14 Şubat 2016 Pazar

BİLİMSEL SOSYALİZM Mİ, İŞBİRLİKÇİ SÖZDE SOSYALİZM Mİ?

İnsanın insanı ve doğayı sömürmeye başladığı tarihten günümüze kadar devam ede gelen ve insanın insanı ve doğayı sömürmediği bir toplum yaratılana değin sürecek olan zaman aralığında toplum çeşitli sınıflardan oluşmaya devam edecektir. Bu sınıflar arasında da mücadele olacaktır. Bu mücadele devam ederken toplumdaki ezen, sömüren sınıflarla, ezilen ve sömürülen sınıflar olacaktır.

Ezen ve sömüren sınıf burjuvazidir. Ezilen ve sömürülen sınıf üretici güçlerdir. Günümüzde yaygın adıyla burjuvazi; patron, zengin, özel teşebbüs, müteşebbis, tüccar, sermayedar,  işadamı, işkadını vb. pek çok isimle anılmakta ya da bilinmektedir.

Burjuvaziyi bu çalışma da sermaye güçleri olarak da kabul edebiliriz. Bu sermaye tarihsel açıdan bakıldığında sadece ve sadece insanın ve doğanın sömürüsünden elde edilmektedir. Aksi halde hiçbir sermaye gücü ne yeraltından ne de gökten zembille gelmemiştir. Sermaye istila, işgal, gasp kısacası emeğin ve doğanın soyulup soğana çevrilmesiyle oluşur.

Üretici güçlerin ise çoğunluğunu ise işçiler oluşturmakla beraber onların müttefikleri olan memurlar, köylüler, yani kısacası sadece ürettikleri mal ve hizmet karşılığı elde edilen gelirden sadece çok küçük bir pay alan üreticilerdir. Ayrıca işçilerin potansiyel müttefikleri öğrenciler, aydınlar, işsizlerdir. 

Sermaye güçlerinin düşünce sistemini ve veya ideolojisini sözde liberalizm olarak tanımlayabiliriz. Liberalizm özellikle sermaye güçlerinin anayasal cumhuriyet, monarşi, mutlakiyet, totaliter, otoriter, oligarşik vs biçimlerle uzlaşma içinde olan ve toprak sahipleri yani ağalar, derebeyleri vs ve mevcut sistemin bürokratik güçleriyle işbirliği halidir. Bu durum daha çok kendisini politik olarak anayasaya bağlı sözde sermaye güçlerinden yana bir demokratlığı savunan partiler şeklinde kendisini ifade eder.

Üretici güçlerin düşünce sistemi ve veya ideolojisi ise bilimsel sosyalizmdir.

Sermaye güçlerinin ideolojisi olan liberalizm tek tip gibi görünmese de; yer, zaman, mekân, tarih, ülke, vs gibi farklılıklara göre farklı yollar ve yöntemler içerebilir. Gerçi ne kadar farklılık gösterse de esas ve öz itibariyle insanı ve doğayı sömüren ve onun sınırsız ve düşüncesizce, öldüresiye, yok edesiye kanını emer. Bu kan emme tarzı, huyu yer, zaman, mekân, tarih, ülke vs farkı gözetmeksizin temel ilkesidir. İnsanı ve doğayı sömürme ilkesi liberalizmin en temel varoluş sebebidir. İnsanı ve doğayı sömürme ilkesinden asla liberalizm vazgeçmez, bundan vazgeçtiği ya da bunu aza indirgediği anda doğrudan varlığının tehdit altına girdiğini hatta yok olacağı anın yaklaştığını fark eder ki asla onun bu ilkeden vazgeçmesiyle değil doğrudan üretici güçlerin buna müdahalesiyle olur. Hiçbir düşünce sistemi aklına liberalizmin insanı ve doğayı sömürmekten vazgeçeceği gibi bir teoriyi savunması mümkün değildir. Bu teori liberalistin sömürü üzerinden elde ettiği sermayeye ters düşer ki bu durum sermayesiz bir liberalizm demektir kaldı ki böyle bir teori söz konusu bile olamaz.

Bilimsel sosyalizm de farklı eğilimler söz konusu değildir. Hem teorik hem de pratik olarak bilimsel sosyalizmde her şey açık, net, alabildiğine anlaşılır bir durum söz konusudur. Hiçbir şekilde kafa karışıklığına sebep olmaz. Bilimsel sosyalizmin en temel ilkelerinden biri insanın insanı ve doğayı sömürmemesidir ve her nereden gelirse gelsin her türlü şekilde insanın insanı ve doğayı sömürmesi düşüncelerine karşıdır. İnsanlık tarih de insanın insanı ve doğayı sömürmesinin başladığı tarihsel dönemin başlangıcından itibaren bu sistemi uygulayan hangi sistem olmuşsa buna topyekûn karşıdır. İnsanın insanı ve doğayı sömürmesi denilen liberalizme has sistem anlayışı ki bu asla insana ve doğaya uygun, yakışan, bir durum değildir ve bu durumu anlamak ve buna karşı olmak ve bunun için mücadele etmeyi anlamak ve bunlara inanmak bile başlı başına hem bilimsel sosyalizm anlamak hem de insana ve doğaya uygun ve yakışan sistemi anlamak demektir.

Burada uzun uzun liberalizm üzerine bir değerlendirmeye girilmeyecektir.

Bilimsel sosyalizm dışında sözde üretici güçlerin sorunlarına ilişkin değerlendirmelerde, çözümlemelerde bulunan sözde sosyalist olduğu iddia edilen çeşitli düşünceleri savunanlar ve onların düşünceleri üzerinde durulacaktır.

eduard berstein kimdir? Bir almandır. Sözde o dönemde sosyalistlere sosyal demokrat denmesinden dolayı bir sosyal demokrat. Zamanla bu sosyal demokrat kavramı sosyalizmi ifade eden bir kavram olmaktan çıkıp işbirlikçi, uzlaşmacı, sistemle, liberalizmle uyum içinde olma hayalleri kullananları bir yanı ya da içten ve dıştan bilimsel sosyalizme saldırı ve onun dilini kavramlarını sözde savunarak sermaye güçlerinin çıkar ve menfaatine çalışan düşünce sistemi haline gelmiştir. berstein gibilerinin temel görevi bilimsel sosyalizme saldırarak her türlü işbirlikçi tavrı geliştirmektir. Bu tipler genelde hastalıklı hallerini adeta gittikleri her yere bulaştırmak için ellerinden geleni var güçleriyle yaparlar. Bunlar için esas olan üretici güçlerin ve müttefiklerinin insanlaşma yolundaki mücadelesinin önünü kesmek ve onları adeta sermaye güçlerinin kucağına altın tepside sunmaktır. Özellikle yaşadığı dönemde (1850-1932) berstein bu görevi kıçını yırtarak yapmıştır. Peki, berstein o küçük beyniyle neyi savunur; ona göre bilimsel sosyalizm ulaşılamaz, yaşanılamaz bir yaşam tarzıdır. Bu düşüncenin gerçekleşmesi söz konusu bile olmaz. Devrim ve devrimi çağrıştıran hiç bir şeyi kabul etmez. Sözde onun savunulduğunu iddia ettiği sözde sosyalizmin –ki aslında savunduğu sosyalizm kılıflı sermaye güçleriyle işbirliğidir sadece-  barışçıl yollarla, çiçekle, böcekler, davulla zurnayla gelecektir. Yani ne kadar dans edilirse, ne kadar halay çekilirse, ne kadar şarkı, türkü söylenirse sermaye güçleriyle hoplaya, sıplaya sözde sosyalizmi gerçekleştirecektir. Ona göre üretici güçlerin sermaye güçleriyle herhangi bir mücadelesi söz konusu değildir. O daha çok masanın bir tarafına sermaye güçleri otursun, bir tarafına da üretici güçler otursun, ondan sonra “ne kadar sorun varsa aramızda çözelim” diyerek bütün sorunları çözeceğine inanır. Dahası bernstein doğrudan üretici güçlerle sermaye güçlerinin işbirliğini savunur. Yani patron denilen varlık yani insanı ve doğayı sömüren zihniyet bir sabah kalkacak ve diyecekti “ ey işçiler buyurun gelin, aynı masada oturalım ve hep birlikte bu benim ve atalarımın bin yıllardır insanı ve doğayı sömürmesi işine bir son verelim, el ele, kol kola insan gibi geçinip gidelim” diyecek ve ardından da bütün işçiler ayakta patronlarını alkışlayacaklar. bernstein denilen işbirlikçinin düşüncesi budur. Üzerinde çok fazla durmaya bile gerek yok esasında. Peki, bernstein küçük yavrukurtları günümüzde var mı, olmaz mı, hem de pek çok sendikada, partide, dernekte onlarca.

Bizim asıl burada üzerinde daha çok duracağımız konu bu değil. Esas üzerinde duracağımız konu bilimsel sosyalizme, sözde sosyalizm adına açıktan ya da gizliden sermaye güçleriyle işbirliği yapan kendini sözde sosyalist olarak tanımlayıp üretici güçleri üç beş kırıntı için sermaye güçlerine satanlar. Bu sözde sosyalistlerle bilimsel sosyalistler genel olarak pek çok ülkede farklı sosyalist eğilimler gibi görülse de sözde sosyalist eğilimlerin tarih her zaman sosyalizme değil liberalizme hizmet ettiklerini defalarca ispatlamasına rağmen hala bu hastalıklı sözde sosyalist eğilimler mevcuttur. Bilimsel sosyalistler hem bu sözde sosyalistlere hem de liberalizme karşı mücadele vermektedir. Sözde sosyalistler ise bir yandan bilimsel sosyalistlerin liberalizme karşı verdiği mücadeleye karşılık hem üretici güçlerin hem de gerçekten sosyalizme yüzünü dönen ya da dönmek isteyenleri pasifize etmekle uğraşır bir yandan da liberallerle işbirliği yaparak nasıl bilimsel sosyalistleri alaşağı ederim ve nasıl üç beş kırıntıyla beslenirim derdindedir. Liberalizmin sunduğu her türlü yasal, ekonomik, sosyal, kültürel imkânı ve elinde ne varsa kullanarak üretici güçleri sözde sosyalizmini –bu esasında liberalizmin bataklığına sürüklemedir- anlatmaya çalışır. Burada işte bu işbirlikçi sözde sosyalistlerle bilimsel sosyalistlerin tarihsel farklılıklarını daha çok ele alacağız.

Öncelikle işbirlikçi sözde sosyalizm basit, sıradan, küçümsenecek bir yaklaşım ya da akım değildir. Aşağılayıcı, küçümseyici, sıradanlaştırıcı, basitleştirici her türlü tarzı reddederek bu konu üzerinde durmalıyız. Burada esas olan bilimsel sosyalistlerin ya da işbirlikçi sözde sosyalistlerin şu kadar gücü var, şu kadar halka hitap ediyor, şu kadar üretici güçlerden destek alıyor vs gibi güç gösterileri, kalabalıklar ya da kelle sayısı üzerinde durmayacağız. Daha çok düşünce sistemi, tarzı, akımı olarak karşılaştırma yapacağız. Hangisinin nasıl ve ne şekilde toplumda karşılık bulduğundan çok temel olarak işbirlikçi sözde sosyalizmin geçersiz ve işbirlikçi boyutunu ispatlamaktır önemli olan.

Zaman zaman tarih bize şunu göstermiştir –ki halende görebiliyoruz- ; adeta bilimsel sosyalizmle işbirlikçi sözde sosyalizm incelendiğinde aynı ilkeler, aynı normlar, aynı olgular, aynı prensiplere dayanıyormuş da işte bakmayın siz aslında bunların arasındaki tek fark hedefe ulaşmadaki taktiksel farklılıklar kısaca gidiş yolu farklıymış da onun için bunlar ayrıymış gibi bir hava estirilir. Hatta hatta bu her ikisinin çoğu zaman aralarındaki farklılığın ne ideolojik, ne felsefi ne de taktiksel değil de kişiler, liderler, şefler açısından farklıymış gibi gösterilmeye çalışılır. Çoğunlukla birini diğerinin diğerini öbürünün karşısına çıkartarak güya tartışma ya da düşünce fırtınası yaratılmaya çalışılır oysa bu tamamen yanlıştır. Oysa bu durum başlı başına bir hatadır. Bilimsel sosyalistler, işbirlikçi sözde sosyalistlerin gerçek bir düşman olduğuna inanırlar. Onlar ki insanın insanı ve doğayı sömürmesini ortadan kaldırmayı bırakın bunun sürekliliğine hizmet etmektedirler. Dolayısıyla liberalizmin hizmetkârlarıdır esasında. Bilimsel sosyalizm düşmanlarıyla mücadele ederken nasıl davranıyorsa bunlara karşıda öyle davranır. Onların düşünce sistemini araştırır, inceler ve değerlendirir ve onlara karşı karşı hem teorik hem de pratik olarak bir mücadeleyi yürütür.

Bilimsel sosyalizm ve işbirlikçi sözde sosyalizm incelenmeden, araştırılmadan sıradan bir bakışla adeta her ikisi de üretici güçler için mücadele ediyor, her ikisi de insanın insanı ve doğayı sömürmesine karşıymış gibi görülebilir. Oysa esas durum bu değildir. Bilimsel sosyalizm ve işbirlikçi sözde sosyalizmin tamamıyla farklı, ayrı, birbiriyle benzeşmeyen ilkelere sahiptir. İşbirlikçi sözde sosyalizmin temeli tıpkı liberalizmde olduğu gibi “birey”e dayalıdır. İşbirlikçi sözde sosyalizm bireyin kurtuluşunu temel alır, buradan hareketle de birey kurtulunca toplumunda kurtulacağını savunur. Birey kurtulmadan toplumun kurtulamayacağına inanır. Bu temel düşüncesinden yola çıkarak her şeyin birey için olduğunu temel alır. Bilimsel sosyalizmde ise temel olan toplumdur. Bilimsel sosyalizm toplumun kurtuluşunun bireyinde kurtuluşu olduğunu savunur. Toplum kurtulmadığı sürece ne kadar yıkılmaya yüz tutmuş sistem varsa ne kadar onarılırsa onarılırsın ne kadar sağı solu boyanırsa boyansın o sistemde birey kurutulamaz. Nitekim halen günümüzde liberalizm bireye ne kadar yaşamsal olarak, sosyal, kültürel, teknolojik olarak sözde rahatlık kolaylık sağladığını iddia etse de birey kurtulamamıştır, doğa kurtulamamıştır. Neden, çünkü bireyin kurtuluşu üzerinden iddia edilen her türlü düşünce sistemi insanın insanı ve doğayı sömürmesine engel olamamıştır. Bilimsel sosyalizm her şeyin toplum için olduğunu temel alır. Burada toplumdan kasıt üretici güçlerin ve onların müttefikleri kastedilir. Ayrıca her şeyin toplum için denilmesinin içeriğinde insanın insanı ve doğayı sömürmediği temel ilkesinden hareket eden her insanı kapsamaktadır.

Sadece bu farklılık bile bilimsel sosyalizmle işbirlikçi sözde sosyalizmle arasında taktiksel farklılıklar değil birbirinin taban tabana zıtlığı görülmektedir. Ve doğal olarak da birbirini reddeden iki farklı düşünce olduğu açık ve nettir.

Burada yaklaşımımız bilimsel sosyalizm ve işbirlikçi sözde sosyalizm arasında bir karşılaştırma yaparak işbirlikçi sözde sosyalizm yetersizliğini, hatalarını, kusurlarını, yanlışlığını ortaya çıkarmak olacaktır.

Öncelikle bilimsel sosyalizm tanımlayacağız. İşbirlikçi sözde sosyalizm ve bilimsel sosyalizm tanımlarını ele alacağız. Daha sonrada işbirlikçi sözde sosyalizm eleştirel bir şekilde liberalizmle olan işbirliğini açığa çıkaracağız. Bu değerlendirmemiz şöyle bir yol takip edecek; diyalektik, materyalist yöntemler üzerine bilimsel sosyalizm ve işbirlikçi sözde sosyalizm bakış açılarını ele alıp işbirlikçi sözde sosyalizm bu konularla ilgili ortaya koydukları düşüncelere yönelik eleştiri ele alacağız. Yani devrim, yönetim biçimi, genel açıdan taktikler, parti programları ele alınacak. Ayrıca işbirlikçi sözde sosyalizm felsefeleri, taktikleri, örgütlenme biçimleri ele alınacak ve bunlarla ilgili eleştiriler açıklanacak.

Tüm bunlardan harekette işbirlikçi sözde sol esasında sosyalizm olmadığını sadece küçük birkaç kişinin bilimsel sosyalizm mücadelesini engellemiş birer devlet memuru gibi çalıştıklarını ortaya koyacağız.

Ayrıca üretici güçlerin sermaye güçlerine karşı kendi demokrasilerini kurmalarına karşı olduklarını ve esasında devrim, sosyalizm ve devrimcilikle hiçbir ilgilerinin olmadığı ispatlanacak.

HASAN HÜSEYİN BEYDİL
24.11.2011 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder