13 Şubat 2016 Cumartesi

İNGİLTERE’YE ACİL “İNSANİ YARDIM”!...

Londra’daki olaylar “yağma, hırsızlık”. Güzel. Libya’daki, Suriye’deki “özgürlük, demokrasi”. Güzel.

Londra’daki olaylar karşısında Türk ve Kürt işletmeciler evet işletmeciler yani küçük burjuvalar yani orta ölçekli sermaye sahiplerinin tutumları Londralılar tarafından mutlulukla karşılanmış.

Libya’daki, Suriye’deki olaylar karşısında Türk ve Kürt işletmeciler nasıl bir tutum alıyor, elbette “uluslararası kamuoyu” yani emperyalizm ne diyorsa ona evet diyorlar.

Yetmez Londralılar ne diyor; “Türkiyeliler varsa polise gerek yok” bundan övüneneler nasıl da çoktur kimbilir. Polis devletini ne kadar içselleştirmişlerse her nerede olursa olsun polisçilik oynamayı çok seviyorlar. Londra’daki olayları çıkaranlarla, olaylara müdahale edenler ne hikmetse göçmenler, ne kadar şimdilerde vatandaşlık hakları olsa da.

Aradaki sınıfsal farklılığı görmemize gerek yok değil mi, ne de olsa “sınıfsal farklılık” kavramları modası geçmiş kavramlar!

Az da olsa işçi ya da işsiz olmaktan çıkarsan ne mutlu sana bir basamak sınıf atla bulunduğun her yerde polisin görevini üstlenebilirsin. Önüne gelene yargısız infaz yapabilirsin. Şimdi “iyi de kardeşim adamın dükkânına, mağazasına vs saldırıyor, iyi de mala mülke zarar veriyor, ne yani malını mülkünü savunmasınlar mı” diyen ne çoktur değil mi. Tabi ki malına mülküne sahip çıkmalılar, ama kişiliğe, kimliğe, kendi sınıfsal, ulusal sorunlarına gelince “şimdi sırası mı” deyip geçilmeli! Doğru iş mal mülk olunca kim olduğu ne olduğu önemli değil, koşa koşa savunacaksın!

6-7 Eylül Rum katliamında Rumların, Ermeni tehciri sırasında katledilen Ermenilerin mallarını mülklerini savunma hakları olamaz elbette değil mi! Hatta onların mallarına el koymuş olan Türk beylerine, Kürt ağalarına cellatlık yapmaları karşılığında verilen malın mülkün gaspla, yağmayla, hırsızlıkla ne ilgisi olabilir! Londra’daki Türk ve Kürt işletmecilerinin bu ittifakı bakalım daha ne kadar tarihsel devamlılık sağlayacak.

Mark Duggan öldürülen genç. Kim tarafından polis. Kim peki Mark diyelim hırsız, diyelim uyuşturucu müptelası ya da aklınıza gelen ne varsa sonuç, suçlu yani. Kime göre mevcut İngiliz sistemine göre. Peki, bu gencin katili nerede? O Türk, Kürt işletmecilerin başına hiç mi böyle bir olay gelmemiş, hiç mi ya da hiç mi gelmeyecek o zaman onlar ne yapacak, bir mevlit okuturlar, iki mum yakarlar, sonra hükümetten birileri ziyaret eder bunları, “başınız saolsun, gereken hassasiyeti göstereceğiz” denir ve konu kapanır. Örnek mi dönün bakın Avrupa’nın çeşitli ülkelerinde yanan, yakılan, öldürülen ya da sınırdaşı edilenlere bakın. Ama Afrikalıysa alışkanlık işte “çalacan, çarpacan, yağmalayacan” diyeceksin!... “Ne de olsa Afrikalı” diyeceksin. İngiliz, Kürt, Türk işletmecilerin ittifakı daha nerelere vardı, varacak tarih bize daha kaç kere gösterecek. Bu arada yazıyı okurken olur olmadık tüm halka mı diyorsun diye saçma sapan yorum yapmaya gerek yok. Burada her kim olursa olsun emperyalizmle işbirliği yapanlar esastır. Gerçi emperyalizm kelimesi de modası geçmişti değil mi! Ne diyecektik, “küresel güçler, global (dünya çapında) güçler, küresel kamuoyu, global kamuoyu, uluslararası güçler, uluslararası kamuoyu”. Dersimize iyi çalışmıyoruz ondandır, bir de ezber alışkanlığı olmadığından ezber de bozmaya gerek yok.
Daha düne kadar çöplüklerde, temizlik işlerinde, en berbat işlerde çalışanlar şimdilerde üç kuruşluk işletme sahibi olunca önüne gelene saldıracağını düşünüyor, “kraliçemiz rahat uyusun” diye. Sanki sadece bu olaylar oluyor İngiltere’de sanki bugün oluyor sadece, yıllardır İrlandalıların mücadelesi sanki yok, daha dün öğrencilerin ayaklanması görülmüyor, hatta bu işletmeciler kimbilir İrlandalıların mücadelesini bile yeri gelince savunuyorlardır da ama Afrikalı olunca işin rengi değişiyor. Tıpkı komünistler oldu mu mesele bütün din, mezhep, ulus farklılığı bir an da kalkar Korelere, Afganistanlara vs giderler.

Bu arada Afrikalılar şu an yağma yapıyor, saldırıyor, olaylar çıkarıyorlar değil mi ve insanlık pardon “küresel çevreler” bunu beğenmiyor, sevmiyorlar böyle şeyleri. Şimdi Somali, Sudan acından ölüyor “bir lokma ekmek su verin” diyorsun oraları ve daha nereleri nereleri yağmalayan, saldıran, olayları çıkaran kim, daha dün “Arap baharı” diye bir laf çıkardınız sözde domino etkisi adı altında Libya’da, Suriye’de, Mısır’da, Tunus’ta yaşananları kim yapıyor. Hadi bakalım şu can, mal, mülk davasını bir de oralara götürelim. Hadi şu “bizim çocukları” polislik yapsın diye Libya’ya, Suriye’ye gönderelim. Hadi hadi “Libya, Suriye akıllı olun, basın istifayı çekilin gidin” diyorsunuz diktatörlere sanki biz yarattık onları. Suudi Arabistan ve benzeri işbirlikçi ülkelere gelince nedense ne demokrasi, ne özgürlük akla gelmiyor, o da güzel.

Bu arada Londra’da döner bıçaklarıyla, şişlerle nöbet tutanlar acaba Türkiye’de nerede nöbet tutuyor bileniz var mı? E kolay tabi ki nerede zorunlu göç, nerede sürgün, katliam varsa oradalardır. Her Türk asker doğar ama her Türk ve Kürt işletmeci polis de doğar bu da bilene. Şimdi 20 yıllık emeğini bir dükkâna koymuş olan bir işletmeci “olayları çıkaranlara müdahale ederse polisin kendisini suçlu bulacağından çekiniyormuş”, bak bak düşündüğü şeye bak adamlar senin olduğun yerde polise gerek yok diyor sen hala polisten çekiniyorsun aşk olsun sana! Sorun yok sen kafana göre linç etmeye devam et.

Emperyalizmin yağmasını, talanını, gaspını, saldırısını, katliamlarını da döner bıçaklarıyla, şişlerle savuşturmayı düşünen var mı acaba böyle yirmi yıllık emeğini savunanlar arasında. Özel mülkiyetin emeği olmaz. Özel mülkiyet nerede kim de olursa olsun ancak başkalarının emeğinin sömürüsüyle elde edilir ki bu da ancak gaspla olur. Emperyalizm kapitalizmin kendisi gasp sistemidir özünde.

Pardon bunlarında modası geçmişti değil mi. Ne diyecektik “küresel sermaye, hani dünya küçük bir köydü, yatırımcı, işveren, işletmeci” onlarda aslında düzelmesini istiyor, onlar da özgürlük, demokrasi, eşitlik istiyordu değil mi! Pardon unuttum.

Bak bak dükkânlarının bir tek camı kırılırsa aile olan Türk ve Kürt işletmeciler birlikte savunacaklarmış. Hadi bakalım hayırlısı nereye Türkiye’ye diyelim. Aile, öyle mi bildiğimiz aile o da güzel. İyi yakında kardeşte oluruz bu gidişle. Yalnız bir farkla onları aile yapan camları. Bizi kardeş yapan ne, birinin ana dili resmi, ötekininki ise “bilinmeyen bir dil” aile, kardeş, anadil o da güzel. Camlara dikkat!

Bu arada Londralılara selam olsun ne çabuk unuttunuz şimdilerde Türk Kürt işletmecilerinin ittifakını alkışlar oldunuz yıllardır size lejyonerlik, paralı jandarmalık yapmıyorlar mı sanki. Ortadoğu’daki hâkimiyetinizi kime borçlusunuz sanki.

“İngiltere’ye acil “uluslararası güçlerin” müdahale etmesi gerekir, hem de çok çabuk uçak, gemi, tank, top ne varsa, yoksa bu gidişin önü alınamaz, daha da yaygınlaşacak, Avrupa’yı saracak” desek olmaz değil mi, evet evet haklısınız, orası Afrika mı, Ortadoğu mu ki, hem orası demokrasinin tıngır mıngır beşiği değil mi, şimdi sırası değil dur önce Libya’ya, Suriye’ye bir müdahale edelim bakarız. Yani Fransa’ya, Yunanistan’a baktık, müdahale etti “uluslararası güçler” İngiltere’ye de eder! Bak bak görüyor musun “Arap baharı”nı Arapların canı daha tatlı aman birinin burnu kanamasın diye “uluslararası güçler” hemen müdahale planları yapıyor, ama elin gariban İngiliz’ine, Yunanına, Fransız’ına gelince kimsenin aklına müdahale gelmiyor. E şimdi ne olacak İngiliz halkının özgürlüğü, demokrasisi, can kaybı, mal kaybı, bir de cam kaybı var ne olacak. Nerede bu Birleşmiş Milletler, nerede Avrupa Güvenlik Konseyi, nerede Nato, nerede yardım kurumları, yardım elçileri, nerede daha nice “uluslararası güçler”!

Uyuşturu madde kullananlarmış yağma yapanlar. Vay vay! İşte gördün mü vur şimdi abalıya. Tabi ne de olsa ta Pakistan’dan, Afganistan’dan dünyaya yayılan uyuşturucunun hâkimiyeti üç beş çapulcu, hırsız, yağmacının elinde doğru! Onlar uyuşturucuyu kaçırmasa Irak, Afganistan, Libya yakında Suriye nasıl işgal edilecek iyi de!

Ne de güzel olaylar saptırılıyor, ne de güzel hemen vandalizm denir. Ey tarih sen iyi ki varsın. Fransız ihtilali öncesindekilere de “kralcılar” vandalist diyordu devam diyorsunuz yani yola.

Avrupalıların coğrafi keşiflerden bu yana sömüre sömüre kanını emdiği ve bugün her yanı neredeyse çöle dönmüş olan ve halende sömürmeye devam edilen ve açlıktan yoksulluktan insanı bırak hayvan gibi bile bir yaşama muhtaç bırakılan Afrika halkları isyan edince, ayaklanınca, gaspçı, hırsız, yağmacı olur değil mi. Taş taş üzerinde bırakmadığınız, kesip biçmediğiniz orman, kurutmadığınız göl, nehir, açıp kazıp öylece bırakmadığınız maden ocakları, gemilerle köle tacirliği yaptığınız, barbarlığınıza kılıf olarakta uygarlık, demokrasi adını verdinizde sizin mallara ellerini sürünce gasp, yağma oluyor ama siz koca kıtanın kanını emince medeniyet, özgürlük, demokrasi öyle mi.

Bu arada Türk Kürt işletmeciler de merak etmesinler, korkmasınlar, rahat olun aman “siz sağa sola karışmayın”, kapınızı çekin kimseye karışmadan bekleyin zarar ziyanınız da varsa sigorta karşılar “sigortanız yoksa” demiyorum ki herkesin vardır. Diyelim ki unuttunuz yaptırmadınız merak etmeyin uygar demokrasinin beşiği İngiltere hepsini karşılar. Onca yıl sonra Aborjinleri katlettikleri için, sömürdükleri için, topraklarını ele geçirdikleri için özür diledikleri için içiniz rahat olsun.

Sosyal patlamaların önüne geçmek adına tavsiyede bulunan ekonomistler içlerini rahat tutsunlar bunlardan bir şey çıkmaz! Saman alevi bunlar! Hemen celallenmeyim. Korkmayın henüz Avrupa’nın üzerinde “komünizm hayaleti” gezmiyor! Henüz zamanı gelmedi. Bunlar üç beş çapulcunun işi demokratik yollarla çözülür bunlar!

İtalya, Yunanistan, İspanya gibi İngiltere de krizde ne de olsa normal, olur arada sırada bu tür şeyler sakin olun. Bakın Türkiye’yi örnek alınsana. Her şey nasıl da güllük gülistanlık. Şeytan kulağına kurşun, tahtaya vurun Türkiye’de herşey ne de güzel “teğet” geçiyor.

Siz de açın iki üç dava oyalansın millet bakın bakalım isyan, ayaklanma, oluyor mu?

Siz de açılım yapın bakın isyan, ayaklanma oluyor mu?

Sizde “anayasa değişikliği yapıyorum” deyin ama yapmayın bekleyin “bir daha ki seçim de” diyerek bakın isyan, ayaklanma oluyor mu?

Sizde “müzakere ediyoruz” deyin bakın isyan, ayaklanma oluyor mu?

Siz de dağıtın makarnayı, kömürü, yeşil kartı (burası çok önemli alan dağıtan değil sistemin kendisi burada esas olan), bakın isyan, ayaklanma oluyor mu?

“Büyük Türkiye”yi örnek alın Ey Avrupalı! Tutar mı sanmıyorum. Ne siz Türkiye’yi örnek alsanız da yapabilirsiniz ne de aynısını yapsanız dahi halkınız bu kadar “uyum, itikat, kabullenme, umut, dayanıklılık, sabır” içine girmez.

En iyisi “uluslararası güçlerin” müdahalesi! En kısa zamanda bu kan dursun, bu yağma dursun yazıktır yapmayın etmeyin! Bırakın şimdi Suriye’yi Libya’yı da birazda İngiltere’ye bakın yazıktık, günahtır ey ahali!

HASAN HÜSEYİN BEYDİL
10.08.2011




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder