, Alevilerin
kanını dökmek cenneti mekân olmaktır, Alevilerden alış veriş yapılmaz vs” gibi
söylemlerle. Bu ve benzeri saldırı,
katliam ve soykırımlar ve denemeleri sanıldığı kadar basit ve sıradan değil
bunu anlamak için Kızılbaş Alevi olmak, Kızılbaş Alevi’ce düşünmek, Kızılbaş
Alevi tarihini bilmek yeterlidir. Uzaktan gazel okunarak, içini dışının
bilmediğin, tarihsel geçmişini anlamadan bu saldırıları anlamak mümkün değildir.
Bu saldırıları anlamayan sadece Kızılbaş Alevi olmayanlar değil, Alevi olduğunu
iddia eden çeşitli kişi ve kurumlarda bu saldırıları anlamamaktadır. Bunun
temelinde bu kişi ve kurumların çoğunun sadece mevcut sistemin meşruiyeti adına
varlıklarını sürdürmeleridir. Kızılbaş Aleviliğin ideolojik politik, tarihsel
perspektifini anlamak, anlatmak, yayınlaştırmak yerine dar, sığ iddia ve
taleplerle Kızılbaş Alevilerin de dar ve sığ bir ortama çekilmesi esas
alınmaktadır.
Dikkat
edilirse son yıllarda Kızılbaş Alevilik denildiğinde “zorunlu din derslerinin
kaldırılması, diyanetin kaldırılması, madımak oteli ’nin müze yapılması,
cemevlerinin ibadethane olması vs” gibi dar ve sığ talepler etrafında dönülüp
durulmaktadır. Kızılbaş Alevilik hem bu coğrafyada hem de başka ülkelerde
neredeyse bu birkaç talepte bulunan bir topluluk ya da sivil toplum hareketi
gibi algılanmakta ki bu algı hem eksik, hem sakat, hem de Aleviliği bilerek ya
da bilmeyerek burjuva liberal bataklığına sürüklemektedir. Öncelikle mevcut
sistemin diyaneti ve zorunlu din derslerini kaldırmasını sadece demokratik
mücadele ve taleplerle yasal yollardan elde etme düşüncesi sadece saflık değil,
aynı zamanda mevcut sistemin varoluşunun muaviye islam anlayışına dayandığını
anlamamak demektir, ayrıca mevcut sistem diyaneti kapatsa dahi onun yerine adı
başka ama işlevi aynı olan bir başka kurumla yine Türk-islam-sünni faşist
ideolojisine devam edecektir. İstiklal mahkemeler, devlet güvenlik mahkemeleri,
özel yetkili mahkemeler, ağır ağır ceza mahkemeleri vs gibi isimler değişse de
işlevleri aynı olan yargı sistemi gibi bir durumdan başka bir değişliğe
uğramayacaktır diyanet işleri. Dolayısıyla bu talebin ve buna karşı verilen
mücadelenin çokta sonuç alıcı olmayacağı açık ve nettir. Zorunlu din dersleri ise
son 4+4+4 ile hafta da kaç saat olduğu ve daha da neler olacağı gerçeği de
ortadadır. Yani sen kalkmasını istedikçe o artırmakta ve çoğaltmakta,
yayınlaştırmakta. Dolayısıyla bu talebinde karşılığı ortadadır. Cemevlerine
gelince cemevlerinin ibadethanemi yoksa halk meclisi, halk mahkemesi, halkın
kendi ortak yaşamını, ortak paylaşımını, ortak mülkiyetini sevk ve idare
ettiği, tarihsel, kültürel paylaşımlarını bir arada güvenli olan her yerde
yaptığı bir toplanma, toplantı, bir araya gelme eyleminin yeri değil midir.
Hemen çok gerilere değil birkaç on yıllar öncesinde cemevi neredeydi, nasıldı
ve cemevi mi deniliyordu, köy, kasaba ya da şehirlerde belirlenen herhangi bir
evde Kızılbaş Alevilerin bir araya gelerek yukarıda da saydığımız eylem,
faaliyet, etkinlik, paylaşım, üretimleri yaptığı cemi yapardı. Şimdilerde
köylerde, kasabalarda, kentlerde adı cemevi olan hatta tabelası bile olan ve
adım adım Kızılbaş Aleviliği bir din ve mezhep kervanına sürükleyen
yapılanmaların savunusu ne kadar Kızılbaş Alevicedir, kaldı ki mevcut sistem
iktidar ya da muhalefet belediye ya da diğer idari kurumlar tarafından
gecekondu muamelesi görmekte ve sözde kaçak yapı vs adı altında yıkılmakta ya
da yasak edilmektedir. Cem ve cemevi Kızılbaş Aleviler için güvenli oldukları
her yerde yapılabilir ve yapılmalıdır da. Keza diyelim ki her mahallede cemevi
olsun ki şu an pek çok yerde de cemevi bulunmakta, peki yılda, altı ayda, ayda
kaç defa cem yapılmaktadır, diyelim ki ayda bir yapılsın ki öyle bir şey yok,
yapılan cemlerde Kızılbaş Aleviliğin felsefesi, ideolojisi, tarihsel süreci, ne
kadar gelen insanlara anlatılmakta, cem evlerinde ne kadar Kızılbaş Alevi’ce
örgütlenme ve bilinçlenme söz konusudur, tabi ki zayıf, sığ, dar bir örgütlenme
ve bilinçlenme söz konusudur. Cem ve cemevleri ya da cem yapılacak olan yerler
Kızılbaş Alevi’ce bir yaşamı örgütlemedikten ve bilinç taşımadıktan sonra yasal
olması ya da olmaması çok da önemli değildir. Kaldı ki günümüzde cemler
dedelerin idaresinde yapılmaktadır ki dedelik makamının son yıllarda sıkıntılı
bir durum aldığı açık ve nettir. Dedelerin çoğunun nesli tükenmektedir ve
çocuklarının çocuğu da bu görevi yapmamakta ısrarlıdırlar ve soya dayalı
devamlılık yerine görev ve sorumluk esasına dayalı dedeliğin devamı sorunu da
çözülmemiştir. Her geçen gün Alevilik adına yapıldığı iddia edilen pek çok
girişim, faaliyet vs sadece Kızılbaş Alevilerin her geçen gün daha fazla mevcut
sisteme entegrasyonu ve yasal zemine çekilmeleri ve zamanla da bilerek ya da
bilmeyerek Türk-islam-sünni sistemi içerisinde yer edinme çabası ile
şekillenmektedir. Bu Kızılbaş Alevi ideolojisinin, felsefesinin, tarihsel
özünün hem mevcut sistemin hem de Kızılbaş Alevilerinin kendi eliyle
kendilerini yok etmelerinden başka bir şey değildir.
Kızılbaş
Aleviliği tarihsel geçmişinden günümüze hedefleri, amaçları, ayaklanmaları,
isyanları, katliamları, soykırımları, inkâr ve imhalarıyla, yaşam biçimleri,
dünya görüşleriyle, ortak yaşam, ortak paylaşım, ortak mülkiyet ve insanın
insanı ve doğayı sömürmemesi temelindeki anlayışını değerlendirip, yeniden
sınıfsız, sınırsız, cinsiyetsiz, bir toplum yaratmanın öncüsü yapma adına
örgütlemeliyiz.
HASAN HÜSEYİN BEYDİL
01.08.2012
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder