BİLİMSEL SOSYALİZM Mİ, İŞBİRLİKÇİ SÖZDE SOSYALİZM Mİ?
İnsanın insanı ve doğayı
sömürmeye başladığı tarihten günümüze kadar devam ede gelen ve insanın insanı
ve doğayı sömürmediği bir toplum yaratılana değin sürecek olan zaman aralığında
toplum çeşitli sınıflardan oluşmaya devam edecektir. Bu sınıflar arasında da mücadele
olacaktır. Bu mücadele devam ederken toplumdaki ezen, sömüren sınıflarla,
ezilen ve sömürülen sınıflar olacaktır.
Ezen ve sömüren sınıf
burjuvazidir. Ezilen ve sömürülen sınıf üretici güçlerdir. Günümüzde yaygın
adıyla burjuvazi; patron, zengin, özel teşebbüs, müteşebbis, tüccar,
sermayedar, işadamı, işkadını vb. pek
çok isimle anılmakta ya da bilinmektedir.
Burjuvaziyi bu çalışma da
sermaye güçleri olarak da kabul edebiliriz. Bu sermaye tarihsel açıdan
bakıldığında sadece ve sadece insanın ve doğanın sömürüsünden elde
edilmektedir. Aksi halde hiçbir sermaye gücü ne yeraltından ne de gökten
zembille gelmemiştir. Sermaye istila, işgal, gasp kısacası emeğin ve doğanın
soyulup soğana çevrilmesiyle oluşur.
Üretici güçlerin ise çoğunluğunu
ise işçiler oluşturmakla beraber onların müttefikleri olan memurlar, köylüler,
yani kısacası sadece ürettikleri mal ve hizmet karşılığı elde edilen gelirden
sadece çok küçük bir pay alan üreticilerdir. Ayrıca işçilerin potansiyel
müttefikleri öğrenciler, aydınlar, işsizlerdir.
Sermaye güçlerinin düşünce
sistemini ve veya ideolojisini sözde liberalizm olarak tanımlayabiliriz.
Liberalizm özellikle sermaye güçlerinin anayasal cumhuriyet, monarşi,
mutlakiyet, totaliter, otoriter, oligarşik vs biçimlerle uzlaşma içinde olan ve
toprak sahipleri yani ağalar, derebeyleri vs ve mevcut sistemin bürokratik
güçleriyle işbirliği halidir. Bu durum daha çok kendisini politik olarak
anayasaya bağlı sözde sermaye güçlerinden yana bir demokratlığı savunan
partiler şeklinde kendisini ifade eder.
Üretici güçlerin düşünce
sistemi ve veya ideolojisi ise bilimsel sosyalizmdir.
Sermaye güçlerinin ideolojisi
olan liberalizm tek tip gibi görünmese de; yer, zaman, mekân, tarih, ülke, vs
gibi farklılıklara göre farklı yollar ve yöntemler içerebilir. Gerçi ne kadar
farklılık gösterse de esas ve öz itibariyle insanı ve doğayı sömüren ve onun
sınırsız ve düşüncesizce, öldüresiye, yok edesiye kanını emer. Bu kan emme
tarzı, huyu yer, zaman, mekân, tarih, ülke vs farkı gözetmeksizin temel ilkesidir.
İnsanı ve doğayı sömürme ilkesi liberalizmin en temel varoluş sebebidir. İnsanı
ve doğayı sömürme ilkesinden asla liberalizm vazgeçmez, bundan vazgeçtiği ya da
bunu aza indirgediği anda doğrudan varlığının tehdit altına girdiğini hatta yok
olacağı anın yaklaştığını fark eder ki asla onun bu ilkeden vazgeçmesiyle değil
doğrudan üretici güçlerin buna müdahalesiyle olur. Hiçbir düşünce sistemi
aklına liberalizmin insanı ve doğayı sömürmekten vazgeçeceği gibi bir teoriyi
savunması mümkün değildir. Bu teori liberalistin sömürü üzerinden elde ettiği
sermayeye ters düşer ki bu durum sermayesiz bir liberalizm demektir kaldı ki
böyle bir teori söz konusu bile olamaz.
Bilimsel sosyalizm de farklı
eğilimler söz konusu değildir. Hem teorik hem de pratik olarak bilimsel
sosyalizmde her şey açık, net, alabildiğine anlaşılır bir durum söz konusudur.
Hiçbir şekilde kafa karışıklığına sebep olmaz. Bilimsel sosyalizmin en temel
ilkelerinden biri insanın insanı ve doğayı sömürmemesidir ve her nereden
gelirse gelsin her türlü şekilde insanın insanı ve doğayı sömürmesi
düşüncelerine karşıdır. İnsanlık tarih de insanın insanı ve doğayı sömürmesinin
başladığı tarihsel dönemin başlangıcından itibaren bu sistemi uygulayan hangi
sistem olmuşsa buna topyekûn karşıdır. İnsanın insanı ve doğayı sömürmesi
denilen liberalizme has sistem anlayışı ki bu asla insana ve doğaya uygun,
yakışan, bir durum değildir ve bu durumu anlamak ve buna karşı olmak ve bunun
için mücadele etmeyi anlamak ve bunlara inanmak bile başlı başına hem bilimsel
sosyalizm anlamak hem de insana ve doğaya uygun ve yakışan sistemi anlamak
demektir.
Burada uzun uzun liberalizm
üzerine bir değerlendirmeye girilmeyecektir.
Bilimsel sosyalizm dışında
sözde üretici güçlerin sorunlarına ilişkin değerlendirmelerde, çözümlemelerde
bulunan sözde sosyalist olduğu iddia edilen çeşitli düşünceleri savunanlar ve
onların düşünceleri üzerinde durulacaktır.
eduard berstein kimdir? Bir almandır.
Sözde o dönemde sosyalistlere sosyal demokrat denmesinden dolayı bir sosyal
demokrat. Zamanla bu sosyal demokrat kavramı sosyalizmi ifade eden bir kavram
olmaktan çıkıp işbirlikçi, uzlaşmacı, sistemle, liberalizmle uyum içinde olma
hayalleri kullananları bir yanı ya da içten ve dıştan bilimsel sosyalizme
saldırı ve onun dilini kavramlarını sözde savunarak sermaye güçlerinin çıkar ve
menfaatine çalışan düşünce sistemi haline gelmiştir. berstein gibilerinin temel
görevi bilimsel sosyalizme saldırarak her türlü işbirlikçi tavrı
geliştirmektir. Bu tipler genelde hastalıklı hallerini adeta gittikleri her
yere bulaştırmak için ellerinden geleni var güçleriyle yaparlar. Bunlar için
esas olan üretici güçlerin ve müttefiklerinin insanlaşma yolundaki mücadelesinin
önünü kesmek ve onları adeta sermaye güçlerinin kucağına altın tepside
sunmaktır. Özellikle yaşadığı dönemde (1850-1932) berstein bu görevi kıçını
yırtarak yapmıştır. Peki, berstein o küçük beyniyle neyi savunur; ona göre
bilimsel sosyalizm ulaşılamaz, yaşanılamaz bir yaşam tarzıdır. Bu düşüncenin
gerçekleşmesi söz konusu bile olmaz. Devrim ve devrimi çağrıştıran hiç bir şeyi
kabul etmez. Sözde onun savunulduğunu iddia ettiği sözde sosyalizmin –ki
aslında savunduğu sosyalizm kılıflı sermaye güçleriyle işbirliğidir
sadece- barışçıl yollarla, çiçekle,
böcekler, davulla zurnayla gelecektir. Yani ne kadar dans edilirse, ne kadar
halay çekilirse, ne kadar şarkı, türkü söylenirse sermaye güçleriyle hoplaya,
sıplaya sözde sosyalizmi gerçekleştirecektir. Ona göre üretici güçlerin sermaye
güçleriyle herhangi bir mücadelesi söz konusu değildir. O daha çok masanın bir
tarafına sermaye güçleri otursun, bir tarafına da üretici güçler otursun, ondan
sonra “ne kadar sorun varsa aramızda çözelim” diyerek bütün sorunları çözeceğine
inanır. Dahası bernstein doğrudan üretici güçlerle sermaye güçlerinin
işbirliğini savunur. Yani patron denilen varlık yani insanı ve doğayı sömüren
zihniyet bir sabah kalkacak ve diyecekti “ ey işçiler buyurun gelin, aynı
masada oturalım ve hep birlikte bu benim ve atalarımın bin yıllardır insanı ve
doğayı sömürmesi işine bir son verelim, el ele, kol kola insan gibi geçinip
gidelim” diyecek ve ardından da bütün işçiler ayakta patronlarını
alkışlayacaklar. bernstein denilen işbirlikçinin düşüncesi budur. Üzerinde çok
fazla durmaya bile gerek yok esasında. Peki, bernstein küçük yavrukurtları
günümüzde var mı, olmaz mı, hem de pek çok sendikada, partide, dernekte
onlarca.
Bizim asıl burada üzerinde
daha çok duracağımız konu bu değil. Esas üzerinde duracağımız konu bilimsel
sosyalizme, sözde sosyalizm adına açıktan ya da gizliden sermaye güçleriyle
işbirliği yapan kendini sözde sosyalist olarak tanımlayıp üretici güçleri üç
beş kırıntı için sermaye güçlerine satanlar. Bu sözde sosyalistlerle bilimsel sosyalistler
genel olarak pek çok ülkede farklı sosyalist eğilimler gibi görülse de sözde
sosyalist eğilimlerin tarih her zaman sosyalizme değil liberalizme hizmet
ettiklerini defalarca ispatlamasına rağmen hala bu hastalıklı sözde sosyalist
eğilimler mevcuttur. Bilimsel sosyalistler hem bu sözde sosyalistlere hem de
liberalizme karşı mücadele vermektedir. Sözde sosyalistler ise bir yandan bilimsel
sosyalistlerin liberalizme karşı verdiği mücadeleye karşılık hem üretici
güçlerin hem de gerçekten sosyalizme yüzünü dönen ya da dönmek isteyenleri
pasifize etmekle uğraşır bir yandan da liberallerle işbirliği yaparak nasıl
bilimsel sosyalistleri alaşağı ederim ve nasıl üç beş kırıntıyla beslenirim
derdindedir. Liberalizmin sunduğu her türlü yasal, ekonomik, sosyal, kültürel imkânı
ve elinde ne varsa kullanarak üretici güçleri sözde sosyalizmini –bu esasında
liberalizmin bataklığına sürüklemedir- anlatmaya çalışır. Burada işte bu
işbirlikçi sözde sosyalistlerle bilimsel sosyalistlerin tarihsel
farklılıklarını daha çok ele alacağız.
Öncelikle işbirlikçi sözde
sosyalizm basit, sıradan, küçümsenecek bir yaklaşım ya da akım değildir.
Aşağılayıcı, küçümseyici, sıradanlaştırıcı, basitleştirici her türlü tarzı
reddederek bu konu üzerinde durmalıyız. Burada esas olan bilimsel
sosyalistlerin ya da işbirlikçi sözde sosyalistlerin şu kadar gücü var, şu
kadar halka hitap ediyor, şu kadar üretici güçlerden destek alıyor vs gibi güç
gösterileri, kalabalıklar ya da kelle sayısı üzerinde durmayacağız. Daha çok
düşünce sistemi, tarzı, akımı olarak karşılaştırma yapacağız. Hangisinin nasıl
ve ne şekilde toplumda karşılık bulduğundan çok temel olarak işbirlikçi sözde
sosyalizmin geçersiz ve işbirlikçi boyutunu ispatlamaktır önemli olan.
Zaman zaman tarih bize şunu
göstermiştir –ki halende görebiliyoruz- ; adeta bilimsel sosyalizmle işbirlikçi
sözde sosyalizm incelendiğinde aynı ilkeler, aynı normlar, aynı olgular, aynı
prensiplere dayanıyormuş da işte bakmayın siz aslında bunların arasındaki tek
fark hedefe ulaşmadaki taktiksel farklılıklar kısaca gidiş yolu farklıymış da
onun için bunlar ayrıymış gibi bir hava estirilir. Hatta hatta bu her ikisinin
çoğu zaman aralarındaki farklılığın ne ideolojik, ne felsefi ne de taktiksel
değil de kişiler, liderler, şefler açısından farklıymış gibi gösterilmeye
çalışılır. Çoğunlukla birini diğerinin diğerini öbürünün karşısına çıkartarak
güya tartışma ya da düşünce fırtınası yaratılmaya çalışılır oysa bu tamamen
yanlıştır. Oysa bu durum başlı başına bir hatadır. Bilimsel sosyalistler,
işbirlikçi sözde sosyalistlerin gerçek bir düşman olduğuna inanırlar. Onlar ki
insanın insanı ve doğayı sömürmesini ortadan kaldırmayı bırakın bunun
sürekliliğine hizmet etmektedirler. Dolayısıyla liberalizmin hizmetkârlarıdır
esasında. Bilimsel sosyalizm düşmanlarıyla mücadele ederken nasıl davranıyorsa
bunlara karşıda öyle davranır. Onların düşünce sistemini araştırır, inceler ve
değerlendirir ve onlara karşı karşı hem teorik hem de pratik olarak bir
mücadeleyi yürütür.
Bilimsel sosyalizm ve
işbirlikçi sözde sosyalizm incelenmeden, araştırılmadan sıradan bir bakışla
adeta her ikisi de üretici güçler için mücadele ediyor, her ikisi de insanın
insanı ve doğayı sömürmesine karşıymış gibi görülebilir. Oysa esas durum bu
değildir. Bilimsel sosyalizm ve işbirlikçi sözde sosyalizmin tamamıyla farklı,
ayrı, birbiriyle benzeşmeyen ilkelere sahiptir. İşbirlikçi sözde sosyalizmin
temeli tıpkı liberalizmde olduğu gibi “birey”e dayalıdır. İşbirlikçi sözde
sosyalizm bireyin kurtuluşunu temel alır, buradan hareketle de birey kurtulunca
toplumunda kurtulacağını savunur. Birey kurtulmadan toplumun kurtulamayacağına
inanır. Bu temel düşüncesinden yola çıkarak her şeyin birey için olduğunu temel
alır. Bilimsel sosyalizmde ise temel olan toplumdur. Bilimsel sosyalizm
toplumun kurtuluşunun bireyinde kurtuluşu olduğunu savunur. Toplum kurtulmadığı
sürece ne kadar yıkılmaya yüz tutmuş sistem varsa ne kadar onarılırsa
onarılırsın ne kadar sağı solu boyanırsa boyansın o sistemde birey kurutulamaz.
Nitekim halen günümüzde liberalizm bireye ne kadar yaşamsal olarak, sosyal,
kültürel, teknolojik olarak sözde rahatlık kolaylık sağladığını iddia etse de
birey kurtulamamıştır, doğa kurtulamamıştır. Neden, çünkü bireyin kurtuluşu
üzerinden iddia edilen her türlü düşünce sistemi insanın insanı ve doğayı
sömürmesine engel olamamıştır. Bilimsel sosyalizm her şeyin toplum için
olduğunu temel alır. Burada toplumdan kasıt üretici güçlerin ve onların
müttefikleri kastedilir. Ayrıca her şeyin toplum için denilmesinin içeriğinde
insanın insanı ve doğayı sömürmediği temel ilkesinden hareket eden her insanı
kapsamaktadır.
Sadece bu farklılık bile
bilimsel sosyalizmle işbirlikçi sözde sosyalizmle arasında taktiksel
farklılıklar değil birbirinin taban tabana zıtlığı görülmektedir. Ve doğal
olarak da birbirini reddeden iki farklı düşünce olduğu açık ve nettir.
Burada yaklaşımımız bilimsel sosyalizm
ve işbirlikçi sözde sosyalizm arasında bir karşılaştırma yaparak işbirlikçi
sözde sosyalizm yetersizliğini, hatalarını, kusurlarını, yanlışlığını ortaya
çıkarmak olacaktır.
Öncelikle bilimsel sosyalizm
tanımlayacağız. İşbirlikçi sözde sosyalizm ve bilimsel sosyalizm tanımlarını
ele alacağız. Daha sonrada işbirlikçi sözde sosyalizm eleştirel bir şekilde
liberalizmle olan işbirliğini açığa çıkaracağız. Bu değerlendirmemiz şöyle bir
yol takip edecek; diyalektik, materyalist yöntemler üzerine bilimsel sosyalizm
ve işbirlikçi sözde sosyalizm bakış açılarını ele alıp işbirlikçi sözde
sosyalizm bu konularla ilgili ortaya koydukları düşüncelere yönelik eleştiri
ele alacağız. Yani devrim, yönetim biçimi, genel açıdan taktikler, parti
programları ele alınacak. Ayrıca işbirlikçi sözde sosyalizm felsefeleri,
taktikleri, örgütlenme biçimleri ele alınacak ve bunlarla ilgili eleştiriler
açıklanacak.
Tüm bunlardan harekette
işbirlikçi sözde sol esasında sosyalizm olmadığını sadece küçük birkaç kişinin
bilimsel sosyalizm mücadelesini engellemiş birer devlet memuru gibi
çalıştıklarını ortaya koyacağız.
Ayrıca üretici güçlerin
sermaye güçlerine karşı kendi demokrasilerini kurmalarına karşı olduklarını ve
esasında devrim, sosyalizm ve devrimcilikle hiçbir ilgilerinin olmadığı
ispatlanacak.
HASAN HÜSEYİN BEYDİL
24.11.2011
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder