14 Şubat 2016 Pazar

EMPERYALİST KRİZLERİN SONUNCUSU VE ÜRETİCİ GÜÇLERİN DURUŞU ÜSTÜNE

Ya insanlığın sonu Ya da kurtuluşu adına.

‘’Her bitiş bir başlangıç, her başlangıç bir bitiş olabilir.’’

Emperyalizmin dünya ekonomisin de yarattığı en son durum pek çok işçinin işsiz kalmasına sebep olmaya devam ediyor. Küresel mali kriz, Küresel finansal kriz, Küresel kriz, Kriz, pek çok farklı tanımlamalarla açıklanmaya çalışılıyor.

Daha düne kadar (gerçi hala dilinden düşürmeyenler olsa da) yani bir yıl öncesine kadar son 5- 10 yıl içinde sıklıkla duyduğumuz globalleşme, küreselleşme, dünyaya açılma, dünya artık küçük bir köy, sermayenin devleti, ulusu olmaz, devlete de gerek yok, ulusa da gerek yok, nasıl olsa şirketler her şeyi yapar, şöyle geliştik, böyle ilerledik, şu kadar büyüdük, bu kadar ithalatımız, ihracatımız var, milyar dolarlık yatırımlar yaptık, milyar dolarlık özelleştirme yaptık, hem ülkemiz, hem de dünya ekonomisi canlandı, oh oh ne ala insanlık bir mutlu, bir mutlu resmen zil takıp oynuyor deniyordu.     

Ne oldu? Demek ki globalleşelim, küreselleşelim derken şimdilerde yaşadığımız küresel kriz denilen krizi birlikte yaşamanın hazırlığı yapılmaktaymış. Küresel kriz başlığı altında insanlığa sunulan özü itibariyle emperyalizmin ve onun işbirlikçi kapitalist devletlerinin yarattığı bir sonuçtur. Bu sonuç aynı zamanda bir başlangıçta olabilir. Sonucu sağlayanların karşısında üretici güçlerin alacağı tavır, davranış, hareket yeni bir başlangıcı belirleyebilir.

Ülkemizde kriz şu an ki resmi rakamlara göre 3 milyon yeni işsiz yarattı. Kasım ayında işsizlik oranı 2,2 birden arttı. ‘’İşsizler Ordusu’’na sadece kasım ayında 645 bin işsiz eklendi. İşsizler Ordusu cümlesini özellikle tırnak içine aldım. Bu cümle çeşitli çevrelerde sıkça kullanılır. Hem işsiz olacaksın hem de ordu olacaksın. İşsiz: İşi olmayan. Ordu: I. Bir devletin silahlı kuvvetlerinin tümü: Türk ordusu.. 2. Bu topluluğun başlıca bölümlerinden biri: Birinci Ordu, İkinci Ordu.3. Amaç, nitelik vb. yönlerden benzeyen insanların tümü: ‘’İşsizler ordusu en aşağı 4 milyon kişi.’’…İ.Selçuk. 4.Çok sayıda insan, kalabalık: Bir ordu çocuk, kirazı çabucak bitirdi. İş: I. Bir sonuç elde etmek, herhangi bir şey ortaya için güç harcayarak yapılan etkinlik, çalışma: İş sırasında kimseyi meşgul etmeyin. 2. Bir değer yaratan emek. 3. Birinden istenen hizmet ya da birine verilen görev: Şimdi işim var gelemem. İşim olmasa size arkadaşlık ederdim. Benim burada işim kalmadı. 7. Geçim sağlamak için herhangi bir alanda yapılan çalışma, meslek: ’Sonunda bir iş buldum.’’-S. Faik I4. Emek, işçilik, ustalık: İşi ağır bir örtü. I9.fiz. Bir kuvvetin uygulama noktasını devindirirken harcadığı erke. Kaynakça: Türk Dil Kurumu Türkçe Sözlük

Peki, bir ordu ne işe yarar, hele hele bu İşsizler Ordusuysa nasıl hareket eder. Öncelikle İşsizler Ordusu diye bir ordu yok. Bu tamamen bir benzetmedir, mecazdır, vs. Peki neden yok? Çünkü ordu öncelikle hiyerarşik bir yapıya bağlıdır. Ordu disiplinlidir, silahlıdır, hem savunma, hem de saldırı koşullarına uygun şekilde eğitimlidir, kendine has stratejik ve taktiksel olarak eğitime sahiptir, sadece savaş zamanlarında değil barış dönemlerinde de önemli bir güçtür ve tehdit unsurudur, her şeyden önce savaşçıdır, savaşçı olmak savaş çıkarmak anlamında değil, her an savaş koşullarına harız ve bunu gerçekleştirebilecek özellikle sahiptir anlamındadır.

Ordunun bu ve benzeri özellikleri saymakla bitmez. Ordu her zaman düzenli olmasa da her ne şekilde olursa olsun kendine has düzeni vardır. Yani belli bir üniforma, belli bir hareket planı vs özellikleri olmasa da ordu olma özelliği olabilir. Tıpkı Kurtuluş Savaşı döneminde, halk önceleri düzensiz bir ordu temelinde hareket ettiyse de, Cumhuriyet Devrimi sonrası bu düzenli ordu haline gelmiştir. Bolşevik örgütlenme yapısı içindeki İşçi ve Asker Temsilcileri ’nin ordu niteliğinde hareket etti ve Ekim Devrim’i sonrasında Kızıl Ordu buradan oluşturulmuştur. Küba örneğinde devrim öncesi gerilla tarzında hareket eden halk ordusu daha sonra bugün ki Küba Ordusu’nu oluşturmuştur. Kısacası önceleri Halk Ordusu şeklinde şekillenen ve daha sonra ülkenin genelinin ordusu olan bir ordu biçimi vardır. Bu şekillenme Dünya’nın çeşitli ülkelerinde ki üretici güçlerin önderliğinde yapılan devrimlerde daima böyle olmuştur. 

Emperyalist ve kapitalist ülkeler tarafından yasadışı, terörist, yıkıcı, devlet karşıtı, kral karşıtı, padişah karşıtı, zengin düşmanı, demokrasi düşmanı, insan hakları düşmanı, katil ve daha pek çok kelime ile tanımlanan halk ordusu şeklinde şekillenen güçlere bu tür benzetmeler yapılmıştır. Üretici güçler adına mücadele veren bu ordu devrimle sonuç alındığında o ülkenin ordusunu da oluşturan güç olmuştur. Bu halk ordularının ve devrim sonrası oluşan ordu her zaman emperyalistlerin ve kapitalistlerin baş düşmanı olmuştur ve yok edilmesi ele geçirilmesi, kullanılması, güçten düşürülmesi vs için doğrudan ya da dolaylı şekillerde saldırılara maruz kalır. Çeşitli ambargolarla, saldırılarla, paktlara üye yapılarak, ajan faaliyetleriyle, söz de ortak tatbikatlarla, ortak eğitimlerle, sınır bölgelerine yönelik saldırılarla vb. faaliyetlerle bu ordu güçsüzleştirilmeye çalışılır.

Ordusu zayıflayan ya da güçten düşen bir halk yavaş yavaş çöküşe yıkılmaya da başlamış demektir. Nitekim SSCB’de ve Doğu Avrupa’da ki 90’larda gelişen sonuç bu ülkelerin ordularının zayıflamasından kaynaklanmaktadır. Nitekim Cumhuriyet Devrimi’nin kazanımları tarihsel, sosyal, kültürel ve kronolojik olarak incelendiğinde Nato üyesi olduktan sonra ülke ciddi anlamda Devrim öncesi duruma adım adım getirilmiş ve Cumhuriyet Devrimi’nin kazanımları adım adım silinmiştir. Bu sonucu şu ya da bu mecra da aramaya gerek yok. Ne muhalif partiler ne de iktidar partilerinin ortaya koydukları siyasal kararlar tek başına belirleyici değildir.

Ordusu bağımsız olmayan bir ülke bağımsız olamaz.

Gelelim işsizler ordusuna. Ülkemiz genelinde meydana gelen işsizler ordusu diye bir şey söz konusu değil. Evet, işsizlik her geçen gün daha da artıyor. Ve bu sayı şu an ordumuzun sayısından kat kat fazla olmasına rağmen bu bir ordu değil. Çünkü işsizler düzenli, disiplinli, örgütlü, değil. Dolayısıyla İşsizler Ordusu cümlesinin karşılık bulabilmesi ancak işsizlerin düzenli, disiplinli, örgütlü olması gerekmektedir. Peki, bu mümkün mü? Elbette mümkün. Sonuçta her Türkiye Cumhuriyeti Vatandaşının anayasal ve yasal hakları arasında, düşüncelerini, sorunlarını, çözüm önerilerini, vs dile getirebilir ve mücadelesini verebilir ve bunun için örgütlenebilir. Bu örgütler dernekler, sendikalar, partiler vs olabilir. Bu sorun ve çözüm önerilerini mevcut dernek, sendika, partiler içinde sürdürebileceği gibi yeni yapılanmalar şeklinde de olabilir.

 Örgütlü olmayan hiçbir güç, güç değildir. İşsizler ordusu denilen gücün ordu olabilmesi de ancak örgütlü olabilirse güç olabilir. Ancak bu şekilde sorunlarına çözüm bulabilir. Aksi halde sadece sözde bir ordu olur. Bugün hem ülkemizde hem de dünyadaki işsizler örgütlü olursa bu soruna çözüm üretebilir. Bu örgütlülük sadece ulusal değil, uluslararası olmalıdır. Çünkü küresel krizi meydana getiren uluslararası bir güçtür. Lokal, yerel, bölgesel, ulusal çözümler tek başına sorunu çözmeye yetmez. Sadece bir başlangıç olabilir. Emperyalizm lokal, yerel, bölgesel, ulusal hareket etmemekte ve küresel krizi dar çerçevede tutmamakta. Dolayısıyla hem üretici güçler hem de işsizler soruna uluslararası boyutta çözüm üretmediği sürece emperyalizm bu krizi atlatsa bile krizler devam edecektir.

 Kasım ayında emperyalist kriz daha da derinleşti. Kasım 2008’de 3 milyonlara varan (bu rakamın bu yıl içinde daha da artması da ayrı bir gerçek) işsizlik oranı 2,2 puan artarak %I2.3 seviyesinde gerçekleşti. 2004’ün son döneminde I3.4 olduğu dönemden sonra en yüksek seviyeye ulaştı. Demek ki işsizlik sadece bugün yok. Dün de vardı bugün de var. Üretici güçlerin ve işsizlerin soruna müdahale etmemesi durumunda daha da devam edecek.

 İş imkânları sadece ülke içinde değil yurtdışında da azaldı. Türkiye İş Kurumu (İşkur) verilerine göre, 2008’de kurum aracılığıyla yurt dışına gönderilen işçi sayısı bir önceki yıla oranla %23,4 azaldı. I96I’de başlayan yurtdışına giden işçi öncelikle Batı Avrupa’dan çalışmaya başlamıştı. Bugün ise Doğu Avrupa, Türk Cumhuriyetleri ve Arap ülkelerine yöneldi. I969-73 yılları arasında I35 bini I973’te olmak üzere, yurt dışına 543 bin 4I işçi gitti. I990’lı yıllarda ortalama 46 binin üzerinde işçi gitti. 2007’de 75 bin 268’e indi. 2008’de(geçici rakamlara göre) %23,4 düşerek, 57 bin 652’ye geriledi. Geçen yıl I5 bin 696 işçiyle en fazla işçinin gitti ülke Rusya oldu. Rusya’yı S. Arabistan ve Libya izledi. Hani ‘’moskof tohumlarının’’, hani ‘’gomunistlerin’’, hani şu ‘’boğazları Kars’ı vs alacak olan’’, ülke Rusya var ya işte o en fazla işçimizin bugün gidip çalıştığı ülke oldu. Ne oldum değil, ne olacağım diyeceksin sözü akla gelir her halde. Peki ya diğer ülkeler S.Arabistan ve Libya bizden ne kadar ileriler, bizden ne kadar ekonomileri büyük, bizden ne kadar çağdaş ülkeler de bizim işsizimize iş sağlıyor. Diğer doğu Avrupa ülkeleri, Türk Cumhuriyetleri daha düne kadar reel sosyalizmi bırakıp aç karınlarını bile doyuramazken, söz de kapitalizme (doğrudan emperyalizme bağlı iken) geçip de ne zaman bize iş sağlar oldular.

Utanmak bir erdemdir.

 85 yıllık cumhuriyet tarihin olacak ve senden çok çok sonra devlet olma aşamasına gelen ülkeler senin işsizine çare olacak. Bunun adına da küresel kriz diyeceksin. Dün yüzüne bile bakmadığın Rusya, Doğu Avrupa, Türk Cumhuriyetleri bugün acil kurtarma, can simidi vs olacak. Ne oldum değil, ne olacağım.

 İşsizlik kayıtlı 3 milyon, kayıtsız 5 milyonu aştı. Tekstil sektörü ve küçük esnaf çöktü ve devam ediyor bu çöküş. 200I verileri 2009’da mumla aranır hale geldi. 200I’de daha iyiydik diyenlerin sayısı çoğaldı. Unutmayın ki 200I‘de de falan tarihte daha iyiydik diyordu pek çok kişi. Birkaç yıl sonra değil 20I0 yılında da 2009 daha iyi diyecek bu kişiler. Şunu anlamak zor geliyor, emperyalizm ve işbirlikçi kapitalist yönetim anlayışı devam ettiği sürece, ne krizler, ne savaşlar, ne işsizlik, ne küresel ısınma, vs olumlu yönde değişmez. Tam tersine artarak devam eder.

 Bu durum insanlığın sonu gelene kadar ya da insanlığın kurtuluşuna kadar devam eder. Tercih üretici güçlerin elindedir. Üretici güçler insanlığın kurtuluşu adına adım atmadığı sürece emperyalizmde oyun bitmez, yarın başka bir oyunla insanlığı sömürmeye ve yok etmeye devam eder.

 Türkiye İstatistik Kurumu(TÜİK)’un verilerine göre çalışanların yüzde 44,5’i kayıt dışı ve sosyal güvencesiz çalışıyor. Mevcut ve artan işsizlere bu sayılarda eklenince 5 milyondan fazla işsiz bulunmakta. Şu an ki ordumuzun sayısı I milyon civarında, işsizler ordusu ise şimdiden 5 milyon, her iki ordunun da arasındaki ayrılık ve bileşke sorunu ortaya konulmadığı sürece iki ordunun da hayatta kalmasını tıbbı olarak mı yoksa tarihsel olarak mı gözden geçirmeliyiz. Elbette ki her iki orduda bağımsız ve halktan yana yüzünü dönmelidir. Ve ortak bir noktada buluşmalıdır. Aksi halde birileri bu orduları tarih boyunca nasıl birbirine kışkırttıysa bugün de bunu yapmalıdır. Dolayısıyla her iki ordu da köksel özelliklerini yeni baştan gözden geçirmelidir.

 200I yılından bu yana işsizlik 2 kat, cari açık 4 kat, kapanan şirket 20 kat, karşılıksız çek sayısı 9 kat arttı ve bu devam etmekte. Yani burada vereceğimiz hiçbir rakam olumlu yönde artmamakta, her geçen gün daha fazla üretici güçlerin aleyhine artmakta. Kriz yüzünden artan ölümler, intiharlar vs dün de vardı bugün de ve yarın da olacak.  

 Emperyalizm sadece bir sistem değildir, insanlığı her geçen gün daha fazla yok eden bir aygıttır aynı zamanda.

 Geçici ve gündelik işçilerin işsizlik oranı yüzde 23. Bu rakam da eklenince işsizlik sayısı 6.2 milyon olmakta. TÜİK’in açıkladığı rakam 2milyon 995 bin kişi. Mevsim şartlarına bağlı çalışanlar bu mevsim işsiz kaldılar. Bu rakam ise yaklaşık 405 bin kişi. Ve bu istatistiklerde ne kadar yer aldı?

 Kayıtlı olup da işsiz kalanlar, kayıtdışı işsiz kalanlar, mevsimsizlik ve gündelik işsiz kalanlar hepsini eklediğimizde yaklaşık yüzde 23 oranında gerçekleşen bir işsizlik oranı vardır. Kaldı ki bu bile tam anlamıyla işsizlik oranını verememektedir. Çünkü bu veriler genel de bir önce ki yılda ki verilerin değerlendirmesiyle olmakta. Yani şu an ülke genelinde toplam işsiz sayısını yine yaklaşık olmak kaydıyla ancak gelecek yıl öğrenebileceğiz. Bu sayının bu yıldan daha az olacağı ise söz konusu bile değil. TÜİK verilerini alt alta toplarsak II milyon 7I4 bin kişi evinde (evi varsa tabi) oturuyor.3 milyon II0 bin kişi emekli, 3 milyon 229 bin kişi çalışamaz durumda, 7I7 kişi iş bulma umudunu kaybetmiş. Kasım 2008’deki işsizlik oranı önceki aya göre işsiz sayısı 309 bin arttı. ABD’de ise 255 bin kişi işini kaybetti. Hep biz mi onları örnek alacağız şiarıyla, ABD’nin önüne geçerek, arık onların bizi örnek almasını beklemeye koyulduk.

 Çok korkunç bir durumdayız, üretim rakamlarının sonrasında işsizliğin böyle olacağı belliydi, işsizlik oranın artması bekleniyordu, kriz nedeniyle sanayideki üretimin düşmesi işsizliği tetikledi, ekonomi alarm veriyor, derhal olağanüstü hal ilan edilsin, hatta sıkıyönetim, kriz ülkedeki dev koca koca şirketlerin işçi çıkarmasına sebep oldu, işsizlik arttı, ihracat geriledi, sanayide üretim nerdeyse durma aşamasında, tekstil battı, küçük esnaf çöktü, ekonomi yönetimi derhal inisiyatif  (öncelik) alsın, kayıt dışı ekonomi yüzde 44.5 oldu, sosyal güvencesi olmadan çalışanların oranı arttı. Bütçe açık, dış ticaret dengesi açık, istihdam dengesi işsizlik hazinenin pozisyonu açık, yönetimde inisiyatif yok, krizden etkilenen ülkelerin çeşitli önlemlerle sektörlerini ayakta tutmaya çalışıyor, tekstil ve hazır giyim sektörü dibe vurdu, geçici kriz önlem ve destekleri alınmalı ve uygulanmalı, kamu borcu ertelensin yoksa istihdam sorunu ikiye katlanacak, kamuya dönük borçları uzun vadelerde yapılandırılmalı, girdi maliyetleri üzerindeki kamu yüklerini 2 yıllığına yarı yarıya hafifletilmeli, otomotiv sektöründe yüzde 60’a varan daralma oldu, otomotiv sektöründeki her bir I00 liralık satışın 8I lirasının ihracat yapılması gerekirken, yüzde 90’ının Avrupa pazarlarına olması ve Avrupa pazarlarının da kriz de olması sektörü olumsuz yönde etkiledi.

 Burada üretici güçler yok. Üretici güçlere dair tek bir kelime yok.  Hep battık, bittik, üretemiyoruz, satamıyoruz, borç, borç, acil yardım, imdat, imdat sesleri. Kimin bu sesler. Kulağımız çınlamıyor elbette. Yatları, katları, son model onlarca arabası, uçakları, yazlıkları, kışlıkları, koleksiyonları, magazinleri, eğlence partileri, bir yediğini bir daha yemeyen, bir giydiğini giymeyen, yazı başka kışı başka mekânlarda geçiren, en pahalı markaları giyen, en lüks otellerde kalan, çocukları en pahalı okullarda okuyan ve saymakla bitmeyenlerin çığlıkları. Bunların hiç birinden ödün vermeyi bile düşünmeden, devletten yardım istiyor. Hani serbest piyasa ekonomisi, hani liberal ekonomi, hani devlet üretime karışmasın, biz her şeyi üretiriz, hatta orduya bile gerek yok biz ordu da üretiriz (evet işsizler ordusu), her şeyi özelleştirin, her şeyi satın biz ve emperyalist ortaklarımız alırız vs diyenler ne oldu. Şimdi yok devlet yardımı, yok borçları ertelesin, yok şu kadar kredi.

 Ne oldu? Hani küreselleşiyorduk, globalleşiyorduk, hani özelleşiyorduk, birden bire devlet yardımına sarılmak neyin nesi? Tabi nasıl olsa peşin peşin devletin üretici güçlerden aldığı peşin vergiler var. Versin Oradan birkaç milyar dolar bizde ayakta duralım, işler yürümese de biz kendimizi kurtaralım. Nasıl olsa memlekette ve dünya da çalışan var, üreten var, peşin vergi veren var hadi bakalım ey devlet batıyorum bana yardım et. Neden? Yetmedi çünkü darbelerle götürdükleri, 24 Ocak kararları ve daha pek çok kararlarla götürdükleri, doların 500’lerden I500’lere çıkarılmasıyla cukkaladıkları, bankaları batırarak, hayali ihracatlarla, bankercilikle, daha envayi çeşit oyunlarla sömürdükleri yedikleri yetmedi, şimdi de işsizlik fonunda ya da devletin kasasındaki vergilere göz diktiler. Bitecek mi? Elbette hayır. Bu böyle gelmiş böyle gider, çünkü kapitalizmin doğası bu. Kapitalizmden başka bir şey beklenmez. Habire hep bana hep bana. Hiç duydunuz mu? Üretici güçlerin maaşlarına zam istendiğinde, bu ağlayanların birinin, çıkıp da, yok ya üç lira değil beş lira zam yapalım, hayır hayır çalışanların hepsi sendikalı olsun, şu elektrik zammını, doğalgazı, suyu sabit fiyatta tutalım ya da maaşlarına göre belli bir oran da olsun, eğitimi, sağlığı, barınmayı, sosyal devlet olarak halkımıza bedava verelim bizim de katkımız olsun diyeni duydunuz mu? Elbette hayır. Bugün medyada, basında üretici güçlerin de şu sıkıntısı var buna da devlet bir çözüm bulsun diyen var mı? Elbette yok. Hep bana hep bana. Lüks yaşam standartlarının bir tanesinden bile ödün vermemeksizin devletten acil yardım bekliyor, dünün devlet oradan elini çeksin, buradan elini çeksin diyenler.

 Yangın var, yangın var, en acil sorun işsizlik ve istihdam, kriz artık işsizlik krizi haline geldi, bir sendikaya bağlı 30 bin üye işsiz kaldı, ücretsiz izine ayrılanlar arttı, ülkemiz genelin de kriz ne kadar az ya da düşük hissedilirse o kadar iyi olur, istihdamı koruma altına almalı ve geliştirmeliyiz, kısa süreli çalışma ödeneklerinden yararlanılmalı, işsizlik sigortası fonundan daha etkin yararlanılmalı, işsizlik ödenekleri artırılmalı, herkes tehlike altında, canımız yanıyor, binlerce insan işini kaybediyor, fabrikalar kapanıyor, krizin faturasını çalışanlara ödetmeye çalışıyorlar, ödemeyeceğiz, haklıyız, seçim baskılarıyla gündem ler değiştiriliyor, vs bunları kim söylüyor, elbette sendika başkanları. Yani bir ağıt bir ağlamadır gidiyor. Hiç bindikleri lüks arabalardan, milyon dolarlık sendika binalarından, aldıkları maaşların üyelerin maaşlarının I0 katından, yazlık, kışlık evlerinden, denize nazır arazilerinden, canları istediğinde eylem yapan, istemediğin de ben yokum diyecek kadar rahat olan, son 20 yıl için ya bir ya da iki kere bile genel greve gidemeyen, üyelerini sınıf bilinci içerisinde örgütlemeyen, sen üye ol da gerisini bana bırak, biz her şeyi biliriz, siyaseti de, sendikayı da, zaten muhalefet olmaya da gerek yok en iyi biz yaparız, hükümetlerle masaya oturmayı içki masasında eğlenmek sananlar, bu krizden habersiz miydi, bu kriz yeni miydi, 80’ler, 90’lar ve 2000 lerin başı bu ülke de yaşanmadı mı, hiç mi ders alınmadı, evet belki dünyanın gelişmiş ülkeleri (emperyalistler), gelişmekte ve az gelişmişleri (kapitalistler), bazılarında bu denli büyük ölçekli krizler olmamıştı ama biz de şöyle son 30 yıla bir bakalım krizsiz bir dönem var mı, işsizliğin açlığın, yoksulluğun, yolsuzluğun, sömürünün bu kadar çok olduğu bir ülke var mı? Ne oldu şimdi de aman devlet tedbir alsın, yoksa yanarız, isyan olur, sosyal patlama olur, vs imdat sinyalleri vermek niye? Yoksa hazırlıksız mı yakalandınız?

 Üretici güçlerin ve sendikaların kriz denilen yıkımın emperyalizmin, kapitalizmin doğasının böyle olduğunu, varoluş sebebinin bu tür krizlere bağlı olduğunu anlaması alınacak olan en acil tedbirdir. Bu anlaşılmadığı süre nasıl olsa üreten var nasıl olsa sessiz sakin hiçbir şeye itiraz etmeyen de bir toplum var, eh işte canı sıkıldıkça eylem yapan sendikalar da var bize de sömürmek düşer, kanını emmek düşer diyecek her zaman bir emperyalist, bir kapitalist bulunur.

İŞSİZLER ORDUSU’NUN SON DURUMU

Tarım dışı işsizlik 15.4 (geçen yıla göre 3 puan birden arttı),
Sanayide 202bin, Hizmetlerde 278 bin çalışan işsiz kaldı.
Hizmetlerde işsiz sayısı I milyon 200 bin kişiyi aştı.
Kasım itibariyle 1-2 aydır iş arayanların sayısı 927 bin kişi oldu.
Bu toplam iş arayanların yüzde 3I’ine denk geldi.
1 yıldan daha fazla süredir iş arayanların oranı ise yüzde 26,6.
İş bulma umudunu yitirenlerin sayısı 298 bin kişi artarak 1 milyon 968 bine yükseldi.
2 milyon 995 bin olan resmi işsizlere umutsuz işsizleri de ekleyince 4 milyon 963 bine çıktı.
1 milyon genç işsiz.
Kasımda I5-24 yaş arasındaki genç işsizlerin sayısı ilk kez 1 milyonu geçti.
Gençlerin yüzde 23,9’u, yani her dört gençten biri işsiz.
Son 1 yılda 212 bin genç işsiz kaldı. 2 milyon ümitsiz işsiz.
İş bulma ümidi kalmayanların sayısı 1 milyon 968 bin kişiye ulaştı.
Bunların 717 bini iş bulma ümidi kalmadığı için iş aramaktan vazgeçti.
% 14.2 kentlerde işsizlik kentlerde işsizlik oranı yüzde 12’den 14,2’ye çıktı.
Kentlerde genç işsizlerin oranı ise yüzde 25,5’e çıktı.
           
İŞSİZLİK ORANI

AYLAR                     2007 - 2008
Ocak                         11,0  - 11,3
Şubat                        11,4 - 11. 6
Mart                         10,4 - 10,7
Nisan                         9,8 - 9,6
Mayıs                         8,9 - 8,9
Haziran                       8,8 - 9,0
Temmuz                      8,8 - 9,4
Ağustos                       9,2 - 9,8
Eylül                           9,3 - 10,3
Ekim                           9,7  - 10,9
Kasım                        10,1 - 12,3

ÜLKE                           İŞÇİ                  DEĞİŞİM    (%)

Rusya                         15.696                       -32,1
S.Arabistan                  7.544                      100,6
Libya                             5.902                      131,6
Irak                                4.742                      -29,3
Kazakistan                    4.613                      -42,1
Ukrayna                        2.523                        -4,9
Katar                             2.355                       -51,7
BAE                                2.096                        50,5
Arnavutluk                    1.615                     502,6
Almanya                        1.426                      -74,6
Romanya                       1.348                      -18,2
Türkmenistan               1. 234                      67,8
Fas                                  1.187                       20,0
Azerbaycan                       939                      -26,6
Cezayir                               792                        -9,9

NE İDİK NE OLDUK

YIL 200I

İşsizlik oranı                          yüzde 8,5
İşsiz sayısı                                          2,3 milyon
Dış borç                                         113,6 milyar dolar
İç borç                                            122 katrilyon 157,2 trilyon TL
Kapanan esnaf ve şirket                                              2 bin 464
Cari açık                                                                    10,5 milyar dolar
Sanayi üretimi                                           yüzde (-) 8,6
Karşılıksız çek sayısı                                                 1 milyon 199 bin 329
Protestolu senet sayısı                                                            805 bin

YIL 2008 

İşsizlik oranı                         yüzde 12,3
İşsiz sayısı                                           2,9 milyon
Dış borç                                          162,6 milyar dolar
İç borç                                             271 katrilyon 333 trilyon TL
Kapanan Büyük şirket                          9 bin 578
Kapanan esnaf                                    37 bin 343
Cari açık                                                41 milyar 416 milyon dolar
Sanayi üretimi                   yüzde (-)17,6
Karşılıksız çek sayısı                               9 milyon 586 bin 765
Protestolu senet sayısı                          1 milyon 574 bin 31

İŞSİZ SAYISI

                                   Toplam                                                             Kent                                                       Kırsal
                        Kasım 2007 Kasım 2008 Fark                     Kasım 2007 Kasım 2008 Fark             Kasım 2007 Kasım 2008 Fark

İşgücü        23.217         24.310          1.093                  14.252          15.056          804              8.965            9.254           289
İstihdam    20.867         21.3I5               448                  12.538          12.919          381              8.329            8.396             67
İşsiz           2.350          2.995              645                    1.714             2.137          423                  636               858           222    
nüfus          69.185         69.943              758                  43.819           44.730         911            25.365           25.213          152
15 yaş      49.511         50.268              757                  31.800           32.535         735                17.711              17.734             23
İşgücüne dahi olmayanlar 26.294 25.958           -336 17.548 17.479            -69                  8.746              8.479           -267

ÜLKELERE GÖRE İŞSİZLİK ORANI

ÜLKE              İŞSİZLİK ORANI (%)

İspanya               14,4
Türkiye               12,3
İzlanda                 8,2
Fransa                  8,1
Euro Bölgesi        8
Macaristan          8
Rusya                   7,7
ABD                      7,6
Şili                        7,5
Yunanistan         7,5
Kanada                7,2
Almanya              7,2
Belçika                7,2
İsveç                    6,9
Brezilya               6,8
Çek Cum.             6,8
İtalya                      6,7
İngiltere                 6.1
Meksika                 4,7
Avustralya             4,5
Japonya                 4,5
Çin                          4
Avusturya              3,9
Güney Kore           3,3
İsviçre                     2,9
Hollanda                 2,7

İŞSİZLERİN PROFİLİ

İşsizlerin yüzde 59,4’ü lise altı eğitimli.
Yüzde 26,6’sı bir yıl ve daha uzun süredir iş arıyor.
İşsizler sıklıkla (yüzde 29,8) ‘2eş-dost’’ vasıtasıyla iş arıyor.
Yüzde 86,5’i (2 milyon 592 bin kişi) daha önce bir işte çalışmış.
Daha önce bir işte çalışmış olan işsizlerin yüzde 25’i ise ‘’sanayi’’, yüzde I8.8’i ‘’inşaat’’, yüzde 9,5’i ise ‘’tarım’’ sektöründe görev almış.’’

İSTİHDAM YAPISINA İLİŞKİN DİĞER BAZI VERİLER

%59.5’i ücretli, maaşlı ve yevmiyeli, yüzde 27,5’i kendi hesabına ve işveren, yüzde I3’ü ücretsiz aile işçisi.
%59.5’i ‘’I-9 kişi arası’’ çalışanı olan iş yerlerinde çalışıyor.
%3.I’inin ek bir işi var.
%4.3’ü mevcut işini değiştirmek için veya mevcut işine ek olarak bir iş arıyor.

  Şiir gibi, resim gibi, müzik gibi, ne güzel bir edebiyat, ya da sanat eseri. Tablo dediğin böyle olur, şiir dediğin öykü dediğin böyle olur. İşte sanat, edebiyat, vs kimin içindir tartışmalarının sonucu. Hadi daha fazla tartışalım konuşalım. Hangi ressam, hangi şair, hangi edebiyatçı bu  kadar güzel dizeler yazabilir, bu kadar güzel tablo yapabilir. Estetik tartışmalarına, politik mi olsun, sanatsal mı olsun, cinsellik olsun mu, olmasın mı, hadi canım onun pornografiyle ne ilgisi var. İmla kuralları, böyle olmaz, imgeler çok önemlidir, sanatçıyı sanatçı yapan özgür olmasıdır, içinden geleni yazmalıdır, içinden geldiği gibi çizmelidir, içinden geldiği gibi konuşmalıdır. İş, işsizlik, kriz, emperyalizm, kapitalizm, sömürü, kültürel emperyalizm, üretici güçlerin yaşadıkları, yaşayamadıkları, gelecekleri, şimdi tartışılacak konular değil efendim. Bırakın bu ilkeleri, duruşmuş, tavırmış, aydın olmak falan, topluma öncü olmak, yol gösteren olmak, ezilenlerin, sömürülenlerin derdi beni mi gerdi. Bırakın beni ben özgürce şiirimi yazayım, öykümü yazayım, resmimi yapayım, müziği mi yapayım. Dokunmayın bana emperyalizmmiş, kapitalizmmiş, bana mı kaldı. Ben mi kurtaracağım memleketi. Bırakın efendim ben de olayım emperyalizmin, kapitalizmin hizmetçisi bilerek ya da bilmeyerek. Diyenlerin her nerede olursa olsun, ayna ya bakmaları şart. Sırf karın tokluğuna, sırf geçim derdi adı altında, sırf ego tatminleri altında, ünlü olma adına, adım duyulsun vs adına sözde ürettikleriyle kime ve kimlere hizmet ettiklerine yukarıdaki tablolar yeterince ne yapması gerektiği konusunda yol gösterici olmalıdır.

 Yazar, çizer, edebiyatçı, aydın, sanatçı, vs olmak sorumluluk ister, ar ister, hayâ ister, duruş ister, tavır ister.  

 Yaşadığın toplumu aydınlatamıyorsan, ona sorunları karşısında doğru, dürüst, samimi, bilimsel çözümler üretemiyorsan ne yazarsan yaz, ne çizersen çiz, ne bestelersen bestele vs senden bir halt olmaz.

 Yazar, çizer, edebiyatçı, aydın, sanatçı, vs yaşadığı toplumu ve dünyayı bilimsel temeller içerinde inceleyip, araştırıp aydın olma tavrını gelişmek zorundadır.

 Bilimsel sosyalizmi kendine dünya görüşü edinmiş her insan insanın daha da insanlaşması ve insan gibi yaşaması adına her şeyiyle mücadele etmelidir. Bilimsel sosyalizmi sınırsız, sınıfsız, toplum yaratma adına barbarlık adına yapılan her türlü eyleme karşı daha fazla insanlaşmayı savunmalıdır.

 Aydınından, gazetecisinden, yazarından, siyasetçisinden, sendikacısından, öğrencisinden, işsizinden üretici güçlerinden ve onun müttefiklerinden insan olmayı insanca yaşamayı barbarlık karşısında savunan herkesin var olan emperyalist ve kapitalist çürüme karşısında kesin, net, samimi, dürüst, disiplinli hiçbir yılgınlığa izin vermeden tavrını göstermesi gerekmektedir. Bu tavır susarak, sinerek, kısır tartışmalara girerek, çıkar menfaat ilişkileri içinde boğularak, koltuk kavgaları yaparak, dar ideolojik tartışmalar yaparak vs yukarıdaki tablolar değişmez, değişmeyecekte.

 İnsanlık barbarlık karşısında yenilmemek adına, emperyalizme ve kapitalizme elindeki her türlü araçla dur demelidir. Her geçen gün daha az olacağız ve daha fazla güçsüzleşmemek adına, enerjimizin büyük bir kısmını bu mücadeleye vermeliyiz.

 Kazanmak için bir kere daha ayağa kalkması gereken ana güç üretici güçler ve müttefikleri emperyalizme ve kapitalizme dur diyebilmek için örgütlenelim ve örgütleyelim.

HASAN HÜSEYİN BEYDİL
22.02.2009 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder