16 Şubat 2016 Salı

SOSYALİST DENEMELERİ KÜÇÜMSEMEK KAPİTALİZME HİZMETTİR

Pozitivizmle, bilimsel sosyalizmi karıştıranlar sadece her iki kavramın tarihsel çıkış noktasına ve sınıf niteliğine bakması yeterlidir. Pozitivizmin sınıf temeli burjuvaziye dayanırken bilimsel sosyalizm üretici güçlere dayalıdır kaldı ki her iki sınıfta birbiriyle çelişiktir ve çatışmalıdır.
*
Marks’ın ortaya koymuş olduğu burjuva, üretici güçler çelişkisi en basit anlamıyla ezen-ezilen, sömüren-sömürülen üstüne çelişkileri ortaya koymak amaçlıdır. Halen devam eden dünyadaki yaygın sistemin kapitalizm olduğu gerçeği üzerinden sömüren-sömürülen çelişkisi devam etmekte midir, evet, öyleyse çelişkinin varlığını inkâr gerçekliğin inkârıdır. Bu inkârda sadece sömürenlerin saflarına su taşımak değil de nedir? Avrupa’nın sözde Marksistlerinin zamanla Marksizm’in sadece ekonomik, sosyal yanını alması ve savunmasını sanki Marksizm’in genel haliymiş gibi okumak Marksizm’in inkârıdır. Marksizm sadece ekonomizm değildir. Marksizm’in ihtilalci, devrimci boyutunun reddi Marksizm değildir. Marksizm’i bir bütün olarak değerlendirmeyip sadece bir bölümünden bakmak sadece oturma odasının penceresinden dışarıya bakmak gibidir. Oysa evin her penceresinden dışarıya bakılmadan evin nereden nereye kadar, neyi ne kadar ve kimi gördüğünü anlamamamız mümkün değildir. Marksizm’in içini boşaltarak sadece sosyal, ekonomik savunularını öne çıkararak onun ihtilalci, devrimci yanını reddetmek sözde Marksist olduklarını iddia edenler sadece kapitalizme hizmet etmektir.
*
Marks’ı sadece İngiliz ekonomisi üstüne etkilenmiş biri olarak görmek onun alman felsefesi ve Fransız sosyalizmi etkisini ve her üçünü ve genel olarak tüm doğa ve sosyal bilimler üzerinden yaptığı hem teorik hem pratik çalışmalarını ve mücadelesini inkârdır. Marks sadece ekonomi üzerine kafa yormuş bir devrimci saymak onun teorik ve pratik olarak yaşamı boyunca ortaya koyduğu emeğini inkârdır. Kaldı ki bu kapitalist istihbarat yaklaşımları adeta bir teorisyen, ideolog perspektifli sergilense de bu gibi yaklaşımların tarihte pek çok denemesi yapıldıysa da Marksizm kendi gerçekliğinden hiçbir şey kaybetmemiştir.
*
Zahmet edip daha 19. Yüzyılda Komünistler Birliği’yle mücadele edenler listesine bir bakılsa, nasıl ve ne şekilde hangi yalan, iftira, inkâr ve entrikalarla davalar açıldığı, tutuklamalar, cezalandırmalar, sürgünler nasıl gerçekleşmiş görülmeye değerdir. Günümüzdeki burjuva hafiyelerinin, mahkemelerinin, yönetenlerin hiçte geri kalmadıkları görülecektir. Özellikle “Köln Davası”nın incelenmesinde fayda vardır ki kimin kime nasıl nerede hizmet ettiği görülecektir. Özellikle alman, Fransız, İngiliz burjuva makamlarının nasıl Komünist avı yaptığını ve bunu ilerleyen zamanlarda nasıl geliştirildiği daha iyi görülecektir.
*
Sovyet ve Çin deneyimlerinin zamanla kapitalizme ya da yarı kapitalizme evirilmesinin her iki ülkedeki sistemin kapitalizm yanında hatalı yanlış bir sistem olduğunu düşünmek o sistemi savunanların sözde eleştiri adı altında kapitalizme hizmetkârlıklarından başka bir şey değildir. Dünyanın çeşitli ülkelerinde çeşitli dönemlerde sosyalist mücadeleler olmuştur ve kimi mücadeleler yenilgiyle sonuçlansa da pek çoğu ise sosyalizm deneyimlerini gerçekleştirmekle sonuçlanmıştır. Burada bu deneyimleri küçümsemek, basite almak, sıradanlaştırmak, tuka kaka yapmak hele hele kendini sosyalist olarak tanımlayanlar adına sadece bir inkâr ve işbirlikçiliktir. Unutulmamalı ki sosyalist mücadele dediğimiz mücadele insanlığın tarihsel süreç içerisinde insanın insanı ve doğayı sömürüsü karşısında verilen mücadelelerden sadece biridir. Sosyalizm öncesi pek çok ülkede pek çok toplumsal mücadeleler verilmiştir bunların pek çoğu başarıya ulaştığı gibi zamanla yenilgiyle de sonuçlanmıştır.

Irkçılıkla mücadele ne kadar başarılı olmuştur, ırkçılık dünyada son bulmuş mudur? Bugün sözde sarı, beyaz, siyah denilen üç temel ırkın dünyadaki genel olarak konumuna bakıldığında siyah ırk neredeyse halen insan sayılamamaktadır. Halen dünyanın en aç, en yoksul, ırkı siyah ırktır. Siyah ırkın yoğun bir şekilde yaşadığı özellikle Afrika insana ve doğaya yakışmayan bir haldedir. Milyonlarca insan bırakın insanca yaşamayı su ve yeterli gıda bulamamaktadır. Peki, bu neden, çöl olduğu için mi, peki o çölü kim yarattı, doğal olaylar sonucu mu oldu her şey, elbette hayır, sömürgeci sistem Afrika insanının kanını emmedi sadece Afrika kıtasının da kanını emdi.

Özellikle Avustralya’da, Amerika’da, Afrika’da ve daha pek çok yerde hem insanlığın hem de doğanın kanını emenlerin başarısı karşısında neredeyse ayakta alkış tutanlar sömürgeci sistemin nasıl bir sonuç yarattığına bakmaksızın insanın insanı ve doğayı sömürmediği kısa erimli yaratılmış yaşanmış bir sisteme tuka kaka derken aradaki sadece istatistiksel fark bile gözlerine dizlerine dursun. Özellikle Sovyet ve Çin deneyiminin yanında diğer pek çok ülkedeki sosyalizm denemelerine -dikkat edin denemeleri diyorum- bu denli saldırgan bu denli eleştirel bu denli yıkıcı davranmak sadece sol postu giymiş kapitalist işbirlikçiliktir. Daha tek bir köyün, bir mahallenin bile insana yakışır bir şekilde yaşam koşullarını sağlayamayanlar dünyanın en büyük iki ülkesinde on yıllar boyunca sosyalist bir denemeye bu denli tuka kaka bakmaları kendilerinin ne kadar boka battığının göstergesidir.

Yüzyıllardır kapitalizmin insanı ve doğayı lağım çukurlarına dönüştürdüğü ve açlığın, yoksulluğun, işsizliğin, katliamların, işkencelerin, savaşların, kirliliğin, pisliğin, sömürünün, bu kadar yaygın yaşanmasına dönüp bakmayıp, karşı çıkmayıp onu yerle bir etmenin yollarını arayıp bulmak bunun mücadelesini vermek yerine birkaç on yıl yaşanmış olan sosyalizm denemelerine bu denli saldırmak sadece kapitalistlerin ve kapitalist işbirlikçilerin aklına gelir. Elbette ki her şey eleştirilmeli her şey incelenmeli sosyalizmde kapitalizmde biraz aklı biraz mantığı biraz bilgisi biraz insanı ve doğayı düşünen bir insan kapitalizmin insana ve doğaya verdiği zararla sosyalizm denemelerinin verdiği zararları oturup bir bakkal hesabı da olsa yapsa insanlık ve doğa adına çok iyi olur. Elbette Sovyetler ’inde Çin’in de eleştirilecek pek çok yanı vardır. Hatta diğer pek çok ülkedeki sosyalizm denemelerinde eleştirecek yanları vardır bu asla inkâr edilemez. Burada unutulan sadece bir gecelik entelektüel eleştiri zevkine vara bilmek adına bu denli yaşanmış sosyalizm denemelerine fahişe muamelesi yapılmamalıdır.

Sözde teorisyenlik, ideologluk, siyaset entelektüelliği adına sığınarak sosyalizmin denemelerine karşı bu denli saldırmanın sadece kapitalizme hizmet edeceğini unutmasınlar! Bugün yeni nesillere adeta sosyalizm denemelerinin tuka kaka bir şey olduğunu vaaz edenler unutmasınlar ki üretici güçler ve halklar burjuvazi karşısında kendisine yine yeniden bilimsel sosyalizmi rehber edinmektedir. Şu ana kadar Sovyetlere ve Çin’e gidenlerin gördükleri halkların sosyalist dönemde sadece elektrik, su, doğalgaz, ulaşım, eğitim, haklarının bile ne kadar farklı olduğunu anlatmaları ve az çok ne demek istenildiğini anlatmaktadır. Yaşadığımız coğrafyada kaç yıldır parasız eğitim istendiğini bileniz var mı ve sonuç halen paralı eğitim devam ediyor, kaldı ki parasız eğitim sözde anayasal bir hak iken, halen sağlık alanında yaşanan olayların son dönemde ilaç konusunda, eczacılarla yaşanan sorunlar, son olarak aile hekimliği ve doktorlara dayatılanlar sağlık sorununda gelinen nokta seksen yılda nedir, eğitim ki aslında hiç konuşulacak hali olmayan bir alan neredeyse her yıl müfredat değişir, sınav sistemi değişir, kimbilir kaç yıldır kopya sistemiyle sınavları geçenler var, gerçi eğitim sisteminin bu kadar oturmamış olmaması bilerek yapılan bir durum eğitim sistemi oturduğu anda sistemde az da olsa oturur ve insanlar azda olsa eğitim aracılığıyla aydınlanır ve tartışır, araştırır ancak bu sistem her zaman bozuk tutularak insanlar farklı daha geri daha ezbere dayalı eğitime teşvik edilmektedir bu da toplumda aydınlanmanın önünü kapamanın en önemli yollarından biridir, elektrik, su, haberleşme, ulaşım neredeyse zamla beslenen ve pek fazla bir ilerleme kaydedilemeyen ayrı bir zulüm aracıdır, neredeyse pek çok aile sadece bunların faturaları ve birkaç kırıntı için yaşamaktadır. Tabi trafik kazalarında ölenlerin, uyuşturucu yaygınlığından ölenlerin, dengesiz ve yetersiz beslenmeden ölenlerin, intiharların, işsizlik, açlık, yoksulluk nedeniyle ölenlerin, savaşlarda, çatışmalarda ölenlerin ve daha pek çok sebepten ölenlerin sebebi elbette kapitalizmin insanı ve doğayı sömürmeye dayalı sistemidir. Yaptığı her plan, proje, program sadece ve sadece sömürüye dayalıdır. Sermayesine sermaye katılsın isterse yarın sabah bir buçuk milyar insan susuzluktan ölsün umurunda bile değildir.

Evet, bilinen bir buçuk milyar insan sadece temiz su evet sadece temiz su bulamıyor. Su bildiğiniz hani canınız istediğinde çeşmeyi açıp içtiğiniz, ya da markette markasını bir türlü beğenip de içemediğiniz suyu bulamayan bir buçuk milyar insan var bu dünyada ve bizler de insanız diye yaşıyoruz. Bunu yaratan kim peki elbette kapitalizm. Sadece açtığı maden yataklarıyla, yaptığı barajlarla, yakıp kestiği ormanlarla, doğaya ve atmosfere verdiği zararı güvenlikli sitelerinizin bahçesine baktığınız da elbette göremezsiniz. “İyi de biz zaten biliyoruz ki bunu” diyenlerinizi de duyuyoruz ama çadırlarda yatarak gecenin bir yarılarına kadar Karadeniz’in yağmurunun altında nöbet tutan siz değilsiniz, ya da baraj inşaatlarının, nükleer santral arazilerin demirlerine kendini zincirleyenler de sizler değilsiniz site sakinleri!
*
Unutulmasın ki insanın insanı ve doğayı sömürmesine karşı verilen mücadele sadece Sovyet ve Çin denemeleri değildir onlardan yüzlerce yıl öncede pek çok coğrafya da bu sömürüye karşı direnenler, mücadele edenler oldu ve sömürüsüz düzenler kurmaya çalışanlar oldu ve hatta kurdular. Ancak zamanla bu düzenler halen tüm dünya da sömürüsüz bir düzen kurulmadığından ki kurulana dek bu çatışma, savaşım ve çelişki devam edecektir. Kapitalizm karşısında alınacak en küçük zafer, başarı sadece daha yeni ve ileri mücadelelerin önünü açması adına değerlendirilmedir.

Sosyalist denemelere yönelik yapılan tahlil, eleştiri, yorum, inkâr, ret vs için harcanan enerjinin onda birini kapitalizme karşı yapmanın faydasını anlamak için âlim olmaya gerek yok. Oturup yapılan mücadelelerden dersler çıkarılacağına neyi, nerede yanlış yapmışlar, nerede zayıf düşmüşler, nerede eksik kalmışları tespit edip kendi yüzyılımızda kendi coğrafyamızda kapitalizmle mücadelede ön açıcı, geliştirici, ilerletici yaklaşımlarda bulunmak daha çok insana ve doğaya yakışandır. Elbette sözüm kendini insanın insanı ve doğayı sömürmesine karşı olduğunu sayanlara.

HASAN HÜSEYİN BEYDİL
09.11.2011

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder