SAFLIK MI, SAF TUTMAK MI, SAF
OLMAK MI?
“cemaat” denilen hareket kendi
başına bir hareket değildir. Öyle sadece “abd” destekli “yeşil kuşak” adına
büyütülmüş bir hareket değildir. “cemaat” özellikle 12 Eylül askeri faşist
darbesinden beslenerek gelmiştir. evren kemalizm’in doruk noktalarındandır.
Dolayısıyla “cemaat”i yeşerten büyüten de kemalizm’in kendisidir. Kendi
yetiştirdiği büyüttüğü canavar tarafından yeniyor denilse de bu yanlış bir
tespit. “cemaat” aracılığıyla kemalist devlet yenileniyor, güçleniyor. “ergenekon”
davası denilen dava bir yanıyla güçlenen devletin kendi içinde geçmişten
günümüze kadar “Komünizm karşıtı” kim varsa onların birliği, beraberliği ile
büyümeye de devam ediyor. Bu coğrafya da resmi olarak adı geçen hiçbir parti
muhalefet partisi olmamıştır. Her zaman her parti için devletin bekası, devamı,
her şeyden öncedir. Evet, boşuna değildir dağlara taşlara “önce vatan”
yazılması. Tek başına bu sloganlar bir şey ifade etmez gibi dursa da bu
coğrafyada her zaman her dönem iktidar-muhalefet gibi duran güçler her zaman
öncelikleri ideolojileri, politikaları, devlet ve vatan olmuştur. Onun içindir
ki her ne şekilde ne olursa olsun yola devam, devlette devam esastır!
Geçmişte chp’nin solu, mhp’nin
milliyetçiliği, msp’nin islamcılığı kontrol etmek adına kurulduğu iddia
edilirdi. Halen de bu tür iddiaları olanlar var, hatta pek çok kurumun,
cemaatin, partinin de ya bir inanışın ya da bir ideolojinin kontrolü altında
tutulması için kurulduğu söylene gelmektedir. Oysa tam da durum bu değildir.
“Ayran içtik ayrımı düştük” gibi bir durum değildir. Yaşanan çok basittir
babanın oğlunu, oğlunun babasını katlederek tahta çıktığı 700 yıllık devlet
sistemi ki “osmanlı”dan miras ki aynı gelenek “emevi, abbasi” devlet
geleneğinde benzer şekildedir sözde müslüman devlet sistemi günümüze kadar
gelmektedir. Kim kimi boğazlarsa boğazlasın dönüp dolaşıp yine “kürkçü dükkânına”
gidiliyor. Postu yüzülen yine üretici güçler, halklar oluyor.
“cemaat-ergenekon” kavgası
gibi lanse edilen bir çatışma varsa da ancak bir yandan da ergenekon dışı kalan
aynı devletçi mantıkla hareket edenler diğer yandan cemaatle ortaklaşmaktadır.
Bu da normal çünkü devletin bekası her şeyin üstündedir. Kimse de buna
şaşırmasın. Burada garip olan hiçbir durum yok. Kaldı ki müttefik olduğu ab ve
abd’nin de öncülüğünde gerçekleştirilmek istenen projelere de cemaat ve
ergenekon dışı kalan güçler harfiyen riayet etmektedir.
Ayrıca “ergenekon”
komutanlarıyla dışında kalan komutanlar farklı harp okullarında okumadı, farklı
yerlerde görev yapmadı, farklı yerlerde savaşmadı, eni sonu hepsi “nato”
ordusunun hizmetindeydi tıpkı diğer üye ülkelerin orduları gibi. Tabi buradaki
ordu daha aktif görevlerde olduğundan biraz daha göze batıyor. Bundan da
kimsenin zarar gördüğü yok. İçeride ya da görevde olan üst düzey komutanların takdir,
nişan, madalya, ödüllerine bakılırsa nasılda güzel savaştıkları ve nasılda
“nato” ordusuna hizmet ettikleri görülecektir. Bu da normal, iyi de hayır ne
bekleniyordu ki ordudan. Ordunun yasal görevleri incelendiğinde bu görevlerden
başka ne yapacaktı. Uzun yıllardır orduda “Komünizme karşı” cemaatte, abd’de,
ab’de, ingiltere’de, israil’de, iran’da, arap ülkeleri de peki zaman zaman ya da
her zaman bunların birlikte ya da değişik kümelerle işbirliği yapmasında garip
olan nedir hiç düşündünüz mü, hiç şaşırmayın bu da normal.
İşbirlikleri, ittifakları,
müttefik olmaları, hepsi normal. Asıl normal olmayan bunlara sözde muhalif
olanların, bunlara karşı olanların, bunlara karşı mücadele edenlerin halen birleşmeyip
de birbirlerine saldırmaları, eleştirmeleri, karşı çıkmaları, birbirinin
kuyusunu kazmaları anormal olan esas budur. Halen şu coğrafya da onca ideolojik
politik birikime, tarihsel, kültürel, birikime rağmen ısrarla birlik, blok,
cephe benzeri anlayışların tam olarak gerçekleşmemesi anormal. Asıl sakat olan
bunlar.
Karşı cephe de olduğu iddia
edilenlerin verdikleri karşı mücadele gayet doğal. Ne yapacaktı sessiz mi
kalacak, çiçeklerle mi karşılayacaktı. “Buyurun gelin alın yönetim de sizin
olsun”, “o da sizin olsun bu da sizin olsun” mu diyecekti, elbette sıkı sıkı
egemenliğini savunacak, koruyacak.
Muhalif olduğunu iddia
edenler, alternatif olduğunu iddia edenler, birlik, blok, cephe her ne ise
isimlere takılmadan kendine dönüp bakmalıdır. Ki gerçekten değişim, dönüşüm,
devrim gibi iddiaları varsa. Yok, ben her geçen gün liberalleşeceğim ya da
faşistleşeceğim ya da islamlaşacağım diyorsa buyur bataklık karşıda yolun açık
olsun.
HASAN HÜSEYİN BEYDİL
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder