ALEVİLİK
KOMÜNCÜDÜR
Aleviler
bir inanç grubu değildir. Aleviliği halen pek çok sol, sosyalist, devrimci
parti, kurum, aydın, yazar dâhil çoğunlukla egemen sömürgeci sistemlerin tarifi
ve tanımıyla bilmekte ve algılamaktadır. Oysa Alevilik ne bir dindir, ne bir
mezheptir, ne bir inanıştır. Bunu anlamak için milyonlarca kaynağa, belgeye
gerek yok. Çok değil üç tane Alevinin evine gidin inceleyin ne bir din, ne bir
mezhep, ne de bir inanç sahibi olan bir aile ya da kişi göremezsiniz. Geçmişten
günümüze kadar gelen çeşitli toplantı ya da bir araya gelerek ortaklaşılarak
yapılan hiçbir şey bir din, mezhep ya da inanışa ait değildir. Burada tek tek
ceme, Allah-Muhammed-Ali üçlemesine, on iki imamlara, muharrem orucuna, dede,
dedebaba geleneğine, semaha, deyişlere ve daha pek çok kavramı kimilerine göre
din, mezhep, inancı çağrıştıran ne var ise bunların esasında özünde doğru bir
perspektifle incelendiğinde hiçbir inanışla ilgili olmadığı görülecektir.
Aleviler
komüncüdür. Bunu çok iyi incelemek gerekiyor. Komüncü olmaları her dönem
egemenler tarafından soykırıma uğramalarına neden olmuştur. Devletsiz,
sınırsız, sınıfsız bir toplum sistemine en yakın düşünce sistemidir Alevilik.
Alevi önderleri, Alevi katliamları, Alevi sürgünleri tarihsel, sosyolojik,
bilimsel, kültürel olarak incelendiğinde bunu anlamak çok zor değildir. Kaldı
ki çeşitli Alevi kesimleri ısrarla Aleviliğin bir inanç vs olduğunu iddia
etseler de geçmişten günümüze kadar hiçbir egemen devlet, hiçbir egemen sınıf,
hiçbir egemen inanç sistemi Alevileri din, mezhep, inanç olarak kabul
etmedikleri gibi ezen, sömüren, eşitliksiz, düzenlerinin en büyük düşmanının
Aleviler olduğunu bilirler. Her türlü yasal ya da yasadışı düzenlemelerini,
uygulamalarını Alevilerin inkâr ve imhası üzerine kurarlar bunun içinde kaynak
belge arayanlar için onlarca katliam dosyası açık net olarak arşivlerdedir.
*
Aleviliği
tek başına Dersim’e sıkıştırmak hem Dersim’e hem de diğer pek çok Alevi
bölgelerine haksızlıktır. Alevilik sadece Dersim’de katledilmemiş ya da sadece
Dersim’de direnmemiştir. Aleviliğin yaygın olduğu pek çok bölge vardır ve bu
bölgelerin hemen hemen hepsinde de katliamlar gerçekleşmiştir ve aynı zamanda
buralarda mücadelelerde gerçekleşmiştir. Günümüzde hem sistem tarafından hem de
sistemin uzantısı olan sözde alevi kurumların Aleviliği onun felsefesini,
düşünce sistemi yaymak, yaşatmak, anlatmak yerine onu mevcut Emevi İslamı içerisinde
eriterek zamanla asimile ettiğini asimile edip, edemediğini de katlederek
Aleviliği yok olmanın eşiğine sürüklemektedirler.
Evet,
Aleviler komüncüdür, dolayısıyla mülk ortaklığı ve tüm dünya halklarının
kardeşliğini, emeğin en büyük değer olduğu gibi egemen sömürgeci sistemi tehdit
eden düşünceleri vardır. Bu düşünceyi kim nerede hangi tarihte savunursa
savunsun ya da mevcut sisteme alternatif olarak sunsun karşılığı daima imhadır.
Hallacı
Mansur’undan, Şeyh Bedrettin’lerine, Pir Sultan’larından Seyit Rıza’larına
kadar daha nicelerinin savunduğu temel değerlerden sadece bir kaçıdır bunlar ve
hepsinin de sonu egemen sınıflar tarafından katledilmek olmuştur. Bugün de
Alevi olsun ya da olmasın ortak yaşamı, ortak mülkiyeti, tüm dünya halklarının
kardeşliğini, sınırsız, sınıfsız bir toplumu kim savunursa sonu aynı katliamla
yüz yüzedir.
Alevi
tarihi incelendiğinde komün yaşamının ne kadar gündelik hayatın bir parçası
olarak bin yıllardır süre geldiği görülecektir.
Halen tüm Aleviler ya da tüm Alevi bölgelerinde olmasa da pek çok Alevi
ve Alevi bölgesinde komünal yaşam devam etmektedir. Bu yaşam tarzı adeta
nesilden nesile yaşanarak öğretilmiş bir akımdır. Doğrudan doğruya ne bir
hiyerarşik düzenle ya da literatürle ya da eğitimle değil bizatihi yaşayarak
öğrenile gelen bir “insanlaşma modeli ”dir aynı zamanda Alevilik. Herhangi bir
sistem, düşünce, inanç tarzı ne olursa olsun pek çok eğitim, örgütlenme,
hiyerarşi, hatta hatta baskı ile yerleştirmişse de Alevi komünal yaşamı tam
tersine doğrudan yaşanılarak öğrenilmiştir.
Zaman
zaman Alevi komünal yaşamından gelen sosyalistler diğer akımlardan gelenlerin
şu cümlesiyle karşılaşırlar “e, iyi de tabi ki sosyalist olursun ne de olsa
Alevisin”, “ e, yani sosyalist olursun ne de olsa ailen Alevi”, yani bu
coğrafyadaki her sosyalist bilir ki Aleviler bir sıfır başlarlar. Gerçi maça
önde başlaması önde olacağı anlamına gelmez. Bu coğrafyada sosyalist düşünce
sisteminin tarihsel kökleri araştırıldığında bu kendisini Alevilikte gösterir.
Bunu pozitif ayrımcılık olarak iddia etmeye gerek yok resmi ideolojiler bunun
böyle olduğunu çok iyi bilirler.
*
Alevilerin, Aleviliği bilmediği ya da kökeniyle ilgili
bir şey bilmediklerine dair pek çok iddia sıkça ortaya konulmaktadır. Ancak
şunu bilmezler bu da doğal çünkü Aleviliğin kendine özgü yapısını bilmezler.
Alevilikte illaki herkes her şeyi bilecek diye bir şey yoktur ve esasında
bilinmesi gerektiği iddia edilenler çok fazla önemli değildir Aleviler için.
Yani kim nerede, ne yaptı, nasıl geldi, nasıl gitti, nasıl şu oldu, bu oldudan
çok Aleviler için temel değer insan, doğa, sevgi, kardeşlik, üretim, paylaşım
vs gibi değerlerdir ve bu değerlerin yaşamın her alanında hayata geçirilmesidir
ve sonraki kuşaklara aynı düşüncenin devamının sağlanmasıdır. İktidarcı
değildir Aleviler. Devletçi hiç değillerdir.
Aleviliğin
direniş kültürünü anlamak aslında egemen güçlerin tarih boyunca uyguladıkların
soykırımların bir sonucudur. Burası önemlidir. Aleviler hiçbir ülkeye
saldırmamıştır. Hiçbir halka saldırmamıştır. Hiçbir ulusa saldırmamıştır.
Hiçbir Arap Alevi’si, Türk Alevi’sine, hiçbir Kürt Alevi’si Fars Alevi’sine,
hiçbir Ermeni Alevi’si hiçbir Arap Alevi’sine vs saldırdığı savaş açtığı ne
görülmüştür, ne de bilinir. Alevilerin devletsiz, iktidarsız bir yaşam tarzı
bunda çok önemlidir. Ancak ne hikmetse her zaman saldırılan katledilen yine
Aleviler olmuştur.
*
Alevilik
ne islamın, ne hristiyanlığın, ne yahudiliğin, ne de başka bir dinin herhangi
bir versiyonu, fraksiyonu, mezhebi değildir. Alevi düşüncesinin başlangıcından
günümüze kadar incelenmesinde fayda var. Bu inceleme doğru kaynaklardan
yapılmadığındandır ki halen ilerici, solcu, demokrat, sosyalist pek çok çevre
yayınlarında, yazılarında, iddialarında, bildirilerinde yanlış kullanmaktadır
Aleviliği. Alevilik hakkında Alevi olmayan ya da Alevi bir ortamdan gelmeyenlerin
zahmet olmazsa adeta bilimsel bir araştırma yaparcasına üç tane Alevi ailesine
misafir olsunlar üç günlüğüne. Yüzlerce kitaptan daha değerli bilgilere orada
ulaşabilirler. Klasik tarih, inanç, düşünce, felsefe tarih bilgilerinden çok
daha verimli olacak bilgiler edinebilirler. Böylece Aleviler herhangi bir dinle
ilgisinin olmadığı görülecektir.
Kimse
merak etmesin Nostradamus’un kehanetleri gibi garip garip sırları ya da kabile
toplulukları gibi garip garip ayinleri, ritüelleri yok. Medya da basında
gösterildiği gibi Aleviler gece gündüz cem yapmıyor, semah dönmüyor, muharrem
yasında değiller. Ali sevgisi, Aliciler, onikiimamcılar vs gibi daha nice
tanımlara rağmen yoldan geçen on tane Alevi’ye sorun o oniki imamın adını dahi
bilmezler hatta Alevilikle ilgili üç tane soru sorun onu da bilmezler. Nedeni
ise onların kimilerine göre çok önemli olan kimi bilgiler onlar için aslında
çokta önemli değildir.
Alevilikte
esas olan onların komünal yaşamının devamıdır. Üretime, paylaşıma, kardeşliğe,
sevgiye dayalı yaşam tarzı onlar için en değerli bilgidir. Bu değerleri
savunmayanlar onlar için yoldan çıkmıştır, düşkündür.
HASAN
HÜSEYİN BEYDİL
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder