14 Şubat 2016 Pazar


MUSTAFA SUPHİ’DEN GÜNÜMÜZE BİRLİK-BLOK-CEPHE SORUNU

İttihat Terakki komitacılığı çözümlemesi yapılmadan mevcut durumu, tarihsel süreci, egemenlerin üretici güçler üzerinde yarattığı baskı, zulüm, inkâr, imha, katliam, sömürü düzeninin anlamak oldukça zordur. Dolayısıyla İttihat Terakki’nin incelenmesi önemlidir.

Yaşadığımız coğrafyadaki sorunların önündeki en önemli engel halen faaliyette bulunan İttihat Terakki anlayışıdır. Yüzyılı aşkın faaliyetleriyle ülke genelindeki çözümlerin önünde engel olmaya devam ediyor. İttihat Terakki özünde pek çok çevre tarafından ne kadar Türklerden oluşan bir parti gibi dillendirilse de kökleri araştırıldığında Türklerle ve Türklükle de ilgileri yoktur. Farklı uluslardan ve farklı dinlerden olan kurucuları özünde Türklükle ilgileri olmadığı halde hem Osmanlı döneminde Abdülhamid’e yönelik, hem de cumhuriyet döneminde Mustafa Kemal’ e karşı saldırmışlardır, her iki rejimde de kendi çıkar ve menfaatlerini ön plana çıkarmaya çalışmışlardır. Detaylarıyla incelendiğinde halen devam eden sistem de dâhil olmak üzere yüzyılı aşkındır bu coğrafyada aynı İttihat Terakki komitacılığı devam etmektedir.

Kurtuluş Savaşı sırasında Mustafa Suphi ve arkadaşları ülkeye dönerek destek oldular. Osmanlı’dan geriye kalan halklar arasında pek çok kesim de kurtuluş savaşına destek oldu. pek çok farklı inanç, düşünce, ulusal kimlikten çevreler kurtuluş savaşında Mustafa Kemal’in etrafında mücadeleye destek verdiler. Zaman içinde bu desteği verenlerle olan uzlaşma sona erdi ve önde gelenleri katledildi. Mustafa Suphi’de bunlardan birisidir. Denizde boğularak öldürülen Mustafa Suphi ve arkadaşlarının tasfiyesiyle hızla antikomünizm anlayışı süratle ilerlemeye başladı.

Cumhuriyetin kuruluşunda dönemin komünistlerinin, Lenin’in katkıları ve destekleri ayrıca diğer düşünce, inanç, ulusal yapılarda cumhuriyetin yanında yer almışlardır. Emperyalizme karşı gerçekleştirilen geniş cepheli birlik anlayışı çerçevesinde savaş kazanıldı ardında da birlikte hareket eden güçler cumhuriyeti gerçekleştirdi. Ancak emperyalizm bu savaşın ve cumhuriyetin başarısını gerçekleştirenleri adım adım parçalamaya başladı. Ortak mücadele anlayışı içeresindeki farklı inanç, düşünce ve ulusal yapılar zamanla tasfiye edilmekle kalmadı pek çoğunun da imhası da gerçekleşti. Komünistlerin dönümün öncüleri olan Mustafa Suphi ve arkadaşları da cumhuriyetin imha politikasından nasibini aldı. Elbette bu özellikle İngiltere’nin başını çektiği emperyalizmin cumhuriyete biçtiği yeni konsept (kavram) olarak yerleşmeye başladı.

Günümüzde Mustafa Suphi ve arkadaşlarının düşüncelerine halen savunduğunu iddia edenler bugün sol-sosyalist-devrimci birlik-blok-cephe içerisinde yer alarak onların anılarını yaşatmalıdırlar. Genel olarak duruş ve savunu olarak kendini solda görenlerin özellikle son yıllarda hiçbir teorik, kuramsal, felsefi gerçekliği, bilimselliği olmayan sözde liberalsol, islamisol, ulusalsol, vs gibi solun temel bilimsel ve felsefi tarihsel gerçeğine uymayan tamamen burjuvazinin eliyle oluşturulan genel ve kapsayıcı tanımıyla işbirlikçisol anlayıştan ayrılarak esas geçmişine sahip çıkan solun bilimsel sosyalizme yüzünü dönmelidirler.

Burada yer alabilecek çevreler tekerleme misali tek tek saymadan emek-sermaye, ezen-ezilen, sömüren-sömürülen çelişkileri çerçevesinde bilimsel sosyalist bir anlayış içerisinde bir araya gelmelidir. Anadolu ve Mezopotamya halkların tarihsel kişilikleri, düşünceleri, bilimsel bir bakış açısıyla incelendiğinde bu mücadele birliğinin esas kaynakları ve temelleri görülecektir. Yine burada tek tek isimleri saymaya gerek olmayan sosyalizm ve toplumsal mücadele tarihi içerisinde yerleri almış öncü, önder kişilileri, eylemlerini, düşünceleri daha derin bir algılama ile araştırmalı ve incelenmelidir bu çalışmalar birlik-blok-cephe anlayışını daha da güçlü kılacak en temel değerdir.

Halen günümüzde açık net bir şekilde İttihatçıların Mustafa Suphi’yi öldürdüğü açıkken halen Suphi ve arkadaşların anısına bağlı olduğunu iddia eden çeşitli çevreler ittihatçı zihniyetin devamı olan unsurlara destek vermektedir. Bu hem Suphi ve arkadaşlarına hem de onların düşüncelerine sadece ihanet değil onların mücadelesi inkâr ettiklerinin ispatıdır.

Cumhuriyet döneminde topyekun bakılırsa 21,60,80 anayasaları yapılmıştır. Bunlardan ilki beğenilse de beğenilme de devrim sonrası diğer ikisi ise askeri darbelerle yapılmıştır. Zaman zaman değişlikler meclis aracılığı ile yapılmış olsa da normal koşullarda meclis topyekûn bir anayasa yapamamıştır. Zaman zaman ne kadar anayasa değişikliğinden bahsedilse de ne kadar iyi niyetle umutla bakılsa da hiçbir meclisin ya da hükümetin topyekûn anayasa yapmak gibi bir derdi yok.

Emperyalizmin cumhuriyetin başından beri bu coğrafyadaki farklı düşünce, inanç ve ulusal kimliğe sahip olanların birlik-blok-cephe oluşturmaması için azami hızla çalışmaları devam ediyor. Zaman zaman muhalif güçlerin bu dengeyi bozma isteği her zaman imha, inkâr, katliam, işkence, açlık, yoksulluk, zaptu rap altına alınmaya çalışmıştır. Bu da daha çok darbelerle, sıkıyönetimlerle, olağanüstü hallerle, baskı ve zulümler olmuştur. Emperyalizmin mevcut sistemi Anadolu ve Mezopotamya halkları üzerinde uyguladığı her türlü inkâr ve imha girişimleri ancak halkların birlik-blok-cephe çerçevesinde birleşik mücadele yapmasıyla son bulabilir.

Bu birlik-blok-cephe anlayışı tek başına sadece sözde, lafta, arada bir, zaman zaman konuşularak gerçekleştirilecek bir konu değildir. Bunun gerçekleşebilmesi için gerekir de uzun yıllar toplumun önde gelen öncü kadrolarının uzun yıllar oturtup öncelikli olarak birlik-blok-cephe stratejisini ve taktik planlamaları adam akıllı yapması gerekmektedir. Aksi halde bir araya geliyoruz, geldik, gelmek üzeriz deyip deyip daha sonra küstüm oynamıyorum deyip daha sonrada az olsun benim olsun mantığıyla özel mülkiyetçi iktidarcı işbirlikçi sol konumlarına düşülmemelidir. Ezilenlerin sömürülenlerin üç beş öncünün iki dudağının arasına bakarak beklemesi, umut bağlaması ve sonuç alınması noktasında yıllardır halen bu birlik-blok-cephenin gerçekleşmemesi konusunda önünde en önemli olan engelleri ortaya koyup onları teşhir edip gerekirse yargılanıp uygun görülen cezanın verilmesi şartı olmaksızın bu bir parmak bal çalar gibi birlik-blok-cephe oluşturalım adı altında daha da parça parça olalım esasına dayanan sözde hareketleri açığa çıkarmalıyız ve onların sadece tasfiyesi değil imhasının gerçeklemesi birlik-blok-cephenin önündeki en temel kararlardan bir tanesidir.

Anayasa da başta olmak üzere ancak bilimsel sosyalizm temelinde oluşturulacak birlik-blok-cephe çerçevesinde gerçekleştirilecek bir güç pek çok değişimi dönüşümü gerçekleştirebilir. İşte o zaman düşünce, inanç, ulusların kendi kaderlerini tayin hakkı, gönüllü birliktelik, gönüllü ayrılık hakları, cinsiyet ayrımı, çevre sorunları vs konular ancak o zaman çözüme yönelik çalışmaların daha da sağlıklı yürümesini sağlar. Darbelerle, seçimlerle, sözde yasal anayasal değişikliklerle, avrupa birliğiyle, abd desteğiyle, muhafazakârlıkla, az olsun benim olsunla, iktidar olma ve asla iktidarsız yaşayamama, vd düşünceleriyle asla ezen ezilen sömüren sömürülen yöneten yönetilen çelişkileri ortadan kalkmaz.

Mustafa Suphilerden günümüze kadar gelen mirası doğru değerlendirip doğru anlamalıyız. Bu süreç nasıl kimler tarafından neden engellendi, sekteye uğratıldı, bu mirası taşıdığını iddia edenler neden inkâr ve imhayla karşılaştı ve bunu sistemin hangi güçleri ve hangi anlayışları gerçekleştirdi bunu çok net bir şekilde topluma toplumun her kesime açık net bir şekilde anlatılması şarttır. Kimler bu mirası devam ettirendir kimler bu mirasın devamı adına bedel ödemiştir kimler daha yarı yolda işbirlikçi konumuna düşmüştür bunlar açığa çıkarılmalıdır. Bu sürecin açık net bir şekilde açığa çıkması birlik-blok-cephe sürecini daha da hızlandıracaktır.

Mustafa Suphi’den günümüze kadar sözde sol odluğu iddia edilen çok geniş çevreler devlet eliyle kontrol edilmiştir ve halende kontrol ve denetim altındadır. Solun geniş kesimleri mevcut sistem tarafından şekillendirilmek de sevk ve idare edilmektedir. Hemen hemen her dönemde sahte sol, sosyalist, komünist partiler kurulmuştur. Bunların hiç birinin uzun soluklu mücadeleye devam edememesinin, halk içinde, sınıf içinde geniş kitlelere ulaşamamasının temel nedenlerinin başında bunların devlet denetli ve yönetilen partiler olmasıdır. Bunlar bu coğrafyadaki farklı düşünce, inanç, ulusal yapılardan gelen halkların birlik-blok-cephe anlayışı etrafında mücadele, kurtuluş, özgürlük temelinde buluşmalarını birleşmelerinin önündeki en güçlü unsurlardır.

İngilizlerin ittihatçı zihniyetlerde devam ettirdiği millet ve din temelli unsurlara bel bağlayarak hala devam ede gelen mevcut sitemin değişebilmesi Mustafa Suphi şahsında günümüze kadar yapılan her türlü katliamın açığa çıkması ile bir başlangıç yapılabilir. Elbette bu hâkim sınıflar tarafında istemekle bunlar pek gerçekleşecek gibi değil.

İttihatçıların katlettiği Mustafa Suphi ve arkadaşlarına yönelik bu saldırının ana hatlarıyla açığa çıkarılması İngiltere ve İttihat Terakki Komitacılığının günümüze kadar mevcut sistemin korunup, kollanması, geliştirilmesi halen ayakta tutulmasını daha net anlayabiliriz.

HASAN HÜSEYİN BEYDİL
14.08.2011 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder