27 Mart 2016 Pazar

BUTİK ÜNİVERSİTELER VE FAŞİZME KARŞI MÜCADELE CEPHESİ

Yaşadığımız coğrafyada bir yandan bilimsel, parasız, anadilde eğitim, özerk üniversite talepleri varken, halen devam eden ve hiç hız kaybetmeden faşist saldırıların olduğu üniversitelere her geçen gün bir yenisi daha ekleniyor. Bu üniversitelerin kimi, devlet, kimi, özel, kimi vakıf üniversitesi olarak kuruluyor ve kuruluş amaçları “vatana millete hayırlı evlatlar yetiştirmek” iken kimi kendini bilmezler bu işe çomak sokmaktalar! Böylesine “hayırlı ve hayırlara vesile olacak olan” üniversitelere çamur atanlarda az değil! Neymiş efendim bu üniversiteler butikmiş, tuhafiyeymiş, incik boncuk satan üniversitelermiş, yok efendim bunlar para için açılıyormuş, lider yetiştirmek içinmiş, ileride ve günümüzdeki kabinelerde görev alacak olanları yetiştirmekmiş, yok daha iki kelimeyi bir araya getiremiyorlarmış, okuyanlarının ya da mezunlarının esasında okudukları bölümlerle çokta ilgili eğitim almıyorlarmış sadece unvan, prestij, toplumda isminin önünde birkaç sıfat olsun diyeymiş, daha çok dini konularda eğitiliyorlarmış, ab ve abd ile işbirliğine uyumlu eğitimler veriliyormuş falanda filan ayıp ayıp kendinizden utanın hiç öyle şey olur mu üniversitelerde!

Olur, mu, olur. Neden olmasın ki. Sonuçta her sistemin kendi yöneticileri yeni yönetici kadrolar yetiştirecektir ki var olan sistem ve ona bağlı olan devlet devam edebilsin. Hele ki yaşadığımız coğrafyada  “sonsuza kadar kalacak devletimiz” gibi bir ahiretsel gün bekleyişi tarzındaki söylem varsa bundan doğal ne olabilir ki. Mezun olacak, avukat, doktor, mühendis, kamu yönetici, iktisatçı, vs vs alacak yardımcı doçent, doçent, profesör unvanları çıkacak toplumun karşısına da bu unvanlarla hele ki günümüzde isminin önünde unvanı olanlara olan tapınma bu kadar yaygınken, kim tutar artık onları, elbette yöneticide o olacak, idarecide o olacak.

Bir devletin kendini sevk ve idare etmesi bürokrasideki askeri ya da sivil kadrolarına bağlıdır. Peki, bu kadrolar ayıptır söylemesi kuran kurslarında, imam hatiplerde, camilerde, havralarda, kiliselerde vs yetişmeyecek illaki üniversitelerde koca koca unvanları almışlar tarafından olacaktır. Efendim butik üniversiteymiş ne olacaktı illa allı yaldızlı, ışıklı, koca koca alışveriş merkezleri mi olacaktı şimdilik gücümüz butiğe yetiyor ilerde büyürüz ne diye küçümsüyorsunuz ki!

Elbette memleketin koca koca gündemlerinin arasında butik üniversite meselesi arada kaynayıp gitti. Birçoklarında ağzının salyası akmadı değil hani, “ucundan kıyısından iktidara yakın ya da o butik üniversiteyi kuran sermayeye, cemaate, teşkilata vs yakında birini bulursak hani kapağı da attık mı bir yandan unvan üstüne unvan yüklüde bir maaş gel keyfim gel” diyenler de az değildir. Gerçi bu durum herhangi bir belediyede çalışan temizlik işçilerinin, taşeron şirkete temizlik işlerini vereceğini söyleyip yalın ayak yürümesine ve başkaca işsizlerinde ahanda bize yeni iş kapısı doğdu demesi gibi ya da elli kişilik bir fabrikada otuz sekizi sendikaya üye olunca işten atılıp yerlerine emekli işçilerin tekrar işe alınınca “ahanda çift maaş girecek evime girecek” diyenlerde çok farkı yok. Biri Çankaya belediyesine desin ki “vazgeç bu taşeronlaşmadan, biri de togo fabrikasının sahibine “vazgeç bu emeklilerden” desin diye bekleye dururken yeni yönetici adaylarımız birkaç ay sonra butik üniversitelerinden yeni diplomalarını ya da yeni unvanlarını alıp hiçbir akademik tecrübeye hiçbir iş tecrübesine gerek kalmadan hooop önümüzdeki yerel seçimlerde olmadı bir iki yıl sonra genel seçimlerde aday olmaya. Hele bir de köşe kapmaca yazarı da olurlarsa değmeyin keyiflerine.

Sizde çabalayın durun belki çifte gidersiniz! Yok, efendim parasız eğitimmiş, anadilde eğitimmiş, bilimsel özerk üniversiteymiş “oldu peki baş üstüne” diyen bir yönetim ya da sistem zaten var ki memlekette. Sizin faşizmin saldırıları karşısında kafanızın gözünüzün kırılmasının, hatta Şerzan gibi birçoğunun öldürülmesinin, saldırıyı yapanların değil de saldırılanların tutuklandığı koca koca üniversitelerde artık akıllarını başlarına alsınlar! O nedir öyle yumurta atmalar, pankart açmalar ayıptır, günahtır koca koca yöneticilere! Onlar sizin için gecelerini gündüzlerine katıyorlar habire memlekette daha çok üniversite olsun daha çok üniversite mezunu olsun daha çok akademisyen olsun yeni yeni yöneticiler yetişsin diye çalışıyorlar siz hala yumurtayla, sloganla, pankartla, yürüyüşle, protestoyla uğraşın olmuyor, olmuyor! Bu tekerlemeden vazgeçin ey ahali üç vakte kalmaz atacak yumurtada kalmaz! Yol yakınken aklımızı başımıza mı alıp mevcut sisteme butik üniversite öyle olmaz böyle olur mu diyoruz, yoksa aklımızı paçamızın arasına sokup kuzu, kuzu mevcut sistemle kuzu sarmasımı oluyor dikkat edelim!

Mevcut sistem her alandan kendini yenilerken, kendine yeni kadrolar katarken, her alanda bilimsel, akademik, özerk, anadilde, eşit, özgür, parasız, vs bir eğitim yerine her geçen gün daha fazla kapitalizme, emperyalizme hizmet edecek olan kadroları üniversiteler ya da butik üniversiteler üzerinde yaparken hala bir yandan Mogan gölünün, bir yandan Haliç’in, boğazın bir yandan, egenin bir yandan Torosların, bir yandan Nemrut’un, bir yandan Karadeniz’in, bir yandan bozkırın manzarasına aldanmalıyız! Faşizme karşı mücadele cephesi her alanda her üniversitede hiçbir ideolojik politik fraksiyonla vs ayrım gözetmeksizin geliştirilmelidir, yaygınlaştırmalıdır. Faşizm salt bugünün sorunu değildir, dünde vardı üniversitelerde bugünde ve bu şekilde devam ettiği sürece daha da olacaktır. Dünün, tecrübelerimizi birbirimize aktarmalıyız, kısır, dar, ideolojik politik tartışmalar yerine “eylemde birlik ajitasyon ve propaganda da özgürlük” kabulü üzerinden faşizme karşı mücadele cephesi geliştirilmelidir. Biterken yeni öğretim yılı, başlamadan var olanları daha da güçlendirmeliyiz, yenilerini yaratmalıyız. Hiçbir komplekse kapılmadan, hiçbir ayrımcılığa girmeden, hiçbir ukalalığa, egoya, aşağılık kompleksine kapılmamaksınız üniversitelerde geçmişten günümüze gelen faşizme karşı mücadele cephelerini güçlendirelim, yenilerini yaratalım. Bugün butik üniversitelerle üniversitelerdeki mücadeleyi dağıtmaya çalışanlar yarın alışveriş merkezi tarzındaki üniversiteleriyle daha güçlenecek bir faşist devletin bürokrasisi kadroları yetiştirmeye devam edecektir. Dün nasıl faşistler karşısında “bir” idiysek bugünde “bir ve diri” olalım. Yaşasın özerk üniversiteler, yaşasın anadilde eğitim, yaşasın bilimsel üniversiteler, yaşasın parasız eğitim, yaşasın faşizme karşı mücadele cephesi, yaşasın devrimci dayanışma, bunlar ve daha pek çoğu birimizin değil hepimizin sloganları olmalıdır.



HASAN HÜSEYİN BEYDİL

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder