“KOCANI
İKNA ETMEZSEN, ÖLECEKSİNİZ, SÖYLEMEDİ DEMEYİN!”
“Kraliçe
kocanı ikna et yoksa öleceksin, pardon öldürüleceksin” başlıklı bir haber
yayınlandı. Nerede bir Arap gazetesinde. Adı mı, çok önemli değil. Birkaç aydır
süren isyan hakkında kraliçe ilk kez konuştu. Gazete bu yazının yanına şöyle
bir yorum ekledi. “Kocanıza söyleyin, akıllı olsun, kan dökmeyi bıraksın, onu
ikna edin, aksi halde sizde onunla birlikte öleceksiniz…”
Kraliçe,
ülkesinde başlayan mevcut yönetim karşıtı isyanlarla ilgili ilk kez konuştu.
Kendisi de bir Arap ülkesi doğumlu olan kraliçe aynı ülkede estetik cerrahken
tanıştığı kocasıyla evlenme kararı almıştı. Aylardır süren isyanlarla ilgili
bir Arap gazetesine değerlendirmeler yapmayı tercih etti.
Fakat
kraliçenin düşüncelerinin yayınlandığı gazete, kraliçeye çok ağır sözlerle
yüklendi. Kraliçe gazeteden gelen teklifle şu açıklamaları yaptı: eşim sadece herhangi
bir grubun değil tüm ülkenin devlet başkanıdır. Kraliçe olarak elimden
geldiğince pek çok sosyal sorumluğu gerçekleştirdim, ihtiyacı olanları
destekleyen pek çok projeyi hayata geçirdim. Özellikle kırsal kesimin
kalkınması için halen çalışıyorum. Çoğu zamanda eşime yardımcı ve destek
oluyorum. Ayrıca da farklı düşüncelerle ayrılıkları ortadan kaldırmak için
elimden geldiğinde diyalogları geliştirmeye çalışıyorum, hatta bunu her zaman
teşvik ediyorum. Şiddete uğrayan aileleri de sık sık ziyaret ediyorum.
Gazete
kraliçenin bu açıklamalarına ilişkin birde yazı yayınladı.
“Eşinize
söyleyin aklını başına alsın, yapmış olduğu şiddeti durdursun ve farklı
düşüncelerde olanlarla görüşmelere, müzakerelere başlasın” başlığıyla yazıda şu
ifadeler yer aldı: kraliçe siz birkaç yıl önce çok modern biri olarak
görünüyordu. Sizin duruşunuz eşinizin diktatörlüğünü değiştiriyordu. Görüyoruz
ki eşiniz pek çok operasyonla binlerce insanın ölümüne sebep olmaktadır.
Ölenlerin aileleriyle görüşmeniz takdire şayandır. Bu merhametiniz sadece kocanızın
askerlerinin ailesi için mi geçerli yoksa diğer isyancıların aileleri içinde
geçerli mi? Bu görüşmeleriniz yanında daha önemli olan bu ziyaretlerinizin
yanında eşinizle görüşüp isyancılara yönelik operasyonları durdurmasını
sağlayın. Siz de eşiniz bir an önce bu yolu seçin. Çevrenizdeki, ailenizdeki,
yönetiminizdeki şiddeti savunanlarının derhal görevine son verdirin, askeri
operasyonlara son verin. Bunu
gerçekleştirdiğiniz zaman hem sizin hem de eşinizin hayatı bağışlanacaktır.
Yani sizi affedeceğiz. Bu dediklerimizi kelimesi kelimesine yaparsanız eşinizin
ve sizin hayatı devam eder ve sessiz sedasız yönetimden elinizi çekerek çekilip
dilediğiniz yere gidebilirsiniz. Yok, eğer isyancıları askeri baskı ve şiddetle
sürdürürseniz ülkenizin her karışı kan deryasına döner. İktidarınız,
hükümetiniz, yönetiminiz kısacası her şeyiniz yerle bir olur ve siz, eşiniz
çoluğunuz çocuğunuz, yaşlınız, genciniz katledilir. Kısacası hepinizin katli
vacip olur. Hepiniz kanlarınızda boğulursunuz.
Bu
arada BM güvenlik konseyinin kraliçenin eşine tüm görevlerinden elini
çekmesiyle ilgili bir karar tasarısı yayınladı.
Soru:
Yukarıda röportaj yapılan kraliçe hangi ülkenin kraliçesidir?
Büyük
Britanya (İngiltere) (Meşruti Krallık)
Avusturalya
(Federal Meşruti Monarşi)
Kanada
(Meşruti Monarşi)
Yeni
Zelanda (Meşruti Monarşi)
Belçika
(Meşruti Krallık)
Danimarka
(Meşruti Krallık)
Hollanda
(Meşruti Krallık)
Liechtenstein
(Parlamenter Monarşi)
Lüksemburg
(Meşruti Monarşi)
İsveç
(Meşruti Krallık)
Norveç
(Meşruti Krallık)
İspanya
(Meşruti Krallık)
Monako
(Meşruti Monarşi)
Vatikan
(Seçime Dayalı Mutlak Monarşi)
Grenada
(Meşruti Monarşi)
Lesotho
(Monarşi)
Cevap:
Hiç biri. Çünkü hepsi demokrasiyle yönetiliyor. Hiç birinde isyan olmaz. Hiç
birinde insan hakları gasp olmaz. Hiç birinde emek sömürülmez. Hepsinde de
halklar özgürdür, eşittir. Huzur, mutluluk, refah, tavan yapmıştır hepsinde.
İşsizlik yok hiç birinde. Sosyal güvence, sağlık sorunu yaşanmaz hiç birinde.
Hiç birinde sendikasız işçi yok. Hepsinde her türlü din ve vicdan hürriyeti
var. Hepsinde her türlü düşünce özgürce savunulur. Kadına şiddet hiç birinde
yok. Çocuk ölümler yok. Uyuşturucu bağımlılığı yok. AİDS yaygın değil. Fuhuş
hiç yok. Namus cinayetleri yok. Hak gaspları yok. Azınlıkların hepsi anadilde
eğitim yapıyor. Katliam asla olmaz. Soykırım hiç yok. Dünyanın hiçbir yerini
sömürmediler. Afrika’nın, güney amerika’nın yeraltı ve yerüstünün kanını emmediler.
Hiç birinin dünya savaşlarıyla ilgisi yok. Hiç biri asla ve asla emperyalist
değil, kapitalist değil hele hele içlerinden hiç birinden faşist çıkmaz. Örneğin
İrlandalılar ve Katalanlar asla ama asla özgürlük mücadelesi vermediler. Faili
meçhul cinayet hiç olmaz. Askeri darbe olmaz. İşkence olmaz. Gözaltı tutuklama
yok. Cezaevi diye bir kurum hiç birinde yok. Göçmenler tümünde birinci sınıf
vatandaştır. Göçmenlerle normal vatandaşlar aynı mahallede oturur. Hiçbir
göçmenin evi naziler tarafından yakılmaz. Irkçılık asla bu ülkelerde olmaz.
Mayaların, Azteklerin, İnkaların, Kızılderililerin, Aborjinleri, Afrikalıların
hiçbirinin soykırıma uğraması, köleleştirilmesi, vahşi muamelesi görmesi söz
konusu bile değildir. Amerika ve kıtasına asla ama asla coğrafi keşifler
sırasında sömürüye katliama gitmemişlerdir, sadece yaz tatili yapmışlardır.
Ayrıca dünyada hiç ama hiç kapitalist işbirlikçi ülkeleri jandarmaları yapmazlar.
İnsan hakları, demokrasi, eşitlik, özgürlük, barış bu ülkelerin en temel
ilkeleridir ve bütün güçleriyle tüm dünyaya bunu yaymaya çalışırlar. Dünyanın
neredeyse yarısından fazlasını şantiyeye çevirip ne petrol ne doğalgaz, ne
altın, ne elmas ve daha pek çok maden yataklarını onlar işletmemiştir.
Özellikle amazon ormanlarının yarısından fazlasını kesip biçim ozon tabakasının
delinmesine de bunlar sebep olmadı. Nükleer santralleri, nükleer silahları asla
almaz, yapmazlar. Baraj yapacağız enerji elde edeceğiz gibi yalanlarla dünyanın
pek çok ülkesindeki doğal yaşamı yıkıma asla uğratmazlar. Sırf karılarının,
kızlarının lüksü keyfi için milyonlarca hayvanın kürkü için nesillerini
tüketmezler. Nerede ne kadar tarihi eser varsa çalmazlar. Uyuşturucu kaçaklığı
asla yapmazlar. İstihbarat örgütleriyle başka ülkelerde darbe yapmazlar. Hepsi
ama hepsi modern, çağdaş, ileri, uygar, medeni ülkelerdir. Onlar sabah akşam insan
hakları, demokrasi, barış, eşitlik, özgürlük kavramlarıyla yatar kalkarlar. Tüm
dünyanın da böyle olması için her türlü fedakârlığı yaparlar.
Yukarıdaki
kraliçe elbette avrupalı bir kraliçe ama hangisi biz bulamadık. Artık bu Arap
gazetesi bir gün bu kraliçeyi açıklar umarız!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder