27 Mart 2016 Pazar

KIZILBAŞ ALEVİ SOYKIRIMI

Çok gerilere gitmeden Dersim, Maraş, Çorum, Sivas, Gazi ve daha pek çok katliam cumhuriyetin Kızılbaş Alevilere yönelik yapmış olduğu sadece birkaç katliamdır.

Katliamların arkasında ne kadar gerici, yobaz, şeriatçı, dinci, faşist vs gibi kavramlarla tanımlanan kişi ya da kişiler tarafından yapıldığı iddia edilse de bu ve daha pek çok katliamın arkasında emevi sultanı muaviye ’den günümüze kadar devam eden devlet ve sistem anlayışı bulunmaktadır. Bu tarihsel olarak devam eden sistem özellikle Kızılbaş Alevi katliamıyla kendini var etmektedir. Çünkü bu sisteme en başından günümüze kadar en yoğun ve en şiddetli şekilde karşı olan Kızılbaş Alevileridir.

Emevi anlayışı ile -ki bu anlayış halen mevcut sistem tarafından devam ettirilmektedir-  Kızılbaş Alevilik arasındaki en temel farklılık “özel mülkiyet” anlayışıdır.

Kızılbaş Alevilik düşünce sisteminin başlangıcından günümüze kadar incelendiğinde her nerede olursa olsun mülk ortaklığını savunmuştur. Bireyciliği değil toplumculuğu savunmuştur. Bu fark tek başına egemenleri (sömürgecileri ve onların işbirlikçileri) her zaman korkutmuş, rahatsız etmiştir. Özel mülkiyet sadece klasik tanımla mal, mülk demek değildir. Egonun aşılması, bireyciliğin olmadığı, mülkü temsil eden hiçbir şeyin olmadığı buna devlette dâhil vs hepsinin top yekûn reddidir aynı zamanda.

Egemenler her ne şekilde olursa olsun tarihsel dönemlere bakıldığında farklı din, mezhep, devlet, ideolojiden olmaları hiçbir şeyi değiştirmeksizin mesele Kızılbaş Alevi katliamı olunca işbirliği içine girmişlerdir. Bugünde değişen bir şey yok. Bugünde mesele Kızılbaş Alevi katliamı olsun hiçbir fark gözetmeksizin egemenler ve onların işbirlikçileri katliamlarını yine yaparlar.

Özellikle dinsel ve politik açıdan adeta Kızılbaş Alevilerini katletmek hem bu dünyada hem de “öteki dünyada” ödüllendirildiğine inanırlar. En azından bu dünyadakilerini görme şansımız oldu. Kızıllaş Alevi katliamlarına her kim katılmış ise mal, mülk, servet, makam, mevki, vs ile ödüllendirilmiştir. Bunun için tek tek örnek saymamıza gerek yok, sadece dönemin Dersim, Maraş, Çorum, Sivas, Gazi katliamları incelenirse en küçük askerinden, bekçisine tüm katliam kadroları incelendiğinde hemen hemen hepsi ya rütbece ya da milletvekilliği ve veya bakanlıkla ödüllendirilmiştir. Bu bile tek başına sistemin Kızılbaş Alevileri katletmenin başlı başına gerekçesidir.

Şehir efsanesi ya da komplo teorisi ya da gerçek henüz tam olarak bu konu hakkında yeterli bilgi olmasa da yakın gelecekte yeni bir Kızılbaş Alevi katliamı gerçekleşeceği tartışması açık, ortada durmakta. Elbette bunu tartışmak yerine her zaman ki gibi geçmişte dört dağın arasına yolu suyu olmayan kolay kolay kimsenin giremeyeceği yerleşim alanlarını kendine köy edinmiş Kızılbaş Alevilerin bir kısmı bu konuyu da dört dağın arasına sıkıştırıp bu konuyla ilgili herhangi bir tartışma yerine konuyu duymamak daha iyidir demektedir. Ancak bilinmelidir ki emevilerden günümüze kadar gerçekleştirilen katliamlar her dönem gerekçeli kararlarla yapılmıştır. Yani “hadi bugün canım biraz Kızılbaş Alevi katledelim” demekle yapılmadı. Planlı, programlı, sistemli bir şekilde yapılmıştır bu katliamlar ve bu katliamlar katliamları yapanlar tarafından bir ibadet, bir ayin, bir çeşit adeta imanın şartı gibidir. Dolayısıyla bunu çeşitli dönemlerde yapmazlarsa dinden imandan geri kalırlar ve mevcut sistemlerinin sanki güçsüz kaldığını düşünerekten en şiddetli şekilde güç gösterisi şeklinde katliamlar yapılır.

Katliam felsefesi, katliam şekilleri, katliam amaçları doğru incelenmelidir. Salt katliam denilip ağıt yakılacak, ah vah çekilecek kavramlar değildir. Katliam adeta kurban kesmek gibi bir ibadettir. Evet, kurban kesmek ne kadar ibadetse ne kadar sevapsa Kızılbaş Alevi katliamı da o kadar sevaptır! Burasını çok dikkatli şekilde anlamak, düşünmek, yorumlamak zorunda herkes. Katliamları sadece dar, kısa, basit anlamlarda anlamak katliamların içini boşaltmaya eşdeğerdir. Katliamları sadece bir anma, miting, eylem, söyleşi ve benzeri şekillerde protesto etmekte katliamları yeterince anlamamaktan gelmektedir.

Hafızamız balık hafızalı değil. Aslında balıklarında hafızası hakkındaki bilgide yanlıştır. Balıkların hafızası öyle bahsedildiği gibi çok az değildir tam tersine öylesine güçlü bir hafızaları var ki bırakın insan hafızasını tüm teknolojik araç gereçle bile insanın yapamayacağı pek şeyi balıklar yapmaktadır.

Dersim katliamında kaç bomba yağdırılmıştır o köylerin üzerine o bombalar kaç Kızılbaş Alevi’yi paramparça etmiştir, Maraş’a katliamında bakalım kaç Kızılbaş Alevi delik deşik edilmiştir, Çorum katliamında kaç Kızılbaş Alevi kurşuna dizilmişti, Sivas katliamında kaç Kızılbaş Alevi cayır cayır yakılıp küle dönmüştür, Gazi katliamında kaç Kızılbaş Alevi öldürülmüştür evet bunlar birer korku, gerilim filmi değil. Öyle sadece ayda yılda bir kanıksayarak izlenilen dizi filmi değil. Bu katliamların hepsi hem mevcut sistemi korumak, kollamak, hem devletin bekasını devam ettirmek, hem de birer ibadettir. Evet, bu katliamları yapanlar kendi dinsel inanışlarına göre kutsanmış insanlardır. Bu katliamları yapanların vicdanları rahattır, hiçbir şekilde insani açıdan hiçbir rahatsızlık çekmemektedirler. Bugüne kadar ne katliamı yapanlar ne yaptıranlar arkalarına dönüp bakıp da “biz de bu katliamı yaptık, tüh vah” dememişlerdir. Tam tersine hep daha ileri daha ileri yeni nasıl ve ne tür katliamlar yaparızın planlarını yapmışlardır ve yapmaktadırlar.

Kendini bilmez, ne olduğu belli olmayan, kime hizmet ettikleri belli olmayan türden insanlardan bahsedilir sıkça oysa bunların kime hizmet ettiği çok açıktır, sistemin ta kendisine hizmet etmektedir bu insanlar.

Katliamları sadece anma, miting anlayışı içersin de ele alarak katliamların arka planındaki mevcut sistemi koruma ve kollama, Kızılbaş Alevi katliamının rutin bir sistem görevi, Kızılbaş Alevi katliamının bir ibadet olduğunu buradaki ibadeti sadece bir dini amaç olarak değil aynı zamanda bir ideolojinin kendi görev ve sorumluğu olarak düşünülmelidir. Bunlar anlatılmadığı açıklanılmadığı, geniş halk kitlelerine bu konuda ortaklaşılmadığı sürece “dolunay yaklaşıyor evet kurt adamların vampirlerin salyaları uzun zamandır akıyor uzun zamandır Kızılbaş Alevi kanı emmiyorlar, uzun zamandır Kızılbaş Alevi eti yemiyorlar.” Korku filmi gibi değil mi, evet korku filminden de beter aslında katliamlar. Biraz olsun bugüne kadar bu katliamları bilmeyenler ya da bilip de kanıksamış olanlar bu katliamların nasıl yapıldığını oturup biraz incelesinler baksınlar bakalım en değme korku, gerilim, cinayet, savaş filmleri nasılda sıradanlaşacaktır bu katliamların yanında.

Kızılbaş Alevi katliamları dünya katliamları tarih de sürekli ve kesintisiz devam eden tek katliamdır. Bu katliamlar esasında doğru incelendiğinde tarihe yayılmış dönem dönem yapılan bir soykırımdır. Bu soykırım diğerlerine pek fazla benzemez. Diğer soykırımlar genelde kısa süreli ve sonrasında biten türdendir. Oysa Kızılbaş Alevi Soykırımı tam tersine binlerce yıldır sürmektedir ve halende sürüyor. Kızılbaş Alevi Soykırımı’nı her egemen güç kendi egemenlik döneminde adeta bir şölen, festival, karnaval, kutlama havasında yapmaktadır. Her egemen güç bu soykırımları yaparken iktidarlarının adeta kutsamakta, takdis etmekte, perçinlemek  “evet, şimdi iktidar olduk” demektedir. Kızılbaş Alevi Soykırımı dönem dönem eden katliamlar bütünüdür. Tek bir Kızılbaş Alevi kalmayana kadar bu soykırıma yeminlidir egemenler. Kızılbaş Alevi Soykırımı’nı doğrudan analiz edemeyen çevreler soykırımın dar anlamıyla katliamlara baktıkları içindir ki sorunu anlayamamışlardır halen. Oysa açık net milyonlarca Kızılbaş Alevi katledilirken egemen güçler asla yönetim olarak Kızılbaş Alevi Soykırımı’nı kabul etmemiştir ve son vermemiştir.

Sultanlık, halifelik, padişahlık, cumhuriyet vs hiç fark etmeksizin Kızılbaş Alevi Soykırımı devam etmiş ve etmektedir.

Haremlerinde cariyeleriyle cirit atanlar dışarıda Kızılbaş Alevi kanı akmadan bu keyfi yapamayacaklarını çok iyi bilmektedirler.

Ortak yaşam, ortak paylaşım, ortak mülkiyet, kardeşlik, paylaşım, üretim, eşitlik, adalet, özgürlük kavramları her zaman egemenleri yerinden sarmıştır. Bu kavramları tarihi boyunca savunan Kızılbaş Aleviler her zaman bu kavramlara karşı çıkan egemenler tarafından soykırıma uğramıştır, uğramaktadır. Kızılbaş Aleviler egemenlerin her zaman korkulu rüyasıdır. Bugün bile hâkim sınıflar ve iktidar çevreleri “her kesimle çözüm yolu buluruz ama Kızılbaş Alevilerle bulamayız” demektedir.


Unutulmasın ki Kızılbaş Alevi Soykırımı devam etmekte ve yeni katliam planları birilerinin çekmecesinde beklemektedir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder