27 Mart 2016 Pazar

“KÜRTÇE MÜZİK İSTEDİĞİ İÇİN VE DERSİMLİYİM” DEDİĞİ İÇİN ÖLDÜRDÜM!

Dersimli olmak zordur. Dersimli olup yaşamak daha da zordur. Bir anlıktır Dersimlinin yaşamı. Dersimde de olsa, Dersimin dışında da olsa Dersimli için yaşam zordur.

Kürt olmak zordur. Kürt olup yaşamak daha da zordur. Bir anlıktır Kürdün hayatı. Ülkesinde de olsa, ülkesinin dışında da olsa Kürt için yaşam zordur.

Kızılbaş Alevi olmak zordur. Kızılbaş Alevi olup yaşamak daha da zordur. Bir anlıktır Kızılbaş Alevinin yaşamı. Ülkesinde de olsa, ülkesinin dışında da olsa Kızılbaş Alevi için yaşam zordur.

Her an her yerde ölümle karşılaşması normaldir bu coğrafya da bir Dersimli Kürt Kızılbaş Alevinin. Onun için ölüm kapıyı kilitlese bacadan girecek kadar cüretkârdır. Dersimli Kürt Kızılbaş Alevi için ölüm gözünün merceği kadar yakındır kendine. Bunu bilir bunu yaşar yaşamla ölüm arası.

Onlarca, yüzlerce tarih Dersimli Kürt Kızılbaş Alevi’sinin katliamlarıyla, sürgünleriyle, ölümleriyle yazılıdır. Bilmez, bilemez kimseler. Yaşamaz ölümle yaşamın her an kapıyı çalacağını kimileri. Dersimli Kürt Kızılbaş Alevi bilir, bilir ki kapı çalınacaktır, açmasa da kapısını bacadan gireceğini de bilir. Tarih ona ve atalarına öğretmiştir bu coğrafyada mevcut sistem onu soyunu kurutmak için gece gündüz çalış, çabalar, uğraşır, didinir. Rivayet olmuşçasına “Bir Dersimli Kürt Alevi öldürene cennetten yer ayrılacaktır” diye adeta, öldür, öldürebildiğin kadar al alabildiğin kadar cennetten yerini. Öyle gece gündüz kılmana gerek yok namazı, tutmana gerek orucu yıllarca, gitmene gerek yok hacca, vermene gerek yok zekâtını, öldür bir Dersimli Kürt Alevi olsun mekânın cennettir bu coğrafyada. Çoktandır vermişlerdir fermanı sulanmazsa bu Kızılırmak, bu Fırat, bu Dicle Dersimli Kürt Alevi kanıyla oturamazlar payitahtlarında padişahlar, krallar, firavunlar, paşalar, başkanlar vs. vuracaksın, kıracaksın, yakacaksın, koparacaksın kellesini, sıkacaksın kafasına ki mekânın cennet olsun! Katli vaciptir bu ellerde Dersimli Kürt Kızılbaş Alevinin!

Yaşayın çok yaşayın katiller, caniler, yiyin için katiller, caniler, gezin tozun katiller caniler, ellerinizden aman eksik olmasın kan, yıkayınız ellerinizi Dersimli Kürt Kızılbaş Alevi kanıyla, nereye kadar sürecek bu soykırım, nereye kadar sürecek bu katliam, nereye kadar sürecek bu cinayetler… Kaç madalya daha verecekler, kaçınızı daha kaç kere ödüllendirecekler vurun ulan, vurun! Hadi bakalım olsun mekânınız cennet!

Gazi Akbayir, 24 Ocak 1986 tarihinde doğdu.

Gazi Akbayir arkadaşım değildi, akrabam değildi, yakınımda değildi, hatta Gazi’yi hiç görmedim. Gazi henüz 26 yaşındaydı. 26 yaşında. Sadece 26 yaşında. Niceleri gibi geç gidenlerdendi. Gazi ismi benimde isimlerden biriydi esasında pek kullanmazdım. Gazi isminde bir yoldaşım bir de dayım vardı. Her ikisi de yaşıyor umarım daha da uzun uzun yaşarlar, ama Gazi Akbayir için aynı şeyleri söyleyememek… Dayım Gazi yıllar önce 12 Eylül askeri faşist darbesi döneminde işkencelerden geçmişti, uzun yıllar rahatsızlıkları hiç bitmedi, diğer Gazi yoldaşımsa yaşaması bir mucize denecek kadar mucizedir, O da 12 Eylül askeri askeri faşist darbesinde yaşadığı işkencelerden dolayı kafatası birkaç yerinden parça parça edildiği halde uzun yıllardır yaşamaktadır, daha yaşaması dileğiyle, onca işkenceye rağmen hukuk fakültesini bitirdiği halde, yıllarca cezaevinde yatıp bedel ödediği halde halen avukatlık yapma hakkını elde edememiştir, neden mi, çünkü halen devletin gözünde “teröristtir” ibaresi vardır ve avukatlık yapamayacağını ilan etmiştir. Ve Gazi Akbayir. Dersimli Kürt Kızılbaş Alevi’si. Kendisini dayısı Cihan Vural arkadaş aracılığıyla tanıdım. Tanıdım diyorum ama tanıdığımda o artık aramızda değildi.

“SANALDA BELKİ 1 MİLYON OLURSUNUZ AMA REELDE 100 KİŞİ BİR ARAYA GELEMEZSİNİZ BUNUN ÖRNEĞİNİ 2 GÜN ÖNCE YAŞADIK 25 YAŞINDA GENCECİK CANIMIZI KOPARIP ALDILAR VE BEN İZMİRDE BÜTÜN ALEVİ DERNEKLERİYLEN KONUŞTUM BİZİ YALNIZ BIRAKMAYIN ÇÜNKÜ VURULAN KÜRT VE ALEVİ OLDUĞU İÇİN VURULDU DİYE HERKES TABİ BİZİM DAVAMIZDIR GELMEZMİYİZ SONUNAKADAR TAKİPCİSİ OLACAZ DEMELERİNE RAĞMEN MAHKEME GÜNÜ BİR KİŞİ BİLE YOKTU ALEVİ DERNEKLERİNDEN GELEN KAÇ KİŞİ VARDI ONLARDA MAHLENEN ARKADAŞLARIMIZ OLDUKLARINDAN KUSURA BAKMAYIN ALEVİLİK BU DEGİL SAHİPLENMEK BÖYLE DEDİL SANALDA ATIP TUTMAYLAN OLMAZ VE KİMSE KUSURA BAKMASIN 2 GÜNDEN BERİ BEN ARTIK ALEVİ DEGİLİM MAZLUMUN YANINDA OLMIYAN BİR KURUMUN KİMSEDE BİZDEN YANLARINDA OLMAMIZI BEKLEMESİN” facebook ’ta yukarıdaki notunu okudum ve kendisine hemen bir mesaj yazdım ve ardından da telefonla görüştüm. Ve Gazi Akbayir ile tanıştım…

Cihan arkadaşla yaptığım konuşmada tarihsel süreci paylaştım ve neler yapacağını anlattım ve İzmir’den bir yoldaşımla görüşmesini ve onun ilgileneceğini söyledim. Önümüzdeki haftada bir aksilik olmazsa orada olacağımı ve ziyaret edeceğimi ilettim ve telefonu kapattım. Daha Gazi’nin katliamıyla ilgili, evet şimdi dosyalarda, tutanaklarda cinayet hatta belki de birçok şeyi değiştirdikleri ve yalanladıkları gibi bu katliamı da hayır düşüp kafasını çarptı öldü de derler. Gazi belki kimilerine göre çok politik biri değildi, belki de hiç değildi, hatta o da pek çoğumuzun annesinin babasının “aman oğlum kızım sağa sola karışmayın” sözünü tutan bir gençti. Geziyordu, tozuyordu, arkadaşları vardı, sevgilisi belki de sevgilileri vardı, yiyor içiyordu, kimbilir neler neler yaşadı, neler neler hayal etti, daha dün arkadaşlarıyla kadeh tokuşturup kimbilir kimlere olan sevgisi anlatıyor, kızınca belki de arada birde “hay ben bu düzenin” diye küfürler ediyordu. Hepsi ama hepsi Gazi ile birlikte gitti. Ne hayalleri, ne hoş sohbetler, ne delikanlılığı, ne gülümsemeleri, ne aşkları, ne sevdaları kalmadı Gazi’nin. Gazi ne ilkti ne de sondu. Bu coğrafya kıyısında köşesinde ya toplu ya da tek tek Dersimli Kürt Kızılbaş Alevilerini katletmeye yeminliydi. Ve Gazi de faşist ellerde al kanlar içinde kalan son Dersimli Kürt Kızılbaş değildi. Bunu Cihan’da biliyordu…

Cihan bir yandan olayı anlatırken, bir yandan basın açıklamasını arayıp gönderirken, “yılan dağına kar yağmış/demir dağı duman almış/yazık olmuş gençliğine/gurbet elde ziyan olmuşum/bilmez akar gözüm yaşı/nerde dostum arkadaşım/ben gurbette kaybettim/dağ gibi kardaşımı/kardaşıma götürün/yoldaşıma götürün/alında bu destanı sırdaşıma götürün/bizim evde kara haberler/söylemeyin n’olur komşular/orda bir garip anam var/duymasın yürek yaramı” türküsünü dinleyip ağladım. Ne Cihan’ın haberi vardı ne de dünyanın.

Cihan olayı kısaca şöyle anlatıyor; “12.14.2012 tarihinde Gazi Akbayir bir arkadaşıyla birlikte İzmir Aliağa’da gittikleri barda Kürtçe türkü istedikleri için bir gurup tarafından azarlanır ve bunun üzerine Gazi “ben Dersimliyim Kürdüm istediğim yerde ana dilimde konuşur türküde söyletirim” bunun üzerine ırkçı gurubun saldırısına uğruyor önce darp ve bıçak darbeleri alır, dışarı çıkıp aracına bineceği sırada gözü dönmüş gurup peşinden çıkar ve kurşun yağmuruna tutarak katlediyorlar. Sanıklar 5 kişi tutuklu ve savunmalarından bu ifadeyi kullanıyorlar “ben Dersimliyim Kürdüm istediğimi yaparım sizde hiç bir şey yapamazsınız” deyip “bizi tahrik etti, bizde vurduk” bunun üzerine 07.09 2012 tarihindeki duruşmada mahkeme heyeti zanlılardan üçünü öldürücü darbe vurmadıkları sadece darp ettiklerini gerekçe göstererek serbest bırakıyor 2 kişi tutuklulukları devam ediyor.”

Gazi Akbayir’ın katliamıyla ilgili mahkeme önünde yapılan basın açıklaması; “14.12.2011 TARİHİNDE BİR GRUP IRKÇI TARAFINDAN ÖNCE DARP EDİLİP, BIÇAKLANIP SONRADA KURŞUN YAĞMURUNA TUTULARAK, HUNHARCA BİR ŞEKİLDE KATLEDİLEN KARDEŞİMİZ GAZİ AKBAYIR İÇİN TOPLANMIŞ BULUNUYORUZ. ÖNCELİKLE DUYARLI OLUP GELDİĞİNİZ İÇİN AİLEM ADINA TEŞEKKÜR EDİYORUM. GAZİ AKBAYIR KARDEŞİMİZİ SADECE “KÜRTÇE MÜZİK İSTEDİĞİ İÇİN VE DERSİMLİYİM” DEDİĞİ İÇİN HUNHARCA BİR ŞEKİLDE ÖLDÜRDÜKLERİNİ SÖYLEYEBİLECEK KADAR IRKÇI OLDUKLARINI BELLİ EDEN İNSANLARDIR VE GERİYE DÖNÜP BAKTIĞIMIZDA SADECE GAZİ AKBAYIR DEYİL KÜÇÜMSENMEYECEK KADAR BÜYÜK BİR SORUN HALİNE GELMİŞTİR KÜRT OLMAK SUÇ MU BİR İNSAN DİNİ, DİLİ, IRKI NE OLURSA OLSUN KATLEDİLMEMELİDİR. TOPLUMDA GİDEREK ARTAN YOZLAŞMA SİLAHLANMA VE ŞİDDET EĞİLİMİ TOPLUMSAL BİR SORUN HALİNE GELMİŞTİR. ZATEN GAZİ AKBAYIR KARDEŞİMİZİ VURANLARIN TEMİZ BİR ADLİ SİCİL KAYDI BULUNMAMAKTADIR. ARAŞTIRILIRSA NE DEMEK İSTEGİMİZ ÇOK İYİ ANLAŞILACAKTIR. BİZ HUKUK DEVLETİNDE YAŞIYORUZ. KİŞİ SEBEP NE OLURSA OLSUN KARŞISINDAKİ İNSANA ZARAR VEREMEZ VE ÖLDÜREMEZ EĞER BİR CEZA VERİLECEKSE BU YARGININ İŞİDİR. SUÇLUDA OLSA BU İNSANIN YAŞAM HAKKI TÜM DÜNYADA VE ÜLKEMİZDE HUKUK NEZLİNDE BİLE İDAMI KALDIRARAK İNSAN ÖLÜMÜNE HAYIR DEMİŞTİR. AMA BAKIYORUZ Kİ GÖZÜ DÖNMÜŞ İNSANLAR KENDİLERİNİ DEVLETİN ÜSTÜNE KOYUP DEVLETİN BİLE YAPAMADIGINI KENDİLERİ YAPARAK MASUM VE SAVUNMASIZ İNSANLARIN CANINA KIYMAKTADIRLAR. YARGININ SEBEP NE OLURSA OLSUN CİNAYETLERDE CANİLERE VERDİĞİ CEZA TATMİN EDİCİ VE CAYDIRICI DEYİLDİR UMUYORUZ Kİ ADALETİN BU CANİLERE VERDİKLERİ CEZALAR TATMİN EDİCİ VE CAYDIRICI OLUR AKSİ TAKDİRDE ADALETE OLAN GÜVEN SARSILIR VE HERKES KENDİ ADALETİNİ UYGULAMAYA KALKAR. BU DA FAYDA SAĞLAMAZ DAHA ÇOK KAOS ORTAMININ YAŞANMASINA SEBEP OLUR BİZ İNANIYORUZ Kİ SUÇLULAR HAK ETTİKLERİ CEZALARI ALACAKTIR VE BU DAVA SONUÇLANDIGINDA ADALAETE OLAN GÜVENİMİZ TAZELENECEKTİR. ÖLDÜRÜLEN KARDEŞİMİZ GAZİ AKBAYIR SADECE BİZİM DEYİL DİL, DİN, IRK FARKETMEKSİZİN İNSANIM DİYEN HERKESİN SORUNUDUR.”

Evet, Koçgiri ’den, Dersim’den, Maraş’tan, Çorum’dan, Sivas’tan, Gazi’den teker teker ya da toplu halde fiziksel ya da psikolojik savaşın, soykırımın devam ettiği ve devam da edeceği Gazi Akbayir’ın katliyle bir kere daha kendini göstermiştir.

Adalet ve mevcut sistem evet, bu sistem adil bir sistem ama burjuvaziye.

Yargılamalar, cezalar, her türlü uygulamalar faşizmden yanadır.

Bu sistemden adalet beklemek sadece bir hayalden öte değildir. Binlerce onlar ölüm, katliam, soykırım delillerine, belgelerine rağmen, tanıklıklarına rağmen hala inkâr devam ediyor imhada devam devam ediyor.

Soykırım sadece toplama kamplarında olmaz, soykırım sadece gaz odalarında olmaz. Soykırım her zaman toplu halde de olmaz. Ve her toplu ya da tek tek katliamın sonucu ya zamanaşımıdır ya çocuktur, arkasında örgüt yok, delil yetersizliğidir, görgü şahitleri ifadelerini değiştirir vs vs. işte son Hrant Dink davası, işte son Sivas Katliamı’nın zamanaşımı, Şerzan ve Baran ve şimdi de Gazi ve daha kimler, daha nice soykırımın, katliamının üstü örtülmeye, unutturulmaya, örtbas edilmeye çalışmakta.

Senin, benim başıma gelmeyene kadar, bana değmeyen yılan bin yaşasın dedikçe daha çok katliam, soykırım olacaktır bu coğrafyada. Faşizm kana doymadı, doymayacak! Faşizme karşı mücadele örgütlenmediği sürece, birlik, dayanışma sağlanmadığı sürece, senin acın, benim acım, senin katliamın benim katliamım, senin soykırımın benim soykırımım denmeği sürece bu memlekette daha çok Kızılırmak, Fırat, Dicle Kızılbaş Alevi, Kürt, Ermeni kanıyla sulanacaktır.

Yakılan, yıkılan, derisi yüzülen, elleri ayakları kesilen, mağaralarda toplu halde yakılan, dağlarda bombalanan, teker teker öldürülen, asılan, sürülen, milyonlarca Kızılbaş Alevinin, Kürdün, Ermenin, “bana değmeyen yılan bin yaşasın” deme lüksü olamaz. Kendi tarihini, kendi kimliğini, kendi kültürünü inkâr eden, yüzyıllardır yaşanan katliamları, soykırımları görmemezlikten gelme hakkı yoktur bu halkların. Nereye gitsen, nerede yaşasan, politikanın “p” siyle dahi uğraşmasan dahi faşizm er geç kapını çalar, çalacaktır. Sen kaçtıkça faşizm kovalayacaktır.

Politik olman ya da olmaman, bir yerlerde olman ya da olmaman, örgütlü olman ya da olmaman, aydın, yazar, çizer olman ya da olmaman önemli değildir bu coğrafya da Kızılbaş mısın, Kürt müsün, Ermeni misin katlin vaciptir ve bunun karşılığı mekânın cennettir diye katillere çocukluğundan beri öğüt verilmektir faşizm tarafından. Faşizm için niceliğin ya da niteliğin önemi yoktur, kendi ırkından, kendi dininden, kendi mezhebinden, kendi ulusundan, kendi düşüncesinden, kendi ideolojinden, olmayanların katli vaciptir, hatta onlara göre bu sevaptır.
Mevcut sistemden adalet beklemek, medet ummak sadece küçük bir umut olsa da bu umut asla gerçekleşemeyecektir.

Kürtçe türkü, şarkı dinlemek, söylemek serbest ama Kürtçe şarkı istemek ölüm demektir, katliam demektir!  Bu coğrafyada.
Faşizm karşısında susanlar, kaçanlar, sinenler, bana ne diyenler, unutanlar, unutmasınlar ki bir gün onlarında kapısını çalacaktır. Ateş illa senin ocağına düşmeden faşizme karşı mücadelede birlik olmalıyız, örgütlenmeliyiz, dayanışmalıyız yarın senin de kapına, bacana dayanmadan!


HASAN HÜSEYİN BEYDİL

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder