27 Mart 2016 Pazar

SAFLIK MI, SAF TUTMAK MI, SAF OLMAK MI?

“cemaat” denilen hareket kendi başına bir hareket değildir. Öyle sadece “abd” destekli “yeşil kuşak” adına büyütülmüş bir hareket değildir. “cemaat” özellikle 12 Eylül askeri faşist darbesinden beslenerek gelmiştir. evren kemalizm’in doruk noktalarındandır. Dolayısıyla “cemaat”i yeşerten büyüten de kemalizm’in kendisidir. Kendi yetiştirdiği büyüttüğü canavar tarafından yeniyor denilse de bu yanlış bir tespit. “cemaat” aracılığıyla kemalist devlet yenileniyor, güçleniyor. “ergenekon” davası denilen dava bir yanıyla güçlenen devletin kendi içinde geçmişten günümüze kadar “Komünizm karşıtı” kim varsa onların birliği, beraberliği ile büyümeye de devam ediyor. Bu coğrafya da resmi olarak adı geçen hiçbir parti muhalefet partisi olmamıştır. Her zaman her parti için devletin bekası, devamı, her şeyden öncedir. Evet, boşuna değildir dağlara taşlara “önce vatan” yazılması. Tek başına bu sloganlar bir şey ifade etmez gibi dursa da bu coğrafyada her zaman her dönem iktidar-muhalefet gibi duran güçler her zaman öncelikleri ideolojileri, politikaları, devlet ve vatan olmuştur. Onun içindir ki her ne şekilde ne olursa olsun yola devam, devlette devam esastır!

Geçmişte chp’nin solu, mhp’nin milliyetçiliği, msp’nin islamcılığı kontrol etmek adına kurulduğu iddia edilirdi. Halen de bu tür iddiaları olanlar var, hatta pek çok kurumun, cemaatin, partinin de ya bir inanışın ya da bir ideolojinin kontrolü altında tutulması için kurulduğu söylene gelmektedir. Oysa tam da durum bu değildir. “Ayran içtik ayrımı düştük” gibi bir durum değildir. Yaşanan çok basittir babanın oğlunu, oğlunun babasını katlederek tahta çıktığı 700 yıllık devlet sistemi ki “osmanlı”dan miras ki aynı gelenek “emevi, abbasi” devlet geleneğinde benzer şekildedir sözde müslüman devlet sistemi günümüze kadar gelmektedir. Kim kimi boğazlarsa boğazlasın dönüp dolaşıp yine “kürkçü dükkânına” gidiliyor. Postu yüzülen yine üretici güçler, halklar oluyor.

“cemaat-ergenekon” kavgası gibi lanse edilen bir çatışma varsa da ancak bir yandan da ergenekon dışı kalan aynı devletçi mantıkla hareket edenler diğer yandan cemaatle ortaklaşmaktadır. Bu da normal çünkü devletin bekası her şeyin üstündedir. Kimse de buna şaşırmasın. Burada garip olan hiçbir durum yok. Kaldı ki müttefik olduğu ab ve abd’nin de öncülüğünde gerçekleştirilmek istenen projelere de cemaat ve ergenekon dışı kalan güçler harfiyen riayet etmektedir.

Ayrıca “ergenekon” komutanlarıyla dışında kalan komutanlar farklı harp okullarında okumadı, farklı yerlerde görev yapmadı, farklı yerlerde savaşmadı, eni sonu hepsi “nato” ordusunun hizmetindeydi tıpkı diğer üye ülkelerin orduları gibi. Tabi buradaki ordu daha aktif görevlerde olduğundan biraz daha göze batıyor. Bundan da kimsenin zarar gördüğü yok. İçeride ya da görevde olan üst düzey komutanların takdir, nişan, madalya, ödüllerine bakılırsa nasılda güzel savaştıkları ve nasılda “nato” ordusuna hizmet ettikleri görülecektir. Bu da normal, iyi de hayır ne bekleniyordu ki ordudan. Ordunun yasal görevleri incelendiğinde bu görevlerden başka ne yapacaktı. Uzun yıllardır orduda “Komünizme karşı” cemaatte, abd’de, ab’de, ingiltere’de, israil’de, iran’da, arap ülkeleri de peki zaman zaman ya da her zaman bunların birlikte ya da değişik kümelerle işbirliği yapmasında garip olan nedir hiç düşündünüz mü, hiç şaşırmayın bu da normal.

İşbirlikleri, ittifakları, müttefik olmaları, hepsi normal. Asıl normal olmayan bunlara sözde muhalif olanların, bunlara karşı olanların, bunlara karşı mücadele edenlerin halen birleşmeyip de birbirlerine saldırmaları, eleştirmeleri, karşı çıkmaları, birbirinin kuyusunu kazmaları anormal olan esas budur. Halen şu coğrafya da onca ideolojik politik birikime, tarihsel, kültürel, birikime rağmen ısrarla birlik, blok, cephe benzeri anlayışların tam olarak gerçekleşmemesi anormal. Asıl sakat olan bunlar.

Karşı cephe de olduğu iddia edilenlerin verdikleri karşı mücadele gayet doğal. Ne yapacaktı sessiz mi kalacak, çiçeklerle mi karşılayacaktı. “Buyurun gelin alın yönetim de sizin olsun”, “o da sizin olsun bu da sizin olsun” mu diyecekti, elbette sıkı sıkı egemenliğini savunacak, koruyacak.

Muhalif olduğunu iddia edenler, alternatif olduğunu iddia edenler, birlik, blok, cephe her ne ise isimlere takılmadan kendine dönüp bakmalıdır. Ki gerçekten değişim, dönüşüm, devrim gibi iddiaları varsa. Yok, ben her geçen gün liberalleşeceğim ya da faşistleşeceğim ya da islamlaşacağım diyorsa buyur bataklık karşıda yolun açık olsun.


HASAN HÜSEYİN BEYDİL

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder