SOSYALİST
DENEMELERİ KÜÇÜMSEMEK KAPİTALİZME HİZMETTİR
Pozitivizmle,
bilimsel sosyalizmi karıştıranlar sadece her iki kavramın tarihsel çıkış
noktasına ve sınıf niteliğine bakması yeterlidir. Pozitivizmin sınıf temeli
burjuvaziye dayanırken bilimsel sosyalizm üretici güçlere dayalıdır kaldı ki
her iki sınıfta birbiriyle çelişiktir ve çatışmalıdır.
*
Marks’ın
ortaya koymuş olduğu burjuva, üretici güçler çelişkisi en basit anlamıyla
ezen-ezilen, sömüren-sömürülen üstüne çelişkileri ortaya koymak amaçlıdır.
Halen devam eden dünyadaki yaygın sistemin kapitalizm olduğu gerçeği üzerinden
sömüren-sömürülen çelişkisi devam etmekte midir, evet, öyleyse çelişkinin
varlığını inkâr gerçekliğin inkârıdır. Bu inkârda sadece sömürenlerin saflarına
su taşımak değil de nedir? Avrupa’nın sözde Marksistlerinin zamanla Marksizm’in
sadece ekonomik, sosyal yanını alması ve savunmasını sanki Marksizm’in genel
haliymiş gibi okumak Marksizm’in inkârıdır. Marksizm sadece ekonomizm değildir.
Marksizm’in ihtilalci, devrimci boyutunun reddi Marksizm değildir. Marksizm’i
bir bütün olarak değerlendirmeyip sadece bir bölümünden bakmak sadece oturma
odasının penceresinden dışarıya bakmak gibidir. Oysa evin her penceresinden
dışarıya bakılmadan evin nereden nereye kadar, neyi ne kadar ve kimi gördüğünü
anlamamamız mümkün değildir. Marksizm’in içini boşaltarak sadece sosyal,
ekonomik savunularını öne çıkararak onun ihtilalci, devrimci yanını reddetmek
sözde Marksist olduklarını iddia edenler sadece kapitalizme hizmet etmektir.
*
Marks’ı
sadece İngiliz ekonomisi üstüne etkilenmiş biri olarak görmek onun alman
felsefesi ve Fransız sosyalizmi etkisini ve her üçünü ve genel olarak tüm doğa
ve sosyal bilimler üzerinden yaptığı hem teorik hem pratik çalışmalarını ve
mücadelesini inkârdır. Marks sadece ekonomi üzerine kafa yormuş bir devrimci
saymak onun teorik ve pratik olarak yaşamı boyunca ortaya koyduğu emeğini inkârdır.
Kaldı ki bu kapitalist istihbarat yaklaşımları adeta bir teorisyen, ideolog
perspektifli sergilense de bu gibi yaklaşımların tarihte pek çok denemesi
yapıldıysa da Marksizm kendi gerçekliğinden hiçbir şey kaybetmemiştir.
*
Zahmet
edip daha 19. Yüzyılda Komünistler Birliği’yle mücadele edenler listesine bir
bakılsa, nasıl ve ne şekilde hangi yalan, iftira, inkâr ve entrikalarla davalar
açıldığı, tutuklamalar, cezalandırmalar, sürgünler nasıl gerçekleşmiş görülmeye
değerdir. Günümüzdeki burjuva hafiyelerinin, mahkemelerinin, yönetenlerin hiçte
geri kalmadıkları görülecektir. Özellikle “Köln Davası”nın incelenmesinde fayda
vardır ki kimin kime nasıl nerede hizmet ettiği görülecektir. Özellikle alman, Fransız,
İngiliz burjuva makamlarının nasıl Komünist avı yaptığını ve bunu ilerleyen
zamanlarda nasıl geliştirildiği daha iyi görülecektir.
*
Sovyet
ve Çin deneyimlerinin zamanla kapitalizme ya da yarı kapitalizme evirilmesinin
her iki ülkedeki sistemin kapitalizm yanında hatalı yanlış bir sistem olduğunu
düşünmek o sistemi savunanların sözde eleştiri adı altında kapitalizme hizmetkârlıklarından
başka bir şey değildir. Dünyanın çeşitli ülkelerinde çeşitli dönemlerde
sosyalist mücadeleler olmuştur ve kimi mücadeleler yenilgiyle sonuçlansa da pek
çoğu ise sosyalizm deneyimlerini gerçekleştirmekle sonuçlanmıştır. Burada bu
deneyimleri küçümsemek, basite almak, sıradanlaştırmak, tuka kaka yapmak hele
hele kendini sosyalist olarak tanımlayanlar adına sadece bir inkâr ve
işbirlikçiliktir. Unutulmamalı ki sosyalist mücadele dediğimiz mücadele
insanlığın tarihsel süreç içerisinde insanın insanı ve doğayı sömürüsü
karşısında verilen mücadelelerden sadece biridir. Sosyalizm öncesi pek çok
ülkede pek çok toplumsal mücadeleler verilmiştir bunların pek çoğu başarıya
ulaştığı gibi zamanla yenilgiyle de sonuçlanmıştır.
Irkçılıkla
mücadele ne kadar başarılı olmuştur, ırkçılık dünyada son bulmuş mudur? Bugün
sözde sarı, beyaz, siyah denilen üç temel ırkın dünyadaki genel olarak konumuna
bakıldığında siyah ırk neredeyse halen insan sayılamamaktadır. Halen dünyanın
en aç, en yoksul, ırkı siyah ırktır. Siyah ırkın yoğun bir şekilde yaşadığı
özellikle Afrika insana ve doğaya yakışmayan bir haldedir. Milyonlarca insan
bırakın insanca yaşamayı su ve yeterli gıda bulamamaktadır. Peki, bu neden, çöl
olduğu için mi, peki o çölü kim yarattı, doğal olaylar sonucu mu oldu her şey,
elbette hayır, sömürgeci sistem Afrika insanının kanını emmedi sadece Afrika
kıtasının da kanını emdi.
Özellikle
Avustralya’da, Amerika’da, Afrika’da ve daha pek çok yerde hem insanlığın hem
de doğanın kanını emenlerin başarısı karşısında neredeyse ayakta alkış tutanlar
sömürgeci sistemin nasıl bir sonuç yarattığına bakmaksızın insanın insanı ve
doğayı sömürmediği kısa erimli yaratılmış yaşanmış bir sisteme tuka kaka derken
aradaki sadece istatistiksel fark bile gözlerine dizlerine dursun. Özellikle
Sovyet ve Çin deneyiminin yanında diğer pek çok ülkedeki sosyalizm denemelerine
-dikkat edin denemeleri diyorum- bu denli saldırgan bu denli eleştirel bu denli
yıkıcı davranmak sadece sol postu giymiş kapitalist işbirlikçiliktir. Daha tek
bir köyün, bir mahallenin bile insana yakışır bir şekilde yaşam koşullarını
sağlayamayanlar dünyanın en büyük iki ülkesinde on yıllar boyunca sosyalist bir
denemeye bu denli tuka kaka bakmaları kendilerinin ne kadar boka battığının
göstergesidir.
Yüzyıllardır
kapitalizmin insanı ve doğayı lağım çukurlarına dönüştürdüğü ve açlığın,
yoksulluğun, işsizliğin, katliamların, işkencelerin, savaşların, kirliliğin,
pisliğin, sömürünün, bu kadar yaygın yaşanmasına dönüp bakmayıp, karşı çıkmayıp
onu yerle bir etmenin yollarını arayıp bulmak bunun mücadelesini vermek yerine
birkaç on yıl yaşanmış olan sosyalizm denemelerine bu denli saldırmak sadece
kapitalistlerin ve kapitalist işbirlikçilerin aklına gelir. Elbette ki her şey
eleştirilmeli her şey incelenmeli sosyalizmde kapitalizmde biraz aklı biraz
mantığı biraz bilgisi biraz insanı ve doğayı düşünen bir insan kapitalizmin
insana ve doğaya verdiği zararla sosyalizm denemelerinin verdiği zararları
oturup bir bakkal hesabı da olsa yapsa insanlık ve doğa adına çok iyi olur.
Elbette Sovyetler ’inde Çin’in de eleştirilecek pek çok yanı vardır. Hatta
diğer pek çok ülkedeki sosyalizm denemelerinde eleştirecek yanları vardır bu
asla inkâr edilemez. Burada unutulan sadece bir gecelik entelektüel eleştiri
zevkine vara bilmek adına bu denli yaşanmış sosyalizm denemelerine fahişe muamelesi
yapılmamalıdır.
Sözde
teorisyenlik, ideologluk, siyaset entelektüelliği adına sığınarak sosyalizmin
denemelerine karşı bu denli saldırmanın sadece kapitalizme hizmet edeceğini
unutmasınlar! Bugün yeni nesillere adeta sosyalizm denemelerinin tuka kaka bir
şey olduğunu vaaz edenler unutmasınlar ki üretici güçler ve halklar burjuvazi
karşısında kendisine yine yeniden bilimsel sosyalizmi rehber edinmektedir. Şu
ana kadar Sovyetlere ve Çin’e gidenlerin gördükleri halkların sosyalist dönemde
sadece elektrik, su, doğalgaz, ulaşım, eğitim, haklarının bile ne kadar farklı
olduğunu anlatmaları ve az çok ne demek istenildiğini anlatmaktadır.
Yaşadığımız coğrafyada kaç yıldır parasız eğitim istendiğini bileniz var mı ve
sonuç halen paralı eğitim devam ediyor, kaldı ki parasız eğitim sözde anayasal
bir hak iken, halen sağlık alanında yaşanan olayların son dönemde ilaç
konusunda, eczacılarla yaşanan sorunlar, son olarak aile hekimliği ve
doktorlara dayatılanlar sağlık sorununda gelinen nokta seksen yılda nedir,
eğitim ki aslında hiç konuşulacak hali olmayan bir alan neredeyse her yıl
müfredat değişir, sınav sistemi değişir, kimbilir kaç yıldır kopya sistemiyle
sınavları geçenler var, gerçi eğitim sisteminin bu kadar oturmamış olmaması
bilerek yapılan bir durum eğitim sistemi oturduğu anda sistemde az da olsa
oturur ve insanlar azda olsa eğitim aracılığıyla aydınlanır ve tartışır,
araştırır ancak bu sistem her zaman bozuk tutularak insanlar farklı daha geri
daha ezbere dayalı eğitime teşvik edilmektedir bu da toplumda aydınlanmanın
önünü kapamanın en önemli yollarından biridir, elektrik, su, haberleşme, ulaşım
neredeyse zamla beslenen ve pek fazla bir ilerleme kaydedilemeyen ayrı bir
zulüm aracıdır, neredeyse pek çok aile sadece bunların faturaları ve birkaç
kırıntı için yaşamaktadır. Tabi trafik kazalarında ölenlerin, uyuşturucu
yaygınlığından ölenlerin, dengesiz ve yetersiz beslenmeden ölenlerin,
intiharların, işsizlik, açlık, yoksulluk nedeniyle ölenlerin, savaşlarda,
çatışmalarda ölenlerin ve daha pek çok sebepten ölenlerin sebebi elbette
kapitalizmin insanı ve doğayı sömürmeye dayalı sistemidir. Yaptığı her plan,
proje, program sadece ve sadece sömürüye dayalıdır. Sermayesine sermaye
katılsın isterse yarın sabah bir buçuk milyar insan susuzluktan ölsün umurunda
bile değildir.
Evet,
bilinen bir buçuk milyar insan sadece temiz su evet sadece temiz su bulamıyor.
Su bildiğiniz hani canınız istediğinde çeşmeyi açıp içtiğiniz, ya da markette
markasını bir türlü beğenip de içemediğiniz suyu bulamayan bir buçuk milyar
insan var bu dünyada ve bizler de insanız diye yaşıyoruz. Bunu yaratan kim peki
elbette kapitalizm. Sadece açtığı maden yataklarıyla, yaptığı barajlarla, yakıp
kestiği ormanlarla, doğaya ve atmosfere verdiği zararı güvenlikli sitelerinizin
bahçesine baktığınız da elbette göremezsiniz. “İyi de biz zaten biliyoruz ki
bunu” diyenlerinizi de duyuyoruz ama çadırlarda yatarak gecenin bir yarılarına
kadar Karadeniz’in yağmurunun altında nöbet tutan siz değilsiniz, ya da baraj
inşaatlarının, nükleer santral arazilerin demirlerine kendini zincirleyenler de
sizler değilsiniz site sakinleri!
*
Unutulmasın
ki insanın insanı ve doğayı sömürmesine karşı verilen mücadele sadece Sovyet ve
Çin denemeleri değildir onlardan yüzlerce yıl öncede pek çok coğrafya da bu
sömürüye karşı direnenler, mücadele edenler oldu ve sömürüsüz düzenler kurmaya
çalışanlar oldu ve hatta kurdular. Ancak zamanla bu düzenler halen tüm dünya da
sömürüsüz bir düzen kurulmadığından ki kurulana dek bu çatışma, savaşım ve
çelişki devam edecektir. Kapitalizm karşısında alınacak en küçük zafer, başarı
sadece daha yeni ve ileri mücadelelerin önünü açması adına değerlendirilmedir.
Sosyalist
denemelere yönelik yapılan tahlil, eleştiri, yorum, inkâr, ret vs için harcanan
enerjinin onda birini kapitalizme karşı yapmanın faydasını anlamak için âlim
olmaya gerek yok. Oturup yapılan mücadelelerden dersler çıkarılacağına neyi,
nerede yanlış yapmışlar, nerede zayıf düşmüşler, nerede eksik kalmışları tespit
edip kendi yüzyılımızda kendi coğrafyamızda kapitalizmle mücadelede ön açıcı,
geliştirici, ilerletici yaklaşımlarda bulunmak daha çok insana ve doğaya
yakışandır. Elbette sözüm kendini insanın insanı ve doğayı sömürmesine karşı
olduğunu sayanlara.
HASAN
HÜSEYİN BEYDİL
09.11.2011
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder