SİYASET
AFYONDUR!
Her
gün bir haber, her gün bin haber, her gün bir gündem, her gün bin gündem. Bir
şok, bir panik, bir heyecan.
Hrant
Dink’le ilgili haberlerde “öldürülmesine
ilişkin” cümleler kullanılmakta sık sık oysa Hrant öldürülmemiştir. Öldürülmek
hem kelime anlamı bakımından hem de şekil bakımından çok başka bir eylemi
içermektedir. Öldürmek daha çok cinayet olaylarında ya da daha moda tabiriyle
kriminal olaylarda kullanılır. Oysa Hrant öldürülmemiştir, planlı, programlı,
sistemli bir şekilde KATLEDİLMİŞTİR. Öldürülmekle katledilmek farklı
eylemlerdir. Öldürme eylemini sıradan herhangi bir kişi ya da kişiler, sıradan
amaç için hatta bir anlık öfke ile dahi yapabilir. Oysa katliam planlı,
programlı, sistemli, örgütlü bir şekilde yapılır. Hem Hrant’ın sözde çevresinde
olduğunu iddia edenler, hem arkadaşları, hem de ölümünden sonra bir Hrant
seviciliği kervanına kapılanlar sıklıkla Hrant’ın öldürüldüğünü
dillendirmektedirler. Hrant Dink katledilmiştir.
Adeta
kapitalizmin ne gördüm delisi olurcasına Che’yi ikonlaştırması ya da onun
fotoğraflarını rant haline dönüştürmesi misali neredeyse memlekette bir Hrant
ikonlaştırmasıdır, Hrant rantiyesidir gidiyor. Hrant Dink sadece Ermeni
değildi, Hrant Dink sadece hristiyan bir ailenin çocuğu değildi, Hrant Dink bir
öteki değildi, çünkü öteki kelimesinin kendisi ve kullanıldığı yerlerin hepsi
başlı başına birer ötekileştirmedir, öteki kelimesi kökünü incelenmeden,
anlaşılmadan, neredeyse herkesin ağzında sakız olmuş bir kelimedir, oysa kelime
tamamıyla Hrant’ın da içinde bulunduğu ve hayatının neredeyse sonuna kadar
savunduğu sosyalist düşüncenin dışında bir kelimedir, öteki kelimesi tıpkı bir
zamanlar yahudi âlimlerinin müslüman olduktan sonra islam dilini, islam
felsefesini bozması, değiştirmesi tarzında, sözde sol adına sosyalizm adına
dışardan sıkıştırılmış bir kavramdır ve nedendir ki bu ülkede tarih okumayan,
hiçbir yayın takip etmeyen, herhangi bir kelimenin kavramsal ya da kuramsal ya
da kimler tarafından nasıl kullanıldığını araştırmadan modadır diye
kullanılagelen bir kelimedir, öteki kelimesi uzun yıllardır esasında bu ülkede
faşistlerin, ırkçıların, gericilerin kullandığı bir kelimedir, hatta bu
kelimenin ismini taşıyan yayın evleri, dergiler, başlıklı yazılar vardır, birkaç
on yıl geriye gidilirse bu çok rahat görülecektir, kaldı ki ne Hrant ne de onun
şahsında tariflenmeye çalışan ya da atıfta bulunan her ne varsa hiç biri öteki
değildir, öteki de olamaz. Kaldı ki kime ve neye karşı öteki olduğu belli
olmayan ve açıklanmayan bu ötekileştirme kavramı üzerinden lafazanlık yapmakta
nafiledir. Hrant bir sosyalistti beğenseniz de beğenmeseniz de, üstelik Ermeni
bir sosyalistti.
Bu
coğrafyaya sosyalist düşünceyi, başlangıçta ilk getirenler arasında da pek çok
Ermeni vardı. Bu coğrafyada belki modayla uğraşanlar bilmez ama pek çok tanıdık
Türk, Kürt vs sosyalistte esasında Ermeni’dir. Halen pek çok Ermeni
Ermeniliğini tam olarak söylemez, halen pek çok Ermeni Ermeni olduğunu da
bilmez. Sorarsın nerelisin Yozgatlıyım, Sivaslıyım, Mardinliyim, Vanlıyım,
Erzurumluyum, Hataylıyım vs der karşısındaki artık resmi ideolojinin kalıpları
içinde kendince “anlaşıldı Türk’sün, Kürt’sün vs “ der. Karşısındaki de
birinden birini seçer ve “evet, evet oyum” der. Bu soru cevabın nerede, nasıl,
hangi koşullarda sorulduğunun hiçbir önemi yoktur.
Bu
coğrafyada “Ermeni’yim” demek uzun yıllardır öyle kolay değildi. Özellikle
geçmişte ya da günümüze özellikle milletvekilliği yapmış pek çok Ermeni
toplumda genel de ya Kürt ya Türk vs olarak bilinmektedir, oysa Ermeni’dir. Bu
saçmalık, bu inkâr ve baskı tarzı öylesine yaygındır ki en kültürlüsünden, en
tanınmışına, en makam mevkilisine kadar halen biri de çıkıp diyememektedir “ben
de Ermeni’yim” diye. Gerçi eylemlerde “Hepimiz Ermeni’yiz” deniliyor, arada
kaynadığı için bir şey olmuyor.
Bu
coğrafya da kaç tane kendisini Türk, Kürt vs olarak tanıtıp da Ermeni olan var
bilen var mı, varsa bir adım öne gelsin. Hatta hatta hadi onlar şanslı diyelim,
Ermeni olduklarını biliyor ama söylemiyorlar, asıl vahim olanı Ermeni olduğunu
bilmeden kendince farklı farklı uluslardan kendini sayıp o ulusun
milliyetçiliğini yapan kaç kişi var biliyor musunuz, bilen varsa bir adım öne
çıksın.
Bir
gün bir kuyumcu atölyesinde iki arkadaş buluşuyor ve teknolojinin de
nimetlerinden faydalanıyor, bunlardan biri kendini Türk sanıyor, biri de Kürt
sanıyor ve hep de öyle bilmişler neyse kameranın karşısına geçip bir fotoğraf
çekiliyorlar. Sonra atölyeye asıyorlar bunu. Aradan birkaç gün geçtikten sonra
tekrar buluşuyorlar ama bu defa yaşlı usta da atölyede. Sohbet ilerlerken usta
dönüyor “sen bu fotoğraftaki değil misin” diyor gelen misafire. O da “evet”
diyor. Ardından “nerelisin” faslı derken ikisine de bir daha bakıyor ve usta
diyor ki “ne kadar birbirinize benziyorsunuz fark etiniz mi” ve dönüp
birbirlerine ve fotoya bakıyorlar ardından her ikisi de “evet” diyor. “Nasıl”
olur demeden usta “sen Kürt’sün, sen de Türk’sün değil mi” her ikisi de “evet”
diyor ve usta “hayır” diyor ve ekliyor “ikinizde Ermeni’siniz” diyor, “nasıl
yani” diyorlar ve her ikisinin de aileleri ve memleketleri hakkında birkaç soru
sorduktan ve sorularına da her ikisinden de “evet, evet” cevabını aldıktan
sonra “işte böyle çocuklar” diyor usta. Çocukların her ikisi de farklı farklı
bölge ve şehirlerde yaşayan ve doğup büyüyen çocuklar olmasına rağmen. Ermeni
olduklarını anlıyorlar.
Bir
başka olayda ise gerçi bunlar kimilerine şehir efsanesi ya da mitoloji olarak
da gelebilir, hatta kimileri gülebilir “tamam yıllarca Türk olarak yaşayanların
yıllar sonra Kürt olduğunu anladıkları yetmedi şimdide Türk ya da Kürt olduğunu
sananların Ermeni olduklarını mı dinleyeceğiz” diyebilirler hatta diyorlar,
neyse diğerine geçelim yılardır aynı mücadelenin içinde yer alan biri Kürt,
biri Türk iki gazeteci yıllarca birbirlerine biri Türklüğü, biri Kürtlüğü
anlatıp durmuş, biri diğerine dilini, diğeri de diğerine dilini öğretmeye
çalışmış, kültür, tarih derken yıllarca birbirlerine Türklük ve Kürtlük
hakkında bilgiler vererek-alarak geçmiş. Yıllar sonra bir tanesi hangisinin
olduğu önemli değil dönüp arkadaşına demiş ki “ikimizde Ermeni’ymişiz aslında”
demiş diğeri “evet, sen nereden biliyorsun” demiş ve ikisi de şok olmuş. Evet,
yıllarca her ikisi de birbirinden Ermeni oldukları gizlemişler.
Şimdi
Hrant’a yeniden gelelim Hrant’ın katliamına sebep olanların sözde yargılandığı
ki bu da pek kullanılmaz genelde ortada bir dava varmış gibi habire “Hrant’ın
öldürülmesine ilişkin davada …” gibi mekanik, soyut, ilgisiz, alakasız, saçma
sapan sadece burjuva basın dili adına cümleler kullanılır oysa ortada Hrant’ın
öldürülmesiyle ilgili bir yargılama davası yok. Tam tersine dinlenme tesisinde
dinlendirilen ve yakında da paşalar gibi bırakılacak olan ve ağalar gibi
karşılanacak olan ve belki de ilerde yaşadığı yerde ya da daha geniş bir
çevrede de babalar gibi muamele görecek olan sözde sanıkçıklar var, hani
şimdilik çocuklar ondan!
Bu
sözde davada sözde yargılanmakta olanlardan ismini bile anarak bu yazı
kirletmek istemediğim, Hrant’ı katleden teşkilatın üyelerinden olan ve sözde
davadan beraat eden şahıs ne yapmış kendisinden neredeyse on yaş küçük bir
kadına (14 yaşında) bakın burada da yine bu “kız” kavramı kullanılacak diye
avazı çıktığı kadar bağıranlar az akıllı olsun kız, kadın, dul, vs bu
kavramların hepsi kadın demektir ama ısrarla hala bunu bile kullanamayan bir
sözde sol, sosyalist basın var. Ve kimse de ne “kızı” demiyor. Hala kendini şu
bu olarak tanımlayıp da “kız” kelimesini haberde kullananlara da “kız” diye bir
kavramın olmadığını kadın kavramının onu da tanımladığını ve yerine kadın
kavramını kullanmanın doğru olduğunu da söyleyen yok herhalde! Neyse bu
teşkilat üyesi ve beraat eden geleceğin mafya babalarında kalmış kendinden on
yaş küçük bir kadına (gelecekteki mafya babası 25 tecavüz edilen kadında 14
yaşında) tecavüz etme iddiasıyla tutuklanmış. Ne hikmetse buna da şok olan
çeşitli Hrant sevenler derneği üyeleri olmuş! Ne bekliyordunuz, farklı bir şey
mi olacaktı, elbette ki hayır.
Halkın
ırzına geçenlere göz yumanlar, emperyalizmin bu coğrafyada neredeyse üs
kurmadığı yer kalmadığında susanlar, kapitalizmin üretici güçlerin kanını
emdiği bu ülkede burjuvazinin tetikçiliğini yapanlar, ülkenin yazarlarının,
aydınlarının, akademisyenlerinin, sosyalistlerinin vs hiç gözlerini kırpmadan
öldürenler, Maraş’ta, Çorum’da, Sivas’ta, Gazi’de halkı kadın, çocuk, genç, erkek,
yaşlı demeden katledenler hem Hrant’ı katleden teşkilatın içinde yer alacak hem
beraat edecek, hem de gidecek kendinden on yaş küçük bir kadına tecavüz edecek
ve sizlerde buna şok geçireceksiniz, bunu eleştireceksiniz, yorumlayacaksınız, yuhalayacaksınız!
Ne denir buna yuh artık yuh! O kadar liberalizmin bataklığına batmışsınız ki, o
kadar ölü sevicisi olmuşsunuz ki, o kadar insanlıktan çıkmışsınız ki, nereden
nasıl besleniyorsanız, faşizm böyle bir şeydir, bunun adı da faşizmdir, hiç
kıvırmaya gerek yok.
Faşizm
katleder, tecavüz eder. Faşizmi besleyende kapitalizmdir.
“Yok
efendim! Öyle şey mi olur, sistem içinde biz bu işi güzel güzel çözeriz,
anlaşırız, ağlarız, sızlarız, “Hepimizde Hrant’ız”” deriz olur biter! Oldu
elleme güzel oldu! Faşizmi anlamayacaksın, kapitalizmi anlamayacaksın, üstelik inkâr
edeceksin, üstelik sanki bunların yaşanmadığı bir coğrafyada yaşanıyormuş
algısını taşıyacak ve yayacaksın sonra “Hepimiz Hrant’ız”! İşte sistemde diyor
ki “hem katlettiririm hem de tecavüz ettiririm”. Şimdi burada hem bir
Sosyalistin, hem bir Ermeni’nin, hem bir aydının, hem bir gazetecinin esasında
insanlaşmanın neferlerinden birinin katliamını gerçekleştirenlerin bir parçası
olacaksın hem sözde davadan beraat ettirileceksin bu sistem tarafından hem de
bir kadına tecavüz edeceksin yakında merak etmeyin oradan da çıkar o kadınla
ailesiyle konuşurlar -tehdit mi asla!- bir bakmışsınız ki oradan da beraat
etmiş sütten çıkmış ak kaşık olur ve yetmez ama yetmez ona da evet derler! Sonra
bir güzel bir belediyede de işe girer sonra “vay vay bak görüyor musunuz
Hrant’ın katliamının ortaklarından tecavüzcü falan partinin filan belediyesinde
işe alınmış” sonra hadi bakalım bir de onu protesto, bir de ona karşı basın
açıklaması, sonra bu kapitalizm, bu faşizm böyle devam eder gider, neden mi
binlerce örneği yaşanıyor da onun için.
Halen
bilmeyenlere duyurulur, dikkat dikkat! Bu coğrafya da sosyalist katletmek,
aydın katletmek, yazar katletmek, akademisyen katletmek, Ermeni katletmek, Kürt
katletmek, Kızılbaş Alevi katletmek, kadın katletmek, ya da tecavüz etmek, işçi
katletmek, cezaevlerinde tutsakları katletmek, çocuk katletmek vs ödül, mükâfat
gerektiren işlerdir, hadi hayırlısı ey cemaat! Bu cemaati sakın o meşhur cemaatle
karıştırmayın sayın yetkililer bu cemaat daha geniş kapsamlı bir cemaat için
söyleniyor. Bu aymazlığa, bu saflığa, bu acizliğe, bu çaresizliğe, bu ne olduğu
belli olmayan, bu saçma sapan, avrupa birlikçi, sorosçu, işbirlikçi,
emperyalist kapitalist faşist anlayışla olaylara bakmayı, değerlendirmeyi,
eleştirmeyi bırakın.
Hrant’ın
sözde davası da Sivas katliamının sözde davası da 12 Eylül askeri faşist
darbesinin sözde davası da henüz açılmamış ya da açılacak olan ne kadar sözde
dava varsa bunların hepsinin teşkilatları da failleri de bu coğrafyada
ödüllendirilecektir, mükâfatlandırılacaktır. Bunu örnekleri için yüz yıl bin
yıl geriye gitmeye gerek yok son 15-20 yıla bakınız, açın daha dün 12 Eylül, 12
Mart askeri faşist darbelerinde ve tüm diğer darbelerde, katliamlarda imzası,
parmağı olan kim varsa ya işadamı oldular, ya milletvekili, ya belediye
başkanı, ya meclis üyesi beğenmediğiniz muhtar bile olan var, valisi kaymakamı
vs olanlar var. Efendim bak burada meclise, devletin bürokrasisine katil dedin,
kötüledin, hakaret ettin diyeneler neydi o sizin çokça kullandığınız evet
“haşa, sümme haşa” ne haddimize düşmüş!
Biz kim size katil demek, tecavüzcü demek, katliamcı demek ne haddimize düşmüş!
Boynumuz kıldan incedir size de makamlarınıza da, bürokrasinize de!
“estağfurullah” aman sakın yanlış anlamayın efendiler! Biz naçiz kullarınız
katledilmeyi de tecavüz edilmeyi de hak ediyoruz!
Daha
faşizmin, kapitalizmin ne olduğunu bile anlamadan, dinlemeden, kavramadan laf
salatası yapan ey ahali! Aklınızı başınıza alın. Çok eski değil bakın
izliyorlar, dinliyorlar, okuyorlar, inceliyorlar, tek tek sayıyorlar, kaç katır
varmış, kaç eşek varmış, kaç çocuk, genç varmış, kaç kilo mal varmış, ellerinde
silah var mıymış yoksa o kaval silah mıymış, üzerlerindeki kıyafet millî miymiş
yoksa klasik kot gömlek miymiş, bak bak ne konuşuyorlar bilinmeyen bir dil mi,
kim vermiş kim almış bilgiyi, kim kaldırmış kim indirmiş uçakları, düğmeye
basarken hangi pilotun eli titremiş, kaçı sonra travma geçirmiş, mevcut
sistemden “başsağlığı dileyin” pardon dilenen,” özür dileyin” pardon dilenen,
sonra da first mi second mı lady tarafından ziyaret edildik “çok şükür”
olayından sonrada “tazminatlarınız sizin olsun yoksa gideriz buradan” demenin
alemi nedir! Roboski bir katliamdır, genç çocuk demeden onlarcasını elleri
titremeden katlettiler ve o katliamı yapanlarla Hrant’ı katledenler, o kadına
ve daha nicesine tecavüz edenler, Sivas katliamını yapanlar, sözde hayata dönüş
operasyonunu yapanlar 12 Eylül askeri faşist darbesini yapanlar ve daha nice
katliamı yapanlar, grizu patlamasına katledilen işçiler, depremde ölen ve
çadırlarda yanarak ölenler, minibüslerde sel felaketinde katledilen işçiler, vs
aynı düşüncenin aynı zihniyetin, aynı teşkilatın, aynı merkezin ürünü. Çok açık
ve net bu coğrafyada savaşı yapan, katliamları da yapan, tecavüzleri de yapan,
içerde ya da dışarda her türlü tecriti de yapan aynı sistem, aynı düşünce, aynı
ideoloji, aynı merkez. Oysa ne Ermeni’si, ne Kürdü, ne Türkü, ne Kızılbaş Alevi’si,
ne İşçisi, ne Köylüsü, ne İşsizi, ne Öğrencisi, ne Kadını, ne Aydını vs hepsi
ama hepsi ayrı ayrı ve birbirinden uzak ve birbirinin katliamına, protestosuna,
eylemine uzak. Oysa katliamları gerçekleştirende, savaşı gerçekleştirende aynı
kapitalizm, aynı faşizm. İnatla, ısrarla, kaçmanın, kıvırmanın, saklanmanın, inkâr
etmenin anlamı yok!
Kapitalizme
karşı faşizme karşı en güçlü en iyi en sonuç alıcı olan Bilimsel Sosyalizm ’dir.
Bilimsel
Sosyalist bir mücadele verilmediği sürece, örgütlenilmediği sürece bu savaş ve
bu katliamlar sürecek sürerken de bu ayrı gayrı protestolar, eylemler vs de
sürecek. Hrant’ın, Sivas katliamının, 12 Eylül askeri faşist darbesinin,
Roboski katliamının, Tecridin, Nükleere karşı, Hes’lere karşı, Anadilde eğitim
isteyenlerin, Emekçi kadınların, Grevlerin, İşgallerin, Boykotların ve daha pek
çok eylemliliğin hepsinin temel ana sebebi kapitalizmdir faşizmdir. Dolayısıyla
da kapitalizme ve faşizme karşı mücadelenin de temel ana çıkış noktası Bilimsel
Sosyalizm ‘dir.
Bilimsel
Sosyalizm ’de ısrar kapitalizmin faşizmin yok olması demektir.
Aksi
halde bu coğrafya yüzyıllardır devam eden iktidarcı, devletçi, tekçi, devlette
esas devamlılıktır ilkeleriyle devam edegelen sömürgeci kapitalist, faşist
sistem Koçgiri ’de, Dersim’de, Ağrı’da, Zilan ’da vs miras aldığı Çorum’da,
Maraş’ta, Sivas’ta, Gazi’de, sözde hayata dönüş operasyonlarında,
cezaevlerinde, ölüm oruçlarında, tecritlerde, operasyonlarda, üniversitelerde,
fabrikalarda, maden ocaklarında, Roboskilerde vs daha çok katliama da tecavüze de
devam edecektir.
Kapitalizm
ve faşizmin dilinden sadece Bilimsel Sosyalizm anlar, onu ancak Bilimsel
Sosyalist bir örgütlenme ve mücadele yok edebilir.
Onun
içindir kapitalizm var gücüyle karış karış her köşede her yerde en küçük
sosyalist birikimi, sözü, yaklaşımı, düşünceyi, örgütlenmeyi, parçalıyor,
dağıtıyor, yok ediyor. Onun içindir faşizm en küçük sosyalist çıkışı inkâr ve
imha ediyor. Onun içindir ki kapitalizm ve faşizm el ele kol kola sadece ve
sadece topluma Kemalizm’i, dini, gericiliği, cemaatçiliği, milliyetçiliği,
ırkçılığı, savaşı, inkârı, imhayı, emperyalist her türlü kararı, içi boş
anlamsız sadece adında sol, sosyalist, komünist, işçi kelimelerinin olduğu
esasında liberal işbirlikçiliğin hâkim olduğu partileri dayatıyor ve toplumun
muhalif güçleri sözde bu işbirlikçi solu nimetten sayıyor arkasına takıyor ve
parçalana parçalana, bölüne bölüne, enerjiyi, gücü sağa sola savura savura,
elde bulunan kıymetli yapıyı, kişileri de cezaevlerine doldurulmasına göz
yummuyor.
Bu
uyuşmuş, bu ilaçlanmış, bu afyonlanmış, hal ve vaziyetten artık çıkılmalıdır.
Evet, Marks ne dedi yılar önce “din afyondur” dedi gerçi kimileri anladı
kimileri yanlış anladı ama Marks ne dediğini çok iyi biliyordu ve doğru
söylüyordu her ne kadar günümüzde de geçmişte de sözde Marksist olduğunu iddia
edenler “yok efendim aslında Marks öyle dememiş” dese de din afyondur. Bugün
dini sözde kullananlara karşı halkın dini inançlarına saygı adına kendi
ideolojik politik duruşunu unutan yıllarca devrimci mücadelenin içinden
gelenlerin bir gecede “selamünaleyküm” demeye başlamasını ve daha nice tavır ve
davranışın nedenini artık ilan etmenin sırası gelmiştir. Bu coğrafyada sizin
savunduğunuz sözde sol siyaset afyondur. Evet ahali! Siyasetiniz afyondur! Çok
net açık neyle bulandığı, hangi ideolojinin, hangi politikanın ürünü olduğu,
nereden emir aldığı, kime hizmet ettiği belli ve açık olan siyasetiniz afyondur!
Bu coğrafyanın hiçbir devrimci siyasetinde ne Denizlerde, ne Mahirlerde, ne
İbolarda, ne Mazlumlarda, ne Kemallerde, ne Hayrilerde, ne de adını saygıyla
andımız devrimcilerin siyasetinde sizin afyonlu siyasetiniz olmadı, olamazda,
olmayacakta.
Durun,
düşünün, bir kere daha okuyun, izleyin, dinleyin, geçmişten günümüze ve
geleceğe gidecek olan hangi ideolojik politik mücadele tarzı bugün sözde
verilen mücadele tarzına benziyor!
Faşizmin
en çaresiz, en baskıcı, en zor, en imkânsız, “en imansız, en dinsiz, en
tanrısız” -hani öyle derlerdi ya işkenceciler- koşullarda bile bir parça
ateşle, bir alev olup gitmek, Mazlum olmak en onurlusudur.
HASAN
HÜSEYİN BEYDİL
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder