27 Mart 2016 Pazar

BİLİMSEL SOSYALİZMİN DEMOKRASİ VE İLETİŞİMSEL EYLEMLİLİĞİ ÜSTÜNE

Şimdilerde kimileri dünyanın demokrasiler çağında olduğu varsayımını savunmakta.

Ayrıca bunun da uygarlık olduğunu iddia etmekteler.

Evet, doğrudan ister antik Yunandan, ister eski Roma’dan alalım ya da Sümer’den, Hint’ten, Çin’den ne de olsa herkesin bir demokrasi başlangıcı var, sonuçta adı geçen demokrasi sadece ezenlerin, sömürenlerin demokrasisidir.

Günümüzde burjuva demokrasisini adeta tüm insanlığı kapsayan bir demokratik anlayış gibi sunanlar unutmasınlar ki burjuva demokrasisinin karşıtı ve esas demokrasi proletarya demokrasisidir.

Üretici güçlerin demokrasisi karşısında sözde “genel geçer bir demokrasi” adı altında savunulan burjuva demokrasisidir.

Kimi kendine sözde “sosyalist, komünist” diyen kişi ya da örgütlerde sözde demokrasi adına burjuva demokrasisine hizmet etmekten geri kalmamaktadır.

*

Günümüzde “demokrasi” adı altında burjuva demokrasisini savunmaktan öteye gidemeyen ideologlar, teorisyenler, aydınlar, politikacılar unutmasınlar ki bu eylemleriyle sadece kapitalizmin değirmenine su taşımaktadırlar.

*

Demokrasiyi ağzından eksik etmeyenler nedense iş burjuvaziye ve İşçi Sınıfına geldiği zaman dilleri tutulmaktalar.

“Çağımız bilmeme çağı…” diye başlayan yüzlerce cümlenin hiç birinde üretici güçlerin sömürülmesi asla dile gelmez.

Her şey ama her şey çiçek, böcek, taş, kaya, hava, su vs. her şey konuşulur, tartışılır ama işsizlik, açlık, yoksulluk, işten atılma, emek-sermaye çelişkisi asla konuşulmaz.

Neden çünkü demokrasi gelecek her şey düzelecek, iyi de dilinizin altındaki baklayı çıkarında görelim o demokrasi dediğiniz burjuva demokrasisi değil de nedir?

*

Katılımcı, çoğulcu, parlamenter, sosyal, dar, geniş, uzun, ince birçok demokrasi şekli vardır ki bunların hepsi sadece kapitalizme yani sermayeye, yani burjuvaziye, yani patronlara, yani sömürgecilere, yani ezenlere hizmet ederler.

Demokrasi, burjuva diktatörlüğü zehrinin tatlandırılmış halidir.

*

Evet, günümüzde cep telefonlarıyla, sosyal medya aracılığıyla ve diğer iletişim araçlarıyla insanlarının kendilerini ifade ettikleri bu vesileyle de demokrasinin geliştiği iddia edilse de böyle bir şey söz konusu değil.

Bilmeyenlere hatırlatalım internet, televizyon, radyo, dergi, gazete, bunların tarihsel gelişimi ve amacı üç aşağı beş yukarı aynıdır ve insanlar bu araçlarla geçmişten günümüze kadar kendilerini ifade etmektedirler.

İnternet üzerine yapılan konuşmalar ve yazışmalar iletişimsel eylemliliğin tarihsel köklerini bilmemekle ilgilidir.

Ayrıca teknik gelişmelerin sosyal bilimler üzerindeki diyalektiksel gelişimine azıcık kafa yormayanlar ki kendine özellikle siyaset bilimi okuduğunu söyleyenler oturup zahmet edip diyalektik materyalizmi ve tarihsel materyalizmi okusalar bu süreçlerin birbirlerini nasıl etkilediği ve bunun ne kadar doğal bir iletişimsel eylemlilik olduğunu kavrarlar.

İnsanın kendini ifade etme alanları vardır, bu alanlar, yayın organları, medya, basın, televizyon, sokaklar, kurumlar, partiler, dernekler, sendikalar, vs kısacası toplumun bulunduğu ya da ulaşabildiği her alan insanın kendini ifade etmeye çalıştığı alandır.

İnternette bunlardan biridir.

Bu denli saçma sapan elle tutulacak hiçbir yanı olmayan hiçbir mantığa dayanmayan tıpkı paratoner bulunduğunda “bu şeytan icadı” diyen manastır sakinleri gibi “internetten, şundan bundan bir halt olmaz” diyenler tarihi bir kere daha gözden geçirsinler.

Unutulmamalıdır ki dün gazete ne ise, dergi ne ise, televizyon ne ise, radyo ne ise vs. günümüzde internet o demektir.

Zamanla bunu kavrarsınız.

Ki burjuvazi bunu kavramış.

Kimileri üretici güçlerin ve öncülerinin daha matbaanın 500 yıl sonra gelmesi misalinde olduğu gibi ancak 500 yıl sonra anlamasını istemekle sadece toplumu iletişimsel eylemlilikten uzaklaştırmaya çalışmaktadır.

İletişim araçlarının nasıl, neden kimlerle kullanılacağına dair birçok ileri geri konuşanlar mevcuttur.

Hemen bugünden yarına bu araçlar aracılığıyla kapitalizmin devrileceğini, hemen herkesin özgürleşeceğini, sömürünün de ortadan kalkacağını düşünenler ne kadar zavallılar bir bilseler.

Kapitalizmle mücadele ne dün, ne bugün, ne de yarın sadece iletişimsel eylemliliklerle olmayacaktır.

Kapitalizmle mücadele dünde farklı farklı araçlarla yapılıyordu bugünde farklı farklı araçlarla yapılmaktadır, yarında gelişen teknolojiler doğrultusunda farklı araçlarla yapılacaktır.

Bilim nedir, tarih nedir, yaşam nedir, insan nedir, toplum nedir, mücadele nedir, savaş nedir, strateji nedir, taktik nedir, araç nedir, amaç nedir vs. bunların hiçbirine beş dakika bile kafa yormadan düşünmek, yorum yapmak, sadece saçmalamaktır.

Oysa unutulmamalıdır ki üretilen, keşfedilen, icat edilen, bulunan, uygulanan hiçbir şey toplumdan bağımsız olamaz.
Zamanla toplumun yaşamının önemli bir parçası haline gelir.

Neyin, nerede, ne amaçla kullanıldığına bakıldığında sonuç açıkça ortaya çıkacaktır.

Unutulmamalı ki dün herkes gazete dergi okumuyordu, dün herkes radyo, televizyon dinleyip izlemiyordu, bugünde herkes internet kullanmıyor.

Ancak her geçen gün iletişimsel eylemliliğin içinde yer almaya çalışmaktadır toplumlar.

Bunun zamanla daha da artmasında insanlığın daha çok şeyi paylaşmasını sağlayacaktır.

Ancak burada unutulmamalıdır ki burjuva medyası basını elindeki sömürüden elde ettiği imkânlarla bizden öndedir.

Bu önde olmayı her türlü iletişimsel eylem aracıyla aşmak zorundayız.

Bu bildiri, broşür, gazete, internet paylaşımları, duvar yazıları, dergi, radyo, televizyon vs. hepsini ama hepsini iletişimsel eylemsellik adına kullanmak zorundayız.

Bu iletişimsel eylemlilik diğer eylem çeşitlerinden sadece bir tanesidir unutulmasın.

Tüm eylem çeşitlerinin bir araya gelmesiyle ancak kapitalizm karşısında zafer elde edilebilir.

*

Neoliberalizm denilen kavram kapitalizmden başka bir şey değildir.

Tıpkı diğer pek çok farklı süslü, benekli, çiçekli kavramlar gibi bu kavramda sadece bir hedef saptırma amaçlı kullanılmaktadır. Keza demokrasi kavramı da kapitalizmden başka bir şey ifade etmez, burada unutulmaması gereken dilinden demokrasi kelimesi eksik olmayanların hiç “antikapitalist” olduğunu söylediklerini duydunuz mu, elbette duymadınız, çünkü burjuva demokrasisi demek yerine demokrasi diyerek sanki “herkes için demokrasi” dermişçesine kullanılmaktadır, oysa demokrasi kelimesi sadece burjuvalar içindir dolayısıyla kapitalizm içindir.

Neoliberalizm demokrasinin ilişkisi ise her ikisinin de kapitalizmle olan ilişkisidir esasında ve temel amaç üretici güçlerin devam eden sömürü düzenine karşı savaş açmamaları için mevcut durumu, sistemi yumuşatma, ılımlılaştırma, vs. adınadır.

Devam eden her türlü demokratik mücadele incelendiğinde zerre kadar bu mücadeleler patronlara, sermayeye, burjuvaziye yani kapitalizme zarar vermez, sistem yürür ve devam eder, sende sadece demokrasi ve neoliberalizm tartışmalarıyla debelenir durursun.

*

Öncelikle kimi sözde sosyalist-komünist yazar, aydın, ideoloğun birçok tezinin özünü incelediğimizde açık ve net görünen mevcut kapitalist sistem içinde üretilen tezler karşısında sadece tespit yaptıklarını görmeliyiz.

Oysa bilimsel sosyalizm sadece tespit yapmak değildir.

Aynı zamanda aynı çevreler mevcut kapitalist sisteme muhalefet yaparak sözde karşı koyduklarını savunmaktadırlar.

Oysa bilimsel sosyalizm sadece muhalefet yapmak değildir.

Bilimsel sosyalizm hem sınıfsal eleştiri hem de sınıfsal müdahale yapmak zorundadır.

Aksi halde yapılan hiçbir şey bilimsel sosyalizmin kapitalizm karşısındaki savaşımını zaferle sonuçlandırmaz.

Sadece tespit ve muhalefet kalan sözde sosyalist-komünist hareketler reformizmin yani kapitalist işbirlikçilikten öteye gidemez, tespitle kalmayıp sınıfsal eleştiri, muhalefetle kalmayıp sınıfsal müdahalede bulunanlar ise kapitalizm karşıtı ve onu yerle bir edecek olan devrimcilerdir.

 Savaş günümüzde her ne kadar burjuvaziyle üretici güçler arasında görünüyorsa, reformistlerle, devrimciler arasında da devam etmektedir.

Reformistler her dönem sosyalist, komünist kaynaklardan beslenmiş olsalar da, o köklerden gelseler de eylemsellikleri tamamen mevcut sistem içinde çözüm aramak adı altında zamanla mevcut sisteme bağlılıklarını ifade etmekten öteye gidememektedirler.



Hasan Hüseyin Beydil

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder