İNGİLTERE’YE ACİL “İNSANİ
YARDIM”!...
Londra’daki olaylar “yağma,
hırsızlık”. Güzel. Libya’daki, Suriye’deki “özgürlük, demokrasi”. Güzel.
Londra’daki olaylar karşısında
Türk ve Kürt işletmeciler evet işletmeciler yani küçük burjuvalar yani orta
ölçekli sermaye sahiplerinin tutumları Londralılar tarafından mutlulukla
karşılanmış.
Libya’daki, Suriye’deki
olaylar karşısında Türk ve Kürt işletmeciler nasıl bir tutum alıyor, elbette
“uluslararası kamuoyu” yani emperyalizm ne diyorsa ona evet diyorlar.
Yetmez Londralılar ne diyor;
“Türkiyeliler varsa polise gerek yok” bundan övüneneler nasıl da çoktur
kimbilir. Polis devletini ne kadar içselleştirmişlerse her nerede olursa olsun polisçilik
oynamayı çok seviyorlar. Londra’daki olayları çıkaranlarla, olaylara müdahale
edenler ne hikmetse göçmenler, ne kadar şimdilerde vatandaşlık hakları olsa da.
Aradaki sınıfsal farklılığı
görmemize gerek yok değil mi, ne de olsa “sınıfsal farklılık” kavramları modası
geçmiş kavramlar!
Az da olsa işçi ya da işsiz
olmaktan çıkarsan ne mutlu sana bir basamak sınıf atla bulunduğun her yerde
polisin görevini üstlenebilirsin. Önüne gelene yargısız infaz yapabilirsin.
Şimdi “iyi de kardeşim adamın dükkânına, mağazasına vs saldırıyor, iyi de mala
mülke zarar veriyor, ne yani malını mülkünü savunmasınlar mı” diyen ne çoktur
değil mi. Tabi ki malına mülküne sahip çıkmalılar, ama kişiliğe, kimliğe, kendi
sınıfsal, ulusal sorunlarına gelince “şimdi sırası mı” deyip geçilmeli! Doğru
iş mal mülk olunca kim olduğu ne olduğu önemli değil, koşa koşa savunacaksın!
6-7 Eylül Rum katliamında
Rumların, Ermeni tehciri sırasında katledilen Ermenilerin mallarını mülklerini
savunma hakları olamaz elbette değil mi! Hatta onların mallarına el koymuş olan
Türk beylerine, Kürt ağalarına cellatlık yapmaları karşılığında verilen malın
mülkün gaspla, yağmayla, hırsızlıkla ne ilgisi olabilir! Londra’daki Türk ve
Kürt işletmecilerinin bu ittifakı bakalım daha ne kadar tarihsel devamlılık
sağlayacak.
Mark Duggan öldürülen genç.
Kim tarafından polis. Kim peki Mark diyelim hırsız, diyelim uyuşturucu müptelası
ya da aklınıza gelen ne varsa sonuç, suçlu yani. Kime göre mevcut İngiliz
sistemine göre. Peki, bu gencin katili nerede? O Türk, Kürt işletmecilerin
başına hiç mi böyle bir olay gelmemiş, hiç mi ya da hiç mi gelmeyecek o zaman
onlar ne yapacak, bir mevlit okuturlar, iki mum yakarlar, sonra hükümetten
birileri ziyaret eder bunları, “başınız saolsun, gereken hassasiyeti
göstereceğiz” denir ve konu kapanır. Örnek mi dönün bakın Avrupa’nın çeşitli
ülkelerinde yanan, yakılan, öldürülen ya da sınırdaşı edilenlere bakın. Ama
Afrikalıysa alışkanlık işte “çalacan, çarpacan, yağmalayacan” diyeceksin!...
“Ne de olsa Afrikalı” diyeceksin. İngiliz, Kürt, Türk işletmecilerin ittifakı
daha nerelere vardı, varacak tarih bize daha kaç kere gösterecek. Bu arada
yazıyı okurken olur olmadık tüm halka mı diyorsun diye saçma sapan yorum
yapmaya gerek yok. Burada her kim olursa olsun emperyalizmle işbirliği yapanlar
esastır. Gerçi emperyalizm kelimesi de modası geçmişti değil mi! Ne diyecektik,
“küresel güçler, global (dünya çapında) güçler, küresel kamuoyu, global
kamuoyu, uluslararası güçler, uluslararası kamuoyu”. Dersimize iyi çalışmıyoruz
ondandır, bir de ezber alışkanlığı olmadığından ezber de bozmaya gerek yok.
Daha düne kadar çöplüklerde,
temizlik işlerinde, en berbat işlerde çalışanlar şimdilerde üç kuruşluk işletme
sahibi olunca önüne gelene saldıracağını düşünüyor, “kraliçemiz rahat uyusun”
diye. Sanki sadece bu olaylar oluyor İngiltere’de sanki bugün oluyor sadece,
yıllardır İrlandalıların mücadelesi sanki yok, daha dün öğrencilerin
ayaklanması görülmüyor, hatta bu işletmeciler kimbilir İrlandalıların
mücadelesini bile yeri gelince savunuyorlardır da ama Afrikalı olunca işin
rengi değişiyor. Tıpkı komünistler oldu mu mesele bütün din, mezhep, ulus
farklılığı bir an da kalkar Korelere, Afganistanlara vs giderler.
Bu arada Afrikalılar şu an
yağma yapıyor, saldırıyor, olaylar çıkarıyorlar değil mi ve insanlık pardon
“küresel çevreler” bunu beğenmiyor, sevmiyorlar böyle şeyleri. Şimdi Somali,
Sudan acından ölüyor “bir lokma ekmek su verin” diyorsun oraları ve daha
nereleri nereleri yağmalayan, saldıran, olayları çıkaran kim, daha dün “Arap
baharı” diye bir laf çıkardınız sözde domino etkisi adı altında Libya’da,
Suriye’de, Mısır’da, Tunus’ta yaşananları kim yapıyor. Hadi bakalım şu can,
mal, mülk davasını bir de oralara götürelim. Hadi şu “bizim çocukları” polislik
yapsın diye Libya’ya, Suriye’ye gönderelim. Hadi hadi “Libya, Suriye akıllı
olun, basın istifayı çekilin gidin” diyorsunuz diktatörlere sanki biz yarattık
onları. Suudi Arabistan ve benzeri işbirlikçi ülkelere gelince nedense ne
demokrasi, ne özgürlük akla gelmiyor, o da güzel.
Bu arada Londra’da döner
bıçaklarıyla, şişlerle nöbet tutanlar acaba Türkiye’de nerede nöbet tutuyor
bileniz var mı? E kolay tabi ki nerede zorunlu göç, nerede sürgün, katliam
varsa oradalardır. Her Türk asker doğar ama her Türk ve Kürt işletmeci polis de
doğar bu da bilene. Şimdi 20 yıllık emeğini bir dükkâna koymuş olan bir
işletmeci “olayları çıkaranlara müdahale ederse polisin kendisini suçlu
bulacağından çekiniyormuş”, bak bak düşündüğü şeye bak adamlar senin olduğun
yerde polise gerek yok diyor sen hala polisten çekiniyorsun aşk olsun sana!
Sorun yok sen kafana göre linç etmeye devam et.
Emperyalizmin yağmasını,
talanını, gaspını, saldırısını, katliamlarını da döner bıçaklarıyla, şişlerle
savuşturmayı düşünen var mı acaba böyle yirmi yıllık emeğini savunanlar
arasında. Özel mülkiyetin emeği olmaz. Özel mülkiyet nerede kim de olursa olsun
ancak başkalarının emeğinin sömürüsüyle elde edilir ki bu da ancak gaspla olur.
Emperyalizm kapitalizmin kendisi gasp sistemidir özünde.
Pardon bunlarında modası
geçmişti değil mi. Ne diyecektik “küresel sermaye, hani dünya küçük bir köydü,
yatırımcı, işveren, işletmeci” onlarda aslında düzelmesini istiyor, onlar da
özgürlük, demokrasi, eşitlik istiyordu değil mi! Pardon unuttum.
Bak bak dükkânlarının bir tek
camı kırılırsa aile olan Türk ve Kürt işletmeciler birlikte savunacaklarmış.
Hadi bakalım hayırlısı nereye Türkiye’ye diyelim. Aile, öyle mi bildiğimiz aile
o da güzel. İyi yakında kardeşte oluruz bu gidişle. Yalnız bir farkla onları
aile yapan camları. Bizi kardeş yapan ne, birinin ana dili resmi, ötekininki
ise “bilinmeyen bir dil” aile, kardeş, anadil o da güzel. Camlara dikkat!
Bu arada Londralılara selam
olsun ne çabuk unuttunuz şimdilerde Türk Kürt işletmecilerinin ittifakını
alkışlar oldunuz yıllardır size lejyonerlik, paralı jandarmalık yapmıyorlar mı
sanki. Ortadoğu’daki hâkimiyetinizi kime borçlusunuz sanki.
“İngiltere’ye acil
“uluslararası güçlerin” müdahale etmesi gerekir, hem de çok çabuk uçak, gemi,
tank, top ne varsa, yoksa bu gidişin önü alınamaz, daha da yaygınlaşacak, Avrupa’yı
saracak” desek olmaz değil mi, evet evet haklısınız, orası Afrika mı, Ortadoğu
mu ki, hem orası demokrasinin tıngır mıngır beşiği değil mi, şimdi sırası değil
dur önce Libya’ya, Suriye’ye bir müdahale edelim bakarız. Yani Fransa’ya,
Yunanistan’a baktık, müdahale etti “uluslararası güçler” İngiltere’ye de eder!
Bak bak görüyor musun “Arap baharı”nı Arapların canı daha tatlı aman birinin
burnu kanamasın diye “uluslararası güçler” hemen müdahale planları yapıyor, ama
elin gariban İngiliz’ine, Yunanına, Fransız’ına gelince kimsenin aklına
müdahale gelmiyor. E şimdi ne olacak İngiliz halkının özgürlüğü, demokrasisi,
can kaybı, mal kaybı, bir de cam kaybı var ne olacak. Nerede bu Birleşmiş
Milletler, nerede Avrupa Güvenlik Konseyi, nerede Nato, nerede yardım
kurumları, yardım elçileri, nerede daha nice “uluslararası güçler”!
Uyuşturu madde kullananlarmış
yağma yapanlar. Vay vay! İşte gördün mü vur şimdi abalıya. Tabi ne de olsa ta
Pakistan’dan, Afganistan’dan dünyaya yayılan uyuşturucunun hâkimiyeti üç beş çapulcu,
hırsız, yağmacının elinde doğru! Onlar uyuşturucuyu kaçırmasa Irak, Afganistan,
Libya yakında Suriye nasıl işgal edilecek iyi de!
Ne de güzel olaylar
saptırılıyor, ne de güzel hemen vandalizm denir. Ey tarih sen iyi ki varsın.
Fransız ihtilali öncesindekilere de “kralcılar” vandalist diyordu devam
diyorsunuz yani yola.
Avrupalıların coğrafi
keşiflerden bu yana sömüre sömüre kanını emdiği ve bugün her yanı neredeyse
çöle dönmüş olan ve halende sömürmeye devam edilen ve açlıktan yoksulluktan
insanı bırak hayvan gibi bile bir yaşama muhtaç bırakılan Afrika halkları isyan
edince, ayaklanınca, gaspçı, hırsız, yağmacı olur değil mi. Taş taş üzerinde
bırakmadığınız, kesip biçmediğiniz orman, kurutmadığınız göl, nehir, açıp kazıp
öylece bırakmadığınız maden ocakları, gemilerle köle tacirliği yaptığınız,
barbarlığınıza kılıf olarakta uygarlık, demokrasi adını verdinizde sizin
mallara ellerini sürünce gasp, yağma oluyor ama siz koca kıtanın kanını emince
medeniyet, özgürlük, demokrasi öyle mi.
Bu arada Türk Kürt
işletmeciler de merak etmesinler, korkmasınlar, rahat olun aman “siz sağa sola
karışmayın”, kapınızı çekin kimseye karışmadan bekleyin zarar ziyanınız da
varsa sigorta karşılar “sigortanız yoksa” demiyorum ki herkesin vardır. Diyelim
ki unuttunuz yaptırmadınız merak etmeyin uygar demokrasinin beşiği İngiltere
hepsini karşılar. Onca yıl sonra Aborjinleri katlettikleri için, sömürdükleri
için, topraklarını ele geçirdikleri için özür diledikleri için içiniz rahat
olsun.
Sosyal patlamaların önüne
geçmek adına tavsiyede bulunan ekonomistler içlerini rahat tutsunlar bunlardan
bir şey çıkmaz! Saman alevi bunlar! Hemen celallenmeyim. Korkmayın henüz Avrupa’nın
üzerinde “komünizm hayaleti” gezmiyor! Henüz zamanı gelmedi. Bunlar üç beş
çapulcunun işi demokratik yollarla çözülür bunlar!
İtalya, Yunanistan, İspanya
gibi İngiltere de krizde ne de olsa normal, olur arada sırada bu tür şeyler
sakin olun. Bakın Türkiye’yi örnek alınsana. Her şey nasıl da güllük gülistanlık.
Şeytan kulağına kurşun, tahtaya vurun Türkiye’de herşey ne de güzel “teğet”
geçiyor.
Siz de açın iki üç dava
oyalansın millet bakın bakalım isyan, ayaklanma, oluyor mu?
Siz de açılım yapın bakın
isyan, ayaklanma oluyor mu?
Sizde “anayasa değişikliği yapıyorum”
deyin ama yapmayın bekleyin “bir daha ki seçim de” diyerek bakın isyan,
ayaklanma oluyor mu?
Sizde “müzakere ediyoruz”
deyin bakın isyan, ayaklanma oluyor mu?
Siz de dağıtın makarnayı,
kömürü, yeşil kartı (burası çok önemli alan dağıtan değil sistemin kendisi
burada esas olan), bakın isyan, ayaklanma oluyor mu?
“Büyük Türkiye”yi örnek alın
Ey Avrupalı! Tutar mı sanmıyorum. Ne siz Türkiye’yi örnek alsanız da yapabilirsiniz
ne de aynısını yapsanız dahi halkınız bu kadar “uyum, itikat, kabullenme, umut,
dayanıklılık, sabır” içine girmez.
En iyisi “uluslararası
güçlerin” müdahalesi! En kısa zamanda bu kan dursun, bu yağma dursun yazıktır
yapmayın etmeyin! Bırakın şimdi Suriye’yi Libya’yı da birazda İngiltere’ye
bakın yazıktık, günahtır ey ahali!
HASAN HÜSEYİN BEYDİL
10.08.2011
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder