BUTİK
ÜNİVERSİTELER VE FAŞİZME KARŞI MÜCADELE CEPHESİ
Yaşadığımız
coğrafyada bir yandan bilimsel, parasız, anadilde eğitim, özerk üniversite
talepleri varken, halen devam eden ve hiç hız kaybetmeden faşist saldırıların
olduğu üniversitelere her geçen gün bir yenisi daha ekleniyor. Bu
üniversitelerin kimi, devlet, kimi, özel, kimi vakıf üniversitesi olarak
kuruluyor ve kuruluş amaçları “vatana millete hayırlı evlatlar yetiştirmek”
iken kimi kendini bilmezler bu işe çomak sokmaktalar! Böylesine “hayırlı ve
hayırlara vesile olacak olan” üniversitelere çamur atanlarda az değil! Neymiş
efendim bu üniversiteler butikmiş, tuhafiyeymiş, incik boncuk satan üniversitelermiş,
yok efendim bunlar para için açılıyormuş, lider yetiştirmek içinmiş, ileride ve
günümüzdeki kabinelerde görev alacak olanları yetiştirmekmiş, yok daha iki
kelimeyi bir araya getiremiyorlarmış, okuyanlarının ya da mezunlarının esasında
okudukları bölümlerle çokta ilgili eğitim almıyorlarmış sadece unvan, prestij,
toplumda isminin önünde birkaç sıfat olsun diyeymiş, daha çok dini konularda
eğitiliyorlarmış, ab ve abd ile işbirliğine uyumlu eğitimler veriliyormuş
falanda filan ayıp ayıp kendinizden utanın hiç öyle şey olur mu
üniversitelerde!
Olur,
mu, olur. Neden olmasın ki. Sonuçta her sistemin kendi yöneticileri yeni
yönetici kadrolar yetiştirecektir ki var olan sistem ve ona bağlı olan devlet
devam edebilsin. Hele ki yaşadığımız coğrafyada
“sonsuza kadar kalacak devletimiz” gibi bir ahiretsel gün bekleyişi
tarzındaki söylem varsa bundan doğal ne olabilir ki. Mezun olacak, avukat,
doktor, mühendis, kamu yönetici, iktisatçı, vs vs alacak yardımcı doçent,
doçent, profesör unvanları çıkacak toplumun karşısına da bu unvanlarla hele ki
günümüzde isminin önünde unvanı olanlara olan tapınma bu kadar yaygınken, kim
tutar artık onları, elbette yöneticide o olacak, idarecide o olacak.
Bir
devletin kendini sevk ve idare etmesi bürokrasideki askeri ya da sivil
kadrolarına bağlıdır. Peki, bu kadrolar ayıptır söylemesi kuran kurslarında,
imam hatiplerde, camilerde, havralarda, kiliselerde vs yetişmeyecek illaki üniversitelerde
koca koca unvanları almışlar tarafından olacaktır. Efendim butik üniversiteymiş
ne olacaktı illa allı yaldızlı, ışıklı, koca koca alışveriş merkezleri mi
olacaktı şimdilik gücümüz butiğe yetiyor ilerde büyürüz ne diye küçümsüyorsunuz
ki!
Elbette
memleketin koca koca gündemlerinin arasında butik üniversite meselesi arada
kaynayıp gitti. Birçoklarında ağzının salyası akmadı değil hani, “ucundan
kıyısından iktidara yakın ya da o butik üniversiteyi kuran sermayeye, cemaate,
teşkilata vs yakında birini bulursak hani kapağı da attık mı bir yandan unvan
üstüne unvan yüklüde bir maaş gel keyfim gel” diyenler de az değildir. Gerçi bu
durum herhangi bir belediyede çalışan temizlik işçilerinin, taşeron şirkete
temizlik işlerini vereceğini söyleyip yalın ayak yürümesine ve başkaca
işsizlerinde ahanda bize yeni iş kapısı doğdu demesi gibi ya da elli kişilik
bir fabrikada otuz sekizi sendikaya üye olunca işten atılıp yerlerine emekli
işçilerin tekrar işe alınınca “ahanda çift maaş girecek evime girecek” diyenlerde
çok farkı yok. Biri Çankaya belediyesine desin ki “vazgeç bu taşeronlaşmadan,
biri de togo fabrikasının sahibine “vazgeç bu emeklilerden” desin diye bekleye
dururken yeni yönetici adaylarımız birkaç ay sonra butik üniversitelerinden
yeni diplomalarını ya da yeni unvanlarını alıp hiçbir akademik tecrübeye hiçbir
iş tecrübesine gerek kalmadan hooop önümüzdeki yerel seçimlerde olmadı bir iki
yıl sonra genel seçimlerde aday olmaya. Hele bir de köşe kapmaca yazarı da
olurlarsa değmeyin keyiflerine.
Sizde
çabalayın durun belki çifte gidersiniz! Yok, efendim parasız eğitimmiş,
anadilde eğitimmiş, bilimsel özerk üniversiteymiş “oldu peki baş üstüne” diyen
bir yönetim ya da sistem zaten var ki memlekette. Sizin faşizmin saldırıları
karşısında kafanızın gözünüzün kırılmasının, hatta Şerzan gibi birçoğunun
öldürülmesinin, saldırıyı yapanların değil de saldırılanların tutuklandığı koca
koca üniversitelerde artık akıllarını başlarına alsınlar! O nedir öyle yumurta
atmalar, pankart açmalar ayıptır, günahtır koca koca yöneticilere! Onlar sizin
için gecelerini gündüzlerine katıyorlar habire memlekette daha çok üniversite
olsun daha çok üniversite mezunu olsun daha çok akademisyen olsun yeni yeni
yöneticiler yetişsin diye çalışıyorlar siz hala yumurtayla, sloganla, pankartla,
yürüyüşle, protestoyla uğraşın olmuyor, olmuyor! Bu tekerlemeden vazgeçin ey
ahali üç vakte kalmaz atacak yumurtada kalmaz! Yol yakınken aklımızı başımıza
mı alıp mevcut sisteme butik üniversite öyle olmaz böyle olur mu diyoruz, yoksa
aklımızı paçamızın arasına sokup kuzu, kuzu mevcut sistemle kuzu sarmasımı
oluyor dikkat edelim!
Mevcut
sistem her alandan kendini yenilerken, kendine yeni kadrolar katarken, her
alanda bilimsel, akademik, özerk, anadilde, eşit, özgür, parasız, vs bir eğitim
yerine her geçen gün daha fazla kapitalizme, emperyalizme hizmet edecek olan
kadroları üniversiteler ya da butik üniversiteler üzerinde yaparken hala bir
yandan Mogan gölünün, bir yandan Haliç’in, boğazın bir yandan, egenin bir
yandan Torosların, bir yandan Nemrut’un, bir yandan Karadeniz’in, bir yandan bozkırın
manzarasına aldanmalıyız! Faşizme karşı mücadele cephesi her alanda her
üniversitede hiçbir ideolojik politik fraksiyonla vs ayrım gözetmeksizin
geliştirilmelidir, yaygınlaştırmalıdır. Faşizm salt bugünün sorunu değildir,
dünde vardı üniversitelerde bugünde ve bu şekilde devam ettiği sürece daha da
olacaktır. Dünün, tecrübelerimizi birbirimize aktarmalıyız, kısır, dar, ideolojik
politik tartışmalar yerine “eylemde birlik ajitasyon ve propaganda da özgürlük”
kabulü üzerinden faşizme karşı mücadele cephesi geliştirilmelidir. Biterken
yeni öğretim yılı, başlamadan var olanları daha da güçlendirmeliyiz, yenilerini
yaratmalıyız. Hiçbir komplekse kapılmadan, hiçbir ayrımcılığa girmeden, hiçbir
ukalalığa, egoya, aşağılık kompleksine kapılmamaksınız üniversitelerde
geçmişten günümüze gelen faşizme karşı mücadele cephelerini güçlendirelim,
yenilerini yaratalım. Bugün butik üniversitelerle üniversitelerdeki mücadeleyi
dağıtmaya çalışanlar yarın alışveriş merkezi tarzındaki üniversiteleriyle daha
güçlenecek bir faşist devletin bürokrasisi kadroları yetiştirmeye devam
edecektir. Dün nasıl faşistler karşısında “bir” idiysek bugünde “bir ve diri”
olalım. Yaşasın özerk üniversiteler, yaşasın anadilde eğitim, yaşasın bilimsel
üniversiteler, yaşasın parasız eğitim, yaşasın faşizme karşı mücadele cephesi,
yaşasın devrimci dayanışma, bunlar ve daha pek çoğu birimizin değil hepimizin
sloganları olmalıdır.
HASAN
HÜSEYİN BEYDİL
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder