Cümle içerisinde “Alevi- sünni”, “sünni-Alevi”, ya da daha
farklı şekillerde yazılması doğru bir yazılım değil. Uzun yıllardır bu iki
farklı kavram sanki aynı ailenin ya da aynı türün farklı yapılarıymış gibi
dizilim şeklinde yazılmakta oysa bu yazılım yanlış bir yazılım. Sadece yanlış değil
kasıtlı, olarak hiçbir dayanağı olmadığı halde yapıştırma tarzında bir yazılım.
Pek çok düşünür, yazar, aydın, ideolog, teorisyende bu yazılım hatasını
yapmaktadır.
“Alevi-sünni” ya da
“sünni-Alevi” şeklindeki bir yazılım felsefi, inanış, yaşam tarzı, kök, öz,
esas, ideolojik, politik, dinsel anlam da hiçbir şekilde yan yana yazılamaz.
Pek çok çevre adeta bir tekerleme gibi bu hatayı yapmaktadır.
budizm-konfüçyizm
budizm-taoizm
konfüçyüzim-taoizm
brahmanizm-hinduizm
budizm-hindizm
budizm-brahmanizm
Yukarıdaki sıralama nasıl
yapılmaktadır. Bu kavramlarla bu tür bir sıralama yapılmasının kaynağı, nedeni,
dayanağı nedir, diye bir soru sorulduğunda yukarı da sıralananların temel
özelliklerine bakılır ve bu özellikler bunlar arasında bu tür bir sıralama yapılmasına
izin veriyorsa bu sıralama yapılabilir ve bu sıralama mantıklı, geçerli,
tutarlı olarak kabul edilebilir. Ayrıca dikkat edilirse yukarıdaki sıralamadaki
kavramlar birbiriyle yer, zaman, mekân, tür vs olarak oluşturulmuştur.
Bu tür örnekler çoğaltılabilir.
yahudilik-hristiyanlık
yahudilik-müslümanlık
hristiyanlık-müslamanlık
Ya da
katolik-ortodoks
katolik-protestan
ortodosk-protestan
Ya da
emperyalizm-kapitalizm
emperyalizm-faşizm
emperyalizm-liberalizm
kapitalizm-faşizm
kapitalizm-liberalizm
faşizm-liberalizm
Ya da
Fenerbahçe-galatasaray
Fenerbahçe-beşiktaş
Fenerbahçe-sivasspor
Fenerbahçe-ankaragücü
Fenerbahçe-gençlerbirliği
Ya da
hanefi-şafii
hanefi-hanbeli
hanefi-maliki
şafii-hanbeli
şafii-maliki
maliki-hanbeli
Ya da
Kırmızı biber-yeşil biber
Kırmızı biber-dolmalık biber
Yeşil biber-dolmalık biber
Ya da
Portakal-mandalina
Portakal-greyfurt
Greyfurt-mandalina
Dikkat edilirse bu
örneklerdeki her kavram birbiriyle ilişkilidir, birbiriyle bağlantılıdır,
birbiriyle tarihsel, coğrafi, tür, aile, felsefi ya da dinsel olarak köksel
yakınlıkları vardır. Her birinin birbiriyle sıralanabilir özelliklerinin
olmasının temel nedeni öncelikle aynı tür ve kategoride olmasıdır.
Oysa Alevilik ve sunnilik ne
tarihsel, ne felsefi, ne dinsel, ne kültürel, ne yaşam tarzı, ne mülkiyet
anlayışı, ne makam mevki olarak, ne yasal ne anayasal vs olarak aynı tür ve
kategoride değildir.
Öncelikle günümüze kadar
osmanlı da ve cumhuriyet döneminde Aleviler soyları kurutulması gereken,
katledilmesi gereken, kökünün kazınması gereken, hatta hatta tek bir Alevi
kalmayana kadar Anadolu’daki ve Mezopotamya’daki nehirler Alevi kanıyla
sulanmalıdır!. Şimdi hemen buraya nereden nasıl geldik diye sorulabilir. Bu
cümleler aslında sonda söylenmesi gerekeni baştan bodoslama söylemektir. Şimdi
devam edelim.
Osmanlı da ve cumhuriyet
döneminde hatta daha gerilere gider emevi-abbasi dönemlerini buna eklemeliyiz.
Kaldı ki esas temel katliam planlarının yapıldığı dönem emevilerdedir.
Alevileri katledenler ne
hikmetse halkın huzuruna çıkınca Alevi-sünni hepimiz din kardeşiyiz derler ama
ne hikmetse bu din kardeşliği denilen her dönemde Alevilere zindan, darağacı,
katliam, yakım, yıkım, imha olarak dönmüştür. Halende bu böyle devam
etmektedir.
İslam dininin mezheplerinden
olarak sayılan Alevilik kavramı hiçbir zaman islamın mezhepleri sıralamasında
yer almadığı halde yapıştırma bir şekilde bu sıralama yapılmakta ve hayatın gerçekliğinde
hiçbir karşılığı olmadığı halde halen bu devam etmektedir. Ne şeyhülislam ne de
diyanet döneminde Alevilik islamın mezheplerinden diye sıralanmaz. Resmi hiçbir
karşılığı olmadığı halde Alevi-sünni bu sırlaması yapılmaktadır. Kaldı ki resmi
olarak yapılması da mümkün değildir öyle bir talepte bulunmak ise hem sunni hem
de Aleviliğin inkârına yol açar. Sünnilik evet doğrudur özellikle emeviler
döneminde islamı karşılayan islamın içinden olan mezheptir. İslamı kendine
yaşam tarzı seçmiş bir mezheptir. Şiilikte bu türden bir mezheptir. Sunnilik
kendi içinde hanefi, şafii, hambeli, maliki olarak ayrılır. Ancak bunların içinde
dikkat edilirse Alevilik yok, olamazda ne ilgisi var ki zaten. Şiilikte kendi
içinde pek çok kola ayrılır bu kollar içinde Alevilikte yok ki olamazda. Her
iki mezhebinde kollarının da temel özellikleri allaha, peygambere, kitaba,
uygun bir islamı savunurlar ve bir şekilde kendilerine göre yorumları
doğrultusunda islamı yaşarlar. Alevilik ise ne kadar zorlama bir şekilde, sanki
islamın içinde yer alan bir mezhep gibi anılsa da doğrudan islamla ilgisi
yoktur. Tabi küçük bir not ki bu konuya daha tekrar dönülecek burada bahsi
geçilen islam özellikle emevi döneminde yaşayan ve günümüze kadar gelen
islamdır. Bu muaviye ve sonrasında yezid islamı tüm dünyada peygamber döneminin
islamı sayılsa da farklı islamlardır. Bunu uzun uzun tartışmaya gerek yok bu
tarihin her evresine açıktır ancak bununla ilgili ileri de bir iki örneği
aktaracağım.
Emevi islamının sunnilik
temelli devlet anlayışı esasında bir dinden daha çok ideolojik politiktir. Bu
devlet anlayışı doğru analiz, sentez edilmeden Alevi-sünni sıralamasının yanlış
yazımını ve dizilimini anlamak mümkün değil. Emevi islam devlet sistemi
günümüze kadar uzanmaktadır ve zihniyet, düşünce, uygulama, cezalandırma, mükâfatlandırma,
ekonomisinden, imar sisteminden, bürokrasisine hatta hatta herhangi bir kamu
kuruluşuna personel alımın kadar neredeyse aynı işleyerek günümüze kadar
gelmiştir. Emevi-abbasi- osmanlı-cumhuriyet dönemlerinin devlet yapısı
Alevilere bakış açısı incelendiğinde hiç fark olmadığı görülecektir.
Sunnilik bir devlet
sistemidir. Sunnilik bir ideolojidir. Sunnilik bir politikadır. Sunnilik bir
rejimdir. Sunnilik ekonomik bir sistemdir. İslamın içini boşaltarak peygamber
dönemine ait islam anlayışı yerine emevi halifelerinin başlattığı (tam olmasa
da daha önceleri bu anlayışın temelleri yavaş yavaş atılmaya başlamıştı.
Peygamberin ölümünden sonraya denk gelir.) ve günümüze kadar devam edegelen
politikaları aynen devam etmektedir.
Ebu Hanifi (İmam-ı Azam)
ehlibeyti savunduğu için muaviye’ye “sen nasıl saltanat kurarsın, sen nasıl
peygamberin ailesine torunları bu zulümleri yaparsın, senin yaptıkların ve devlet yönetimin islam
dışıdır” dediğinde muaviye, Ebu Hanifi ’nin özellikle de ehlibeyti savunduğu
için onun zindanlarda katledilmesini sağlamıştır. Oysa günümüzde hanifiler ne
kadar Ebu Hanifi ‘nin bu anlayışını ve onun savunduklarını savunmaktadır
ortadır her şey.
Alevilik ideolojik, politik,
ekonomik, kültürel, sosyal olarak incelendiğinde başlarda ya da halen çok az
sayıda çeşitli dinsel öğeler taşısa da ya da çeşitli ritüelleri (ayinler) olsa
da esas olarak incelendiğinde özü, esası, kökü itibariyle eşitlikçi,
özgürlükçü, adaletli, din, dil, ırk, cinsiyet, ulus ayrımı yapmayan, ortak
yaşama, ortak mülkiyete, paylaşıma, üretime, tüm insanların kardeşliğine,
sosyal dayanışmaya, tüm kültürlere açık ve onların serbestliğini savunan,
üretimde de ortak üretime eşit paylaşıma dönük düşünce sistemine sahiptir.
Alevi önderlerinin savunduğu ve uğruna canlarını verdikleri düşünceler ve
onlara bu cezayı reva görenler incelendiğinde “Alevi-sünni” gibi bir
sıralamanın yapılamayacağı görülecektir.
Alevilik islamın içinde
değildir.
Alevilik müslümanlığın içinde
değildir.
Alevilik islamın
mezheplerinden biri değildir.
Alevilik sünnilikle
sıralanacak herhangi bir özelliğe sahip değildir.
Alevilik başka bir din de
değildir.
Alevilik başka bir dinin
mezhebi de değildir.
Aleviliğin ne dinle ne mezheple
hiçbir ilgisi yoktur.
Çeşitli dönemler içerisinde
Aleviler kimdir, nedir, hangi dinden, hangi mezhepten vs gibi sorular sorulur
ve nedense bu soruların cevabı verilmez, oysa çok açık.
“Alevilerin kestiği yenmez,
Aleviler kâfirdir, Aleviler gâvurdur Aleviler mum söndü yapar, ne cemi ne
ibadeti, saz çalıp meşk edenler, ellerini ayaklarını keseceksin, başlarını
gövdelerinden ayıracaksın, sürgün edeceksin, idam edeceksin, katledeceksin,
yakacaksın, sattığını almayacaksın vs. vs.” Aleviler budur! Bu tanımı yapanlar
aynı zihniyettir ve bu özellikle emeviler döneminden günümüze kadar devam
edegelen bir tanımlamadır.
Her ne şekilde olduğu önemli
değil dönem dönem tüm egemenler Alevilerin yok edilmesi gerektiğini savunmuştur
ve bunu savunmakla kalmamış aynı zamanda hayata da geçirmiştir.
HASAN HÜSEYİN BEYDİL
03.09.2011
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder