27 Mart 2016 Pazar

SİYASET AFYONDUR!

Her gün bir haber, her gün bin haber, her gün bir gündem, her gün bin gündem. Bir şok, bir panik, bir heyecan.

Hrant Dink’le ilgili haberlerde  “öldürülmesine ilişkin” cümleler kullanılmakta sık sık oysa Hrant öldürülmemiştir. Öldürülmek hem kelime anlamı bakımından hem de şekil bakımından çok başka bir eylemi içermektedir. Öldürmek daha çok cinayet olaylarında ya da daha moda tabiriyle kriminal olaylarda kullanılır. Oysa Hrant öldürülmemiştir, planlı, programlı, sistemli bir şekilde KATLEDİLMİŞTİR. Öldürülmekle katledilmek farklı eylemlerdir. Öldürme eylemini sıradan herhangi bir kişi ya da kişiler, sıradan amaç için hatta bir anlık öfke ile dahi yapabilir. Oysa katliam planlı, programlı, sistemli, örgütlü bir şekilde yapılır. Hem Hrant’ın sözde çevresinde olduğunu iddia edenler, hem arkadaşları, hem de ölümünden sonra bir Hrant seviciliği kervanına kapılanlar sıklıkla Hrant’ın öldürüldüğünü dillendirmektedirler. Hrant Dink katledilmiştir.

Adeta kapitalizmin ne gördüm delisi olurcasına Che’yi ikonlaştırması ya da onun fotoğraflarını rant haline dönüştürmesi misali neredeyse memlekette bir Hrant ikonlaştırmasıdır, Hrant rantiyesidir gidiyor. Hrant Dink sadece Ermeni değildi, Hrant Dink sadece hristiyan bir ailenin çocuğu değildi, Hrant Dink bir öteki değildi, çünkü öteki kelimesinin kendisi ve kullanıldığı yerlerin hepsi başlı başına birer ötekileştirmedir, öteki kelimesi kökünü incelenmeden, anlaşılmadan, neredeyse herkesin ağzında sakız olmuş bir kelimedir, oysa kelime tamamıyla Hrant’ın da içinde bulunduğu ve hayatının neredeyse sonuna kadar savunduğu sosyalist düşüncenin dışında bir kelimedir, öteki kelimesi tıpkı bir zamanlar yahudi âlimlerinin müslüman olduktan sonra islam dilini, islam felsefesini bozması, değiştirmesi tarzında, sözde sol adına sosyalizm adına dışardan sıkıştırılmış bir kavramdır ve nedendir ki bu ülkede tarih okumayan, hiçbir yayın takip etmeyen, herhangi bir kelimenin kavramsal ya da kuramsal ya da kimler tarafından nasıl kullanıldığını araştırmadan modadır diye kullanılagelen bir kelimedir, öteki kelimesi uzun yıllardır esasında bu ülkede faşistlerin, ırkçıların, gericilerin kullandığı bir kelimedir, hatta bu kelimenin ismini taşıyan yayın evleri, dergiler, başlıklı yazılar vardır, birkaç on yıl geriye gidilirse bu çok rahat görülecektir, kaldı ki ne Hrant ne de onun şahsında tariflenmeye çalışan ya da atıfta bulunan her ne varsa hiç biri öteki değildir, öteki de olamaz. Kaldı ki kime ve neye karşı öteki olduğu belli olmayan ve açıklanmayan bu ötekileştirme kavramı üzerinden lafazanlık yapmakta nafiledir. Hrant bir sosyalistti beğenseniz de beğenmeseniz de, üstelik Ermeni bir sosyalistti.

Bu coğrafyaya sosyalist düşünceyi, başlangıçta ilk getirenler arasında da pek çok Ermeni vardı. Bu coğrafyada belki modayla uğraşanlar bilmez ama pek çok tanıdık Türk, Kürt vs sosyalistte esasında Ermeni’dir. Halen pek çok Ermeni Ermeniliğini tam olarak söylemez, halen pek çok Ermeni Ermeni olduğunu da bilmez. Sorarsın nerelisin Yozgatlıyım, Sivaslıyım, Mardinliyim, Vanlıyım, Erzurumluyum, Hataylıyım vs der karşısındaki artık resmi ideolojinin kalıpları içinde kendince “anlaşıldı Türk’sün, Kürt’sün vs “ der. Karşısındaki de birinden birini seçer ve “evet, evet oyum” der. Bu soru cevabın nerede, nasıl, hangi koşullarda sorulduğunun hiçbir önemi yoktur.

Bu coğrafyada “Ermeni’yim” demek uzun yıllardır öyle kolay değildi. Özellikle geçmişte ya da günümüze özellikle milletvekilliği yapmış pek çok Ermeni toplumda genel de ya Kürt ya Türk vs olarak bilinmektedir, oysa Ermeni’dir. Bu saçmalık, bu inkâr ve baskı tarzı öylesine yaygındır ki en kültürlüsünden, en tanınmışına, en makam mevkilisine kadar halen biri de çıkıp diyememektedir “ben de Ermeni’yim” diye. Gerçi eylemlerde “Hepimiz Ermeni’yiz” deniliyor, arada kaynadığı için bir şey olmuyor.

Bu coğrafya da kaç tane kendisini Türk, Kürt vs olarak tanıtıp da Ermeni olan var bilen var mı, varsa bir adım öne gelsin. Hatta hatta hadi onlar şanslı diyelim, Ermeni olduklarını biliyor ama söylemiyorlar, asıl vahim olanı Ermeni olduğunu bilmeden kendince farklı farklı uluslardan kendini sayıp o ulusun milliyetçiliğini yapan kaç kişi var biliyor musunuz, bilen varsa bir adım öne çıksın.

Bir gün bir kuyumcu atölyesinde iki arkadaş buluşuyor ve teknolojinin de nimetlerinden faydalanıyor, bunlardan biri kendini Türk sanıyor, biri de Kürt sanıyor ve hep de öyle bilmişler neyse kameranın karşısına geçip bir fotoğraf çekiliyorlar. Sonra atölyeye asıyorlar bunu. Aradan birkaç gün geçtikten sonra tekrar buluşuyorlar ama bu defa yaşlı usta da atölyede. Sohbet ilerlerken usta dönüyor “sen bu fotoğraftaki değil misin” diyor gelen misafire. O da “evet” diyor. Ardından “nerelisin” faslı derken ikisine de bir daha bakıyor ve usta diyor ki “ne kadar birbirinize benziyorsunuz fark etiniz mi” ve dönüp birbirlerine ve fotoya bakıyorlar ardından her ikisi de “evet” diyor. “Nasıl” olur demeden usta “sen Kürt’sün, sen de Türk’sün değil mi” her ikisi de “evet” diyor ve usta “hayır” diyor ve ekliyor “ikinizde Ermeni’siniz” diyor, “nasıl yani” diyorlar ve her ikisinin de aileleri ve memleketleri hakkında birkaç soru sorduktan ve sorularına da her ikisinden de “evet, evet” cevabını aldıktan sonra “işte böyle çocuklar” diyor usta. Çocukların her ikisi de farklı farklı bölge ve şehirlerde yaşayan ve doğup büyüyen çocuklar olmasına rağmen. Ermeni olduklarını anlıyorlar.

Bir başka olayda ise gerçi bunlar kimilerine şehir efsanesi ya da mitoloji olarak da gelebilir, hatta kimileri gülebilir “tamam yıllarca Türk olarak yaşayanların yıllar sonra Kürt olduğunu anladıkları yetmedi şimdide Türk ya da Kürt olduğunu sananların Ermeni olduklarını mı dinleyeceğiz” diyebilirler hatta diyorlar, neyse diğerine geçelim yılardır aynı mücadelenin içinde yer alan biri Kürt, biri Türk iki gazeteci yıllarca birbirlerine biri Türklüğü, biri Kürtlüğü anlatıp durmuş, biri diğerine dilini, diğeri de diğerine dilini öğretmeye çalışmış, kültür, tarih derken yıllarca birbirlerine Türklük ve Kürtlük hakkında bilgiler vererek-alarak geçmiş. Yıllar sonra bir tanesi hangisinin olduğu önemli değil dönüp arkadaşına demiş ki “ikimizde Ermeni’ymişiz aslında” demiş diğeri “evet, sen nereden biliyorsun” demiş ve ikisi de şok olmuş. Evet, yıllarca her ikisi de birbirinden Ermeni oldukları gizlemişler.

Şimdi Hrant’a yeniden gelelim Hrant’ın katliamına sebep olanların sözde yargılandığı ki bu da pek kullanılmaz genelde ortada bir dava varmış gibi habire “Hrant’ın öldürülmesine ilişkin davada …” gibi mekanik, soyut, ilgisiz, alakasız, saçma sapan sadece burjuva basın dili adına cümleler kullanılır oysa ortada Hrant’ın öldürülmesiyle ilgili bir yargılama davası yok. Tam tersine dinlenme tesisinde dinlendirilen ve yakında da paşalar gibi bırakılacak olan ve ağalar gibi karşılanacak olan ve belki de ilerde yaşadığı yerde ya da daha geniş bir çevrede de babalar gibi muamele görecek olan sözde sanıkçıklar var, hani şimdilik çocuklar ondan!

Bu sözde davada sözde yargılanmakta olanlardan ismini bile anarak bu yazı kirletmek istemediğim, Hrant’ı katleden teşkilatın üyelerinden olan ve sözde davadan beraat eden şahıs ne yapmış kendisinden neredeyse on yaş küçük bir kadına (14 yaşında) bakın burada da yine bu “kız” kavramı kullanılacak diye avazı çıktığı kadar bağıranlar az akıllı olsun kız, kadın, dul, vs bu kavramların hepsi kadın demektir ama ısrarla hala bunu bile kullanamayan bir sözde sol, sosyalist basın var. Ve kimse de ne “kızı” demiyor. Hala kendini şu bu olarak tanımlayıp da “kız” kelimesini haberde kullananlara da “kız” diye bir kavramın olmadığını kadın kavramının onu da tanımladığını ve yerine kadın kavramını kullanmanın doğru olduğunu da söyleyen yok herhalde! Neyse bu teşkilat üyesi ve beraat eden geleceğin mafya babalarında kalmış kendinden on yaş küçük bir kadına (gelecekteki mafya babası 25 tecavüz edilen kadında 14 yaşında) tecavüz etme iddiasıyla tutuklanmış. Ne hikmetse buna da şok olan çeşitli Hrant sevenler derneği üyeleri olmuş! Ne bekliyordunuz, farklı bir şey mi olacaktı, elbette ki hayır.

Halkın ırzına geçenlere göz yumanlar, emperyalizmin bu coğrafyada neredeyse üs kurmadığı yer kalmadığında susanlar, kapitalizmin üretici güçlerin kanını emdiği bu ülkede burjuvazinin tetikçiliğini yapanlar, ülkenin yazarlarının, aydınlarının, akademisyenlerinin, sosyalistlerinin vs hiç gözlerini kırpmadan öldürenler, Maraş’ta, Çorum’da, Sivas’ta, Gazi’de halkı kadın, çocuk, genç, erkek, yaşlı demeden katledenler hem Hrant’ı katleden teşkilatın içinde yer alacak hem beraat edecek, hem de gidecek kendinden on yaş küçük bir kadına tecavüz edecek ve sizlerde buna şok geçireceksiniz, bunu eleştireceksiniz, yorumlayacaksınız, yuhalayacaksınız! Ne denir buna yuh artık yuh! O kadar liberalizmin bataklığına batmışsınız ki, o kadar ölü sevicisi olmuşsunuz ki, o kadar insanlıktan çıkmışsınız ki, nereden nasıl besleniyorsanız, faşizm böyle bir şeydir, bunun adı da faşizmdir, hiç kıvırmaya gerek yok.

Faşizm katleder, tecavüz eder. Faşizmi besleyende kapitalizmdir.

“Yok efendim! Öyle şey mi olur, sistem içinde biz bu işi güzel güzel çözeriz, anlaşırız, ağlarız, sızlarız, “Hepimizde Hrant’ız”” deriz olur biter! Oldu elleme güzel oldu! Faşizmi anlamayacaksın, kapitalizmi anlamayacaksın, üstelik inkâr edeceksin, üstelik sanki bunların yaşanmadığı bir coğrafyada yaşanıyormuş algısını taşıyacak ve yayacaksın sonra “Hepimiz Hrant’ız”! İşte sistemde diyor ki “hem katlettiririm hem de tecavüz ettiririm”. Şimdi burada hem bir Sosyalistin, hem bir Ermeni’nin, hem bir aydının, hem bir gazetecinin esasında insanlaşmanın neferlerinden birinin katliamını gerçekleştirenlerin bir parçası olacaksın hem sözde davadan beraat ettirileceksin bu sistem tarafından hem de bir kadına tecavüz edeceksin yakında merak etmeyin oradan da çıkar o kadınla ailesiyle konuşurlar -tehdit mi asla!- bir bakmışsınız ki oradan da beraat etmiş sütten çıkmış ak kaşık olur ve yetmez ama yetmez ona da evet derler! Sonra bir güzel bir belediyede de işe girer sonra “vay vay bak görüyor musunuz Hrant’ın katliamının ortaklarından tecavüzcü falan partinin filan belediyesinde işe alınmış” sonra hadi bakalım bir de onu protesto, bir de ona karşı basın açıklaması, sonra bu kapitalizm, bu faşizm böyle devam eder gider, neden mi binlerce örneği yaşanıyor da onun için.

Halen bilmeyenlere duyurulur, dikkat dikkat! Bu coğrafya da sosyalist katletmek, aydın katletmek, yazar katletmek, akademisyen katletmek, Ermeni katletmek, Kürt katletmek, Kızılbaş Alevi katletmek, kadın katletmek, ya da tecavüz etmek, işçi katletmek, cezaevlerinde tutsakları katletmek, çocuk katletmek vs ödül, mükâfat gerektiren işlerdir, hadi hayırlısı ey cemaat! Bu cemaati sakın o meşhur cemaatle karıştırmayın sayın yetkililer bu cemaat daha geniş kapsamlı bir cemaat için söyleniyor. Bu aymazlığa, bu saflığa, bu acizliğe, bu çaresizliğe, bu ne olduğu belli olmayan, bu saçma sapan, avrupa birlikçi, sorosçu, işbirlikçi, emperyalist kapitalist faşist anlayışla olaylara bakmayı, değerlendirmeyi, eleştirmeyi bırakın.

Hrant’ın sözde davası da Sivas katliamının sözde davası da 12 Eylül askeri faşist darbesinin sözde davası da henüz açılmamış ya da açılacak olan ne kadar sözde dava varsa bunların hepsinin teşkilatları da failleri de bu coğrafyada ödüllendirilecektir, mükâfatlandırılacaktır. Bunu örnekleri için yüz yıl bin yıl geriye gitmeye gerek yok son 15-20 yıla bakınız, açın daha dün 12 Eylül, 12 Mart askeri faşist darbelerinde ve tüm diğer darbelerde, katliamlarda imzası, parmağı olan kim varsa ya işadamı oldular, ya milletvekili, ya belediye başkanı, ya meclis üyesi beğenmediğiniz muhtar bile olan var, valisi kaymakamı vs olanlar var. Efendim bak burada meclise, devletin bürokrasisine katil dedin, kötüledin, hakaret ettin diyeneler neydi o sizin çokça kullandığınız evet “haşa, sümme haşa”  ne haddimize düşmüş! Biz kim size katil demek, tecavüzcü demek, katliamcı demek ne haddimize düşmüş! Boynumuz kıldan incedir size de makamlarınıza da, bürokrasinize de! “estağfurullah” aman sakın yanlış anlamayın efendiler! Biz naçiz kullarınız katledilmeyi de tecavüz edilmeyi de hak ediyoruz!

Daha faşizmin, kapitalizmin ne olduğunu bile anlamadan, dinlemeden, kavramadan laf salatası yapan ey ahali! Aklınızı başınıza alın. Çok eski değil bakın izliyorlar, dinliyorlar, okuyorlar, inceliyorlar, tek tek sayıyorlar, kaç katır varmış, kaç eşek varmış, kaç çocuk, genç varmış, kaç kilo mal varmış, ellerinde silah var mıymış yoksa o kaval silah mıymış, üzerlerindeki kıyafet millî miymiş yoksa klasik kot gömlek miymiş, bak bak ne konuşuyorlar bilinmeyen bir dil mi, kim vermiş kim almış bilgiyi, kim kaldırmış kim indirmiş uçakları, düğmeye basarken hangi pilotun eli titremiş, kaçı sonra travma geçirmiş, mevcut sistemden “başsağlığı dileyin” pardon dilenen,” özür dileyin” pardon dilenen, sonra da first mi second mı lady tarafından ziyaret edildik “çok şükür” olayından sonrada “tazminatlarınız sizin olsun yoksa gideriz buradan” demenin alemi nedir! Roboski bir katliamdır, genç çocuk demeden onlarcasını elleri titremeden katlettiler ve o katliamı yapanlarla Hrant’ı katledenler, o kadına ve daha nicesine tecavüz edenler, Sivas katliamını yapanlar, sözde hayata dönüş operasyonunu yapanlar 12 Eylül askeri faşist darbesini yapanlar ve daha nice katliamı yapanlar, grizu patlamasına katledilen işçiler, depremde ölen ve çadırlarda yanarak ölenler, minibüslerde sel felaketinde katledilen işçiler, vs aynı düşüncenin aynı zihniyetin, aynı teşkilatın, aynı merkezin ürünü. Çok açık ve net bu coğrafyada savaşı yapan, katliamları da yapan, tecavüzleri de yapan, içerde ya da dışarda her türlü tecriti de yapan aynı sistem, aynı düşünce, aynı ideoloji, aynı merkez. Oysa ne Ermeni’si, ne Kürdü, ne Türkü, ne Kızılbaş Alevi’si, ne İşçisi, ne Köylüsü, ne İşsizi, ne Öğrencisi, ne Kadını, ne Aydını vs hepsi ama hepsi ayrı ayrı ve birbirinden uzak ve birbirinin katliamına, protestosuna, eylemine uzak. Oysa katliamları gerçekleştirende, savaşı gerçekleştirende aynı kapitalizm, aynı faşizm. İnatla, ısrarla, kaçmanın, kıvırmanın, saklanmanın, inkâr etmenin anlamı yok!

Kapitalizme karşı faşizme karşı en güçlü en iyi en sonuç alıcı olan Bilimsel Sosyalizm ’dir.

Bilimsel Sosyalist bir mücadele verilmediği sürece, örgütlenilmediği sürece bu savaş ve bu katliamlar sürecek sürerken de bu ayrı gayrı protestolar, eylemler vs de sürecek. Hrant’ın, Sivas katliamının, 12 Eylül askeri faşist darbesinin, Roboski katliamının, Tecridin, Nükleere karşı, Hes’lere karşı, Anadilde eğitim isteyenlerin, Emekçi kadınların, Grevlerin, İşgallerin, Boykotların ve daha pek çok eylemliliğin hepsinin temel ana sebebi kapitalizmdir faşizmdir. Dolayısıyla da kapitalizme ve faşizme karşı mücadelenin de temel ana çıkış noktası Bilimsel Sosyalizm ‘dir.

Bilimsel Sosyalizm ’de ısrar kapitalizmin faşizmin yok olması demektir.

Aksi halde bu coğrafya yüzyıllardır devam eden iktidarcı, devletçi, tekçi, devlette esas devamlılıktır ilkeleriyle devam edegelen sömürgeci kapitalist, faşist sistem Koçgiri ’de, Dersim’de, Ağrı’da, Zilan ’da vs miras aldığı Çorum’da, Maraş’ta, Sivas’ta, Gazi’de, sözde hayata dönüş operasyonlarında, cezaevlerinde, ölüm oruçlarında, tecritlerde, operasyonlarda, üniversitelerde, fabrikalarda, maden ocaklarında, Roboskilerde vs daha çok katliama da tecavüze de devam edecektir.

Kapitalizm ve faşizmin dilinden sadece Bilimsel Sosyalizm anlar, onu ancak Bilimsel Sosyalist bir örgütlenme ve mücadele yok edebilir.

Onun içindir kapitalizm var gücüyle karış karış her köşede her yerde en küçük sosyalist birikimi, sözü, yaklaşımı, düşünceyi, örgütlenmeyi, parçalıyor, dağıtıyor, yok ediyor. Onun içindir faşizm en küçük sosyalist çıkışı inkâr ve imha ediyor. Onun içindir ki kapitalizm ve faşizm el ele kol kola sadece ve sadece topluma Kemalizm’i, dini, gericiliği, cemaatçiliği, milliyetçiliği, ırkçılığı, savaşı, inkârı, imhayı, emperyalist her türlü kararı, içi boş anlamsız sadece adında sol, sosyalist, komünist, işçi kelimelerinin olduğu esasında liberal işbirlikçiliğin hâkim olduğu partileri dayatıyor ve toplumun muhalif güçleri sözde bu işbirlikçi solu nimetten sayıyor arkasına takıyor ve parçalana parçalana, bölüne bölüne, enerjiyi, gücü sağa sola savura savura, elde bulunan kıymetli yapıyı, kişileri de cezaevlerine doldurulmasına göz yummuyor.

Bu uyuşmuş, bu ilaçlanmış, bu afyonlanmış, hal ve vaziyetten artık çıkılmalıdır. Evet, Marks ne dedi yılar önce “din afyondur” dedi gerçi kimileri anladı kimileri yanlış anladı ama Marks ne dediğini çok iyi biliyordu ve doğru söylüyordu her ne kadar günümüzde de geçmişte de sözde Marksist olduğunu iddia edenler “yok efendim aslında Marks öyle dememiş” dese de din afyondur. Bugün dini sözde kullananlara karşı halkın dini inançlarına saygı adına kendi ideolojik politik duruşunu unutan yıllarca devrimci mücadelenin içinden gelenlerin bir gecede “selamünaleyküm” demeye başlamasını ve daha nice tavır ve davranışın nedenini artık ilan etmenin sırası gelmiştir. Bu coğrafyada sizin savunduğunuz sözde sol siyaset afyondur. Evet ahali! Siyasetiniz afyondur! Çok net açık neyle bulandığı, hangi ideolojinin, hangi politikanın ürünü olduğu, nereden emir aldığı, kime hizmet ettiği belli ve açık olan siyasetiniz afyondur! Bu coğrafyanın hiçbir devrimci siyasetinde ne Denizlerde, ne Mahirlerde, ne İbolarda, ne Mazlumlarda, ne Kemallerde, ne Hayrilerde, ne de adını saygıyla andımız devrimcilerin siyasetinde sizin afyonlu siyasetiniz olmadı, olamazda, olmayacakta.

Durun, düşünün, bir kere daha okuyun, izleyin, dinleyin, geçmişten günümüze ve geleceğe gidecek olan hangi ideolojik politik mücadele tarzı bugün sözde verilen mücadele tarzına benziyor!

Faşizmin en çaresiz, en baskıcı, en zor, en imkânsız, “en imansız, en dinsiz, en tanrısız” -hani öyle derlerdi ya işkenceciler- koşullarda bile bir parça ateşle, bir alev olup gitmek, Mazlum olmak en onurlusudur.  


HASAN HÜSEYİN BEYDİL

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder