MEVCUT SİSTEMİN ÜÇ SABİTİ VE
TOPLUMSAL MUHALEFET, KURTULUŞ, ALTERNATİF
Özelikle Denizleri, Mahirleri,
İbrahimleri, Mazlumları, Kemalleri anlamadan kavramadan kuşatma dağıtılamaz.
Onların sadece arkadaşı olmak, yoldaşı olmak, onlarla birkaç gün ya da yıl
geçirmiş olmak onları anlamaya yetmez. Onların temsilcisi olmadan onların
devamı olunamaz. Onların mücadelesini devam ettirmek kuşatma sistemini yerle
bir edecektir.
Makam, mevki kaygılarıyla
temsilci olunmaz. Kariyerist, konformist, iktidarcı zihniyetle temsilci
olunmaz. Onların temsilcileri özel mülkiyetçi olamaz.
Halen toplumun çeşitli
kesimlerinde chp’nin demokratikleşmesi ya da demokratik bir çizgiye gelme umudu
sadece mevcut sistemin kurucusu olmasına rağmen bugün sadece yedeği konumunda
olan ve bu yedek kulübesindeki pozisyonu da uzun yıllar böyle devam edecek olan
chp’yi ötenazi hakkının kullanılmaması adınadır. Chp’nin hiçbir şekilde önünün
açılması mümkün değildir buna bel bağlamak sadece umutsuz vaka durumudur.
Unutulmamalı ki her ne kadar çeşitli zaman aralıklarında umut tacirliği yapmış
bir parti olsa da bunu sadece mevcut sistemin devamı için yapmıştır. Chp ne dün
ne de bugün üretici güçlerin safında yer almamıştır. Her ne kadar zaman zaman
ondan daha çalışkan olan emperyalist işbirlikçi partiler onu komünistleri
destekleyen ya da komünist diye niteleseler de hatta bu yıllardır bu açık ya da
gizli propaganda malzemesiyle kendini iktidar yapmış olan partiler her ne
şekilde olursa olsun öyle ya da böyle zamanla ya chp onlarla ya da onlar chp
ile işbirliği yapmışlardır tarih bu örneklerle doludur. Düne kadar altı kere giden
ve yedi kere gelen neredeyse bu gidiş gelişiyle saray entrikalarına dönem
sultan demirel’le uzun yıllar sözde çarpışmasına rağmen ne de güzel pek çok
kereler ittifak yapmıştır! Ne chp’nin iktidar olduğunda muhalefet olanlar ne de
chp muhalefet olduğunda iktidar olanlar arasında dikkat edin kıl, tüy sayılacak
pek çok konuda birbirleriyle tartışmışlarsa da her ne hikmetse hem burjuvaları,
hem sendika başkanlarını, hem işbirlikçileri, hem derin devlet bürokratlarını,
hem karşı devrimci aydın ve yazarları vs kendi aralarında paylaşmışlardır ve bu
paylaşımın gereği mecliste oynanan iktidar muhalefet oyunu oynamışlardır.
Tartıştıkları ya da muhalif olduklarını iddia ettikleri hangi konu olursa olsun
üretici güçler ve halklarla ilgili herhangi bir özgürlük, eşitlik, demokrasi,
barış, paylaşım, dayanışma, söz konusu olduğunda gerektiğinde iktidarı bile
bırakmayı göze almışlardır ama bu konularda adım atmamışlardır. Neredeyse
insanın insanı ve doğayı sömürmesi öylesine rahat, sıradan, basit bir konu
olmuştur ki üzerinde konuşmaya bile değer bulmamışlardır. Kaldı ki bu söz
konusu bile olmayacaktır elbette. Sonuçta esas olan mevcut sistemin
devamlığıdır. Anayasa, yasa, kanunlar, meclis, iktidar, muhalefet vs ne kadar
değişse de insanın ve doğanın sömürüsü değişmemekte. Zaman zaman pek çok
tartışmalar, değişiklikler, düzenlemeler, reformlar yapıldığı iddia edilse de
bu emeğin sömürüsü değişmemekte. Emek her zaman en şiddetli, en baskıcı şekilde
kuşatılmakta ve bu sayede sömürülmeye devam etmektedir. Chp’nin demokratlaşması
rejimin demokratlaşması da sayılabileceğinden burjuvazinin üretici güçlerden ve
halklardan yana bir demokrasinin gelişmesini istemesi mümkün değildir.
Dolayısıyla da chp’nin demokratlaşması da mümkün değildir. Diğer partiler esas
itibariyle incelendiğinde onlarda tıpkı chp gibi ittihat ve terakki’nin kolları
olduğundan onlar açısından da farklı bir durum söz konusu değil. İttihat
terakki’nin devamıdır sonuç itibariyle chp. Diğerleri de ya ittihat terakki’nin
farklı fraksiyonları ya da chp’nin parçacıklarıdır. İktidar ya da muhalefet
partilerinin temel olarak temsilcilerinin kökleri incelendiğinde çok daha net
görülecektir ya onlar da ittihat terakki’den çıkmadır ya da chp’den kapma
unsurlardır. Dolayısıyla mevcut sistemin kurucuları ya da koruyucuları olmak
iktidar ya da muhalefet partili olmak açısından hiçbir şey değiştirmemektedir.
Kurucu ve koruyucu parti demek esasında kurum demektir. Evet, kurum yani
herhangi bir bürokratik kurum yani daha yaygın adıyla “devlet dairesi”.
Memurlar çoğunlukla hangi kurumda çalışırlarsa çalışsınlar genelde çoğunlukla
çalıştıkları yerle ilgili soru sorulduğunda ya da muhabbet edildiğinde “nereden
geliyorsun?” “daireden”, “nereden emeklisi?” “devlet dairesinden” ve daha pek
çok soru cevapta adı geçen devlet dairesi. Evet, iktidarıyla muhalefetiyle
mevcut partiler esas olarak birer devlet dairesi gibi iş yapmaktadır. Onlar
için siyaset “siyasetin el kitabı” olan devlet dairesinin el kitabıdır. Dikkat
edilirse kamusal alan denildiğinde mecliste bir kamusal alandır ve oradaki
oturma, kalkma, giyim kuşam vs daha pek çok şey tıpkı bir devlet dairesi
gibidir. Oysa siyaset başka bir şeydir, bürokrasi yani devlet yönetmek başka bir
şeydir. Nasıl ki sözde de olsa laiklik din ve devlet işlerinin birbirinden
ayrılması ise ya da sivil siyaset ile askeri vesayet ayrı şeylerse esas
itibariyle de siyaset başka bir şeydir bürokrasi başka bir şeydir. Aynı şekilde
siyaset içinde de iktidar olmak başka bir şeydir muhalefet olmak başka bir
şeydir. İktidarla muhalefetin buluşması ya da ortaklaşması ya tek partililik ya
koalisyon ya da siyasetin ortadan kalkması doğrudan doğruya artık her şeyin
bürokratik olması anlamına gelir. Siyasette iktidar ve muhalefet arasında her
zaman ince ya da kalın kırmızı ya da siyah fark etmez bir çizgi olmalıdır. İktidar
ile muhalefet eğer uzlaşacak ya da anlaşacak ise her ikisinin de ayrı olmasına
gerek yoktur. Ancak illüzyon (yanılsama) siyasetinin ve bürokrasinin hakim
olduğu bu coğrafya da gerçekler farklıdır. Muhalefetin her geçen gün iktidara
yakınlaşması onunla ittifak kurması onunla ortak karar alması asla sözde kısır,
basit, dar, sahte tartışmaları siyasetten saymamızı sağlamaz.
Dikkat edildiğinde siyaset
tarihi nasıl geçiyor; ortada kurulmuş bir cumhuriyet, kurulmuş ve zaman zaman
iktidar, koalisyon ortağı çoğunlukla sözde muhalefet olan bir chp, bunlar
öncelikle sahip. Yani cumhuriyet ve chp her yere her yönden çakılmış, mutlak sahipler.
Yani değişmiyorlar, değiştirilemiyorlar. Devam edelim bunların dışında da sahip
olan chp dışında kalan ya ittihat ve terakkinin fraksiyonlarından olan ya da
chp fraksiyonları olan partiler. Bu partilerde esasında sabitler ancak zaman
zaman iktidarlarını farklı parti isimleriyle devam ettiren ama temsilcileri
aynı ya da aynı kökten olanlardır. Demokrat partiden, adalet partisine,
anavatan partisinden, adalet ve kalkınma partisine kadar ve aradaki diğer
koalisyon ortağı olmuş olan diğer fraksiyonlarda dâhil olmak üzere ne kadar
isimler farklı olsa da hepsi tek partidir esasında ve sabittir. Demek ki
cumhuriyet, chp ve diğer parti ( adları farklı olsa da aynı olan partiler)
sabitler. Dolayısıyla mevcut sistemin üç temel sabiti var. Bu üç sabit kendi
aralarında dönem dönem bürokrasiyi, sermayeyi, yönetimi, iktidarı, muhalefeti paylaşmalarda
her zaman bulundukları konum itibariyle karlıdırlar. Cumhuriyetin kendisi de
esasında chp ve diğer parti dışında ayrıca bir sabittir ve başlı başına içerisinde
bir parti gibidir. Bu parti iktidar ya da muhalefet olan chp ya da diğer parti
hangisinin olduğuna bakmaksızın her zaman görevine devam etmektedir. Çok zor değil
arşivler incelendiğinde görülecektir, kendisi ne chp olmayan ne de diğer
partiden olmayan ama ister bu ülkede üst düzey bürokrat olsun isterse odacı
olsun adeta babadan oğula, anadan kızına geçer misali görev teslimi
yapılmaktadır. Bu görev teslimi hem kamusal hem de özel alanda fark
etmemektedir. Yeter ki aileden biri bir şekilde oralardan birine girsin ardı
kesilmez bir aşiret mantığıyla evet aşiret mantığıyla soya dayalı görev
dağılımı yapılmıştır. Sadece tanıdığım, torpille, bir yakınım şekilde değildir
bu yerleştirmeler. Falanca kamu kuruluşunda çalışan ya da emekli olanın bir de
bakmışsınız ya yanına yöresine ya da onun yerine oğlu ya da kızı gelmiştir.
Bugün incelendiğinde pek çok kamu sektöründe çalışanların en yakınları ya da
ailen birileri şu ya da bu şekilde yaygın tanımıyla “kapağı atmışsa” bir
yerlere artık tamamdır yedi sülalesi yeter ki istesin o da oralarda bir
yerlerde yerini bulur. Esasında siyasette bu şekildedir bürokraside. Üçlü sahip
neden değişmez çünkü bu sahipler mevcut burjuva devletini ve sistemini ayakta
tutan temel ayaklardır. Bu ayaklardan herhangi birinin üretici güçler adına
demokratlaşması söz konusu olamaz aksi halde burjuva devleti ve sistemi çöker.
Dolayısıyla cumhuriyetin demokratlaşması, chp’nin demokratlaşması ya da diğer
partinin demokratlaşması söz konusu değildir. Üç sabitinde demokratlaşması
çoğunlukla burjuvazinin lehinedir, sözde reformlar, açılımlar, yasal
düzenlemeler -ki bu tarz yaklaşımlar Tanzimat’tan,
meşrutiyetten günümüze kadar tepeden inme yapıla gelmiştir ve toplumda genel
bir yaygınlık ve karşılık bulamamıştır-
üretici güçler için ise aleyhte olmuştur.
Tam da burada 1789, 1848 ve
özellikle 1917 devrimi ve sonrasındaki devrimler doğru okunursa karşı karşıya
kalınan durum çokta farklı değildir. Üretici güçlerin toplumsal mücadeleler
tarihi doğru incelenir, anlaşılır ve günümüz koşullarına uygulanırsa mevcut
durum değişebilir. Bu değişim insanın insanı ve doğayı sömürmesi adına üretici
güçlerin ve halkların birliğiyle gerçekleşebilir.
Bu birlik sadece naylon ya da
poşet bir birlik anlayışıyla yola çıkılarak yapılamaz. Günümüzde ve geçmişte
pek çok birlik çalışması gerçekleştirildiyse de mevcut sistem tarafından ya
bertaraf edildi ya da mevcut sistemin açık ya da gizli desteğiyle
gerçekleştirilmeye çalışan birlikler olmasından daha başlamadan bitmiştir.
Elbette “en azından denedik” demek adına toplumda var olan ya da oluşacak olan
toplumsal muhalefet güçlerinin umudu kırılmıştır. Yıllardır gerçekleştirilmeye
çalışılan birlikler genelde toplumsal muhalefet olarak kalmıştır. Toplumsal
muhalefet güçlerinin toplumsal kurtuluş güçlerine dönüşmesi alternatif olması
ve mevcut sistemin insanı ve doğayı sömüren her türlü yapısını ortadan kaldırıp
insanın insanı sömürmediği insanın doğayı sömürmediği daha da insanlaşan bir
toplum olmasını sağlaması şarttır.
HASAN HÜSEYİN BEYDİL
24.11.2011
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder