14 Şubat 2016 Pazar

MEVCUT SİSTEMİN ÜÇ SABİTİ VE TOPLUMSAL MUHALEFET, KURTULUŞ, ALTERNATİF

Özelikle Denizleri, Mahirleri, İbrahimleri, Mazlumları, Kemalleri anlamadan kavramadan kuşatma dağıtılamaz. Onların sadece arkadaşı olmak, yoldaşı olmak, onlarla birkaç gün ya da yıl geçirmiş olmak onları anlamaya yetmez. Onların temsilcisi olmadan onların devamı olunamaz. Onların mücadelesini devam ettirmek kuşatma sistemini yerle bir edecektir.

Makam, mevki kaygılarıyla temsilci olunmaz. Kariyerist, konformist, iktidarcı zihniyetle temsilci olunmaz. Onların temsilcileri özel mülkiyetçi olamaz.

Halen toplumun çeşitli kesimlerinde chp’nin demokratikleşmesi ya da demokratik bir çizgiye gelme umudu sadece mevcut sistemin kurucusu olmasına rağmen bugün sadece yedeği konumunda olan ve bu yedek kulübesindeki pozisyonu da uzun yıllar böyle devam edecek olan chp’yi ötenazi hakkının kullanılmaması adınadır. Chp’nin hiçbir şekilde önünün açılması mümkün değildir buna bel bağlamak sadece umutsuz vaka durumudur. Unutulmamalı ki her ne kadar çeşitli zaman aralıklarında umut tacirliği yapmış bir parti olsa da bunu sadece mevcut sistemin devamı için yapmıştır. Chp ne dün ne de bugün üretici güçlerin safında yer almamıştır. Her ne kadar zaman zaman ondan daha çalışkan olan emperyalist işbirlikçi partiler onu komünistleri destekleyen ya da komünist diye niteleseler de hatta bu yıllardır bu açık ya da gizli propaganda malzemesiyle kendini iktidar yapmış olan partiler her ne şekilde olursa olsun öyle ya da böyle zamanla ya chp onlarla ya da onlar chp ile işbirliği yapmışlardır tarih bu örneklerle doludur. Düne kadar altı kere giden ve yedi kere gelen neredeyse bu gidiş gelişiyle saray entrikalarına dönem sultan demirel’le uzun yıllar sözde çarpışmasına rağmen ne de güzel pek çok kereler ittifak yapmıştır! Ne chp’nin iktidar olduğunda muhalefet olanlar ne de chp muhalefet olduğunda iktidar olanlar arasında dikkat edin kıl, tüy sayılacak pek çok konuda birbirleriyle tartışmışlarsa da her ne hikmetse hem burjuvaları, hem sendika başkanlarını, hem işbirlikçileri, hem derin devlet bürokratlarını, hem karşı devrimci aydın ve yazarları vs kendi aralarında paylaşmışlardır ve bu paylaşımın gereği mecliste oynanan iktidar muhalefet oyunu oynamışlardır. Tartıştıkları ya da muhalif olduklarını iddia ettikleri hangi konu olursa olsun üretici güçler ve halklarla ilgili herhangi bir özgürlük, eşitlik, demokrasi, barış, paylaşım, dayanışma, söz konusu olduğunda gerektiğinde iktidarı bile bırakmayı göze almışlardır ama bu konularda adım atmamışlardır. Neredeyse insanın insanı ve doğayı sömürmesi öylesine rahat, sıradan, basit bir konu olmuştur ki üzerinde konuşmaya bile değer bulmamışlardır. Kaldı ki bu söz konusu bile olmayacaktır elbette. Sonuçta esas olan mevcut sistemin devamlığıdır. Anayasa, yasa, kanunlar, meclis, iktidar, muhalefet vs ne kadar değişse de insanın ve doğanın sömürüsü değişmemekte. Zaman zaman pek çok tartışmalar, değişiklikler, düzenlemeler, reformlar yapıldığı iddia edilse de bu emeğin sömürüsü değişmemekte. Emek her zaman en şiddetli, en baskıcı şekilde kuşatılmakta ve bu sayede sömürülmeye devam etmektedir. Chp’nin demokratlaşması rejimin demokratlaşması da sayılabileceğinden burjuvazinin üretici güçlerden ve halklardan yana bir demokrasinin gelişmesini istemesi mümkün değildir. Dolayısıyla da chp’nin demokratlaşması da mümkün değildir. Diğer partiler esas itibariyle incelendiğinde onlarda tıpkı chp gibi ittihat ve terakki’nin kolları olduğundan onlar açısından da farklı bir durum söz konusu değil. İttihat terakki’nin devamıdır sonuç itibariyle chp. Diğerleri de ya ittihat terakki’nin farklı fraksiyonları ya da chp’nin parçacıklarıdır. İktidar ya da muhalefet partilerinin temel olarak temsilcilerinin kökleri incelendiğinde çok daha net görülecektir ya onlar da ittihat terakki’den çıkmadır ya da chp’den kapma unsurlardır. Dolayısıyla mevcut sistemin kurucuları ya da koruyucuları olmak iktidar ya da muhalefet partili olmak açısından hiçbir şey değiştirmemektedir. Kurucu ve koruyucu parti demek esasında kurum demektir. Evet, kurum yani herhangi bir bürokratik kurum yani daha yaygın adıyla “devlet dairesi”. Memurlar çoğunlukla hangi kurumda çalışırlarsa çalışsınlar genelde çoğunlukla çalıştıkları yerle ilgili soru sorulduğunda ya da muhabbet edildiğinde “nereden geliyorsun?” “daireden”, “nereden emeklisi?” “devlet dairesinden” ve daha pek çok soru cevapta adı geçen devlet dairesi. Evet, iktidarıyla muhalefetiyle mevcut partiler esas olarak birer devlet dairesi gibi iş yapmaktadır. Onlar için siyaset “siyasetin el kitabı” olan devlet dairesinin el kitabıdır. Dikkat edilirse kamusal alan denildiğinde mecliste bir kamusal alandır ve oradaki oturma, kalkma, giyim kuşam vs daha pek çok şey tıpkı bir devlet dairesi gibidir. Oysa siyaset başka bir şeydir, bürokrasi yani devlet yönetmek başka bir şeydir. Nasıl ki sözde de olsa laiklik din ve devlet işlerinin birbirinden ayrılması ise ya da sivil siyaset ile askeri vesayet ayrı şeylerse esas itibariyle de siyaset başka bir şeydir bürokrasi başka bir şeydir. Aynı şekilde siyaset içinde de iktidar olmak başka bir şeydir muhalefet olmak başka bir şeydir. İktidarla muhalefetin buluşması ya da ortaklaşması ya tek partililik ya koalisyon ya da siyasetin ortadan kalkması doğrudan doğruya artık her şeyin bürokratik olması anlamına gelir. Siyasette iktidar ve muhalefet arasında her zaman ince ya da kalın kırmızı ya da siyah fark etmez bir çizgi olmalıdır. İktidar ile muhalefet eğer uzlaşacak ya da anlaşacak ise her ikisinin de ayrı olmasına gerek yoktur. Ancak illüzyon (yanılsama) siyasetinin ve bürokrasinin hakim olduğu bu coğrafya da gerçekler farklıdır. Muhalefetin her geçen gün iktidara yakınlaşması onunla ittifak kurması onunla ortak karar alması asla sözde kısır, basit, dar, sahte tartışmaları siyasetten saymamızı sağlamaz.

Dikkat edildiğinde siyaset tarihi nasıl geçiyor; ortada kurulmuş bir cumhuriyet, kurulmuş ve zaman zaman iktidar, koalisyon ortağı çoğunlukla sözde muhalefet olan bir chp, bunlar öncelikle sahip. Yani cumhuriyet ve chp her yere her yönden çakılmış, mutlak sahipler. Yani değişmiyorlar, değiştirilemiyorlar. Devam edelim bunların dışında da sahip olan chp dışında kalan ya ittihat ve terakkinin fraksiyonlarından olan ya da chp fraksiyonları olan partiler. Bu partilerde esasında sabitler ancak zaman zaman iktidarlarını farklı parti isimleriyle devam ettiren ama temsilcileri aynı ya da aynı kökten olanlardır. Demokrat partiden, adalet partisine, anavatan partisinden, adalet ve kalkınma partisine kadar ve aradaki diğer koalisyon ortağı olmuş olan diğer fraksiyonlarda dâhil olmak üzere ne kadar isimler farklı olsa da hepsi tek partidir esasında ve sabittir. Demek ki cumhuriyet, chp ve diğer parti ( adları farklı olsa da aynı olan partiler) sabitler. Dolayısıyla mevcut sistemin üç temel sabiti var. Bu üç sabit kendi aralarında dönem dönem bürokrasiyi, sermayeyi, yönetimi, iktidarı, muhalefeti paylaşmalarda her zaman bulundukları konum itibariyle karlıdırlar. Cumhuriyetin kendisi de esasında chp ve diğer parti dışında ayrıca bir sabittir ve başlı başına içerisinde bir parti gibidir. Bu parti iktidar ya da muhalefet olan chp ya da diğer parti hangisinin olduğuna bakmaksızın her zaman görevine devam etmektedir. Çok zor değil arşivler incelendiğinde görülecektir, kendisi ne chp olmayan ne de diğer partiden olmayan ama ister bu ülkede üst düzey bürokrat olsun isterse odacı olsun adeta babadan oğula, anadan kızına geçer misali görev teslimi yapılmaktadır. Bu görev teslimi hem kamusal hem de özel alanda fark etmemektedir. Yeter ki aileden biri bir şekilde oralardan birine girsin ardı kesilmez bir aşiret mantığıyla evet aşiret mantığıyla soya dayalı görev dağılımı yapılmıştır. Sadece tanıdığım, torpille, bir yakınım şekilde değildir bu yerleştirmeler. Falanca kamu kuruluşunda çalışan ya da emekli olanın bir de bakmışsınız ya yanına yöresine ya da onun yerine oğlu ya da kızı gelmiştir. Bugün incelendiğinde pek çok kamu sektöründe çalışanların en yakınları ya da ailen birileri şu ya da bu şekilde yaygın tanımıyla “kapağı atmışsa” bir yerlere artık tamamdır yedi sülalesi yeter ki istesin o da oralarda bir yerlerde yerini bulur. Esasında siyasette bu şekildedir bürokraside. Üçlü sahip neden değişmez çünkü bu sahipler mevcut burjuva devletini ve sistemini ayakta tutan temel ayaklardır. Bu ayaklardan herhangi birinin üretici güçler adına demokratlaşması söz konusu olamaz aksi halde burjuva devleti ve sistemi çöker. Dolayısıyla cumhuriyetin demokratlaşması, chp’nin demokratlaşması ya da diğer partinin demokratlaşması söz konusu değildir. Üç sabitinde demokratlaşması çoğunlukla burjuvazinin lehinedir, sözde reformlar, açılımlar, yasal düzenlemeler  -ki bu tarz yaklaşımlar Tanzimat’tan, meşrutiyetten günümüze kadar tepeden inme yapıla gelmiştir ve toplumda genel bir yaygınlık ve karşılık bulamamıştır-  üretici güçler için ise aleyhte olmuştur.

Tam da burada 1789, 1848 ve özellikle 1917 devrimi ve sonrasındaki devrimler doğru okunursa karşı karşıya kalınan durum çokta farklı değildir. Üretici güçlerin toplumsal mücadeleler tarihi doğru incelenir, anlaşılır ve günümüz koşullarına uygulanırsa mevcut durum değişebilir. Bu değişim insanın insanı ve doğayı sömürmesi adına üretici güçlerin ve halkların birliğiyle gerçekleşebilir.

Bu birlik sadece naylon ya da poşet bir birlik anlayışıyla yola çıkılarak yapılamaz. Günümüzde ve geçmişte pek çok birlik çalışması gerçekleştirildiyse de mevcut sistem tarafından ya bertaraf edildi ya da mevcut sistemin açık ya da gizli desteğiyle gerçekleştirilmeye çalışan birlikler olmasından daha başlamadan bitmiştir. Elbette “en azından denedik” demek adına toplumda var olan ya da oluşacak olan toplumsal muhalefet güçlerinin umudu kırılmıştır. Yıllardır gerçekleştirilmeye çalışılan birlikler genelde toplumsal muhalefet olarak kalmıştır. Toplumsal muhalefet güçlerinin toplumsal kurtuluş güçlerine dönüşmesi alternatif olması ve mevcut sistemin insanı ve doğayı sömüren her türlü yapısını ortadan kaldırıp insanın insanı sömürmediği insanın doğayı sömürmediği daha da insanlaşan bir toplum olmasını sağlaması şarttır.

HASAN HÜSEYİN BEYDİL
24.11.2011 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder