68’DEN GÜNÜMÜZE DEVRİM VE
BİLİMSEL SOSYALİZM MÜCADELESİ
68 kuşağına dair her türlü
çarpıtma, karalama, küçümseme ve sorunlu söylem ve davranışların temelinde
dönemin önderlerinin ideolojik-politik çizgisini yok sayma, içini boşaltma, tek
cepheden değerlendirme yatmaktadır.
Her nereden ve kimlerin eliyle,
diliyle olursa olsun 68 kuşağı önderleri Devrime ve Bilimsel Sosyalizme gönül
vermişlerdi ve bu yolda hiç bir şeyden gözlerini sakınmamışlardır.
Onların ideolojik-politik
çizgileri Marksist-Leninist’i ve bunu kimse inkâr ve imha edemez.
Günümüzde bu çizgi yeni
nesillerle mücadeleye devam etmektedir.
Devrim ve Bilimsel Sosyalizm
adına yürüyüşümüz sürüyor, sürecek.
Her yıl 6 mayıslarda kimileri
‘anma’ adı altında adeta nostalji yaşarcasına üç beş slogan, üç beş yürüyüş ve
etkinlik düzenlese de bu pasifist yaklaşımlarla 68 kuşağının günümüze devrettiği
ve devam eden Devrim ve Bilimsel Sosyalizm mücadelesinin bayrağı barikatlarda,
okullarda, fabrikalarda daha aktif, daha güçlü.
Hiçbir inkarcı, pasifist,
nostaljik ‘devrimcilik’ 68 kuşağının bizlere bıraktığı Marksizm-Leninizm
bayrağıyla Devrim ve Bilimsel Sosyalizm yürüyüşümüzü engellemedi,
engelleyemeyecekte.
*
Kimi çevrelerin son
dönemlerde, özellikle medya ve basın aracılığıyla 68 kuşağının özellikle
‘bağımsızlık ve sosyalizm’ mücadelesini küçümser, basite alır, içini boşaltır
tarzındaki yayınlar her nereden olursa olsun tamamen operasyonal olduğu gerçeği
özellikle ‘bağımsızlık ve sosyalizm’ mücadelesine 68 kuşağının bıraktığı yerden
devam edenler tarafından açık ve net bilinmektedir.
‘Bağımsızlık’ kavramını bir
şekilde sadece ‘ülke, toprak, sınır, devlet, vs.’ gibi kavramlarla sınırlı
şekilde algılayan ve özünde Fransız ihtilalinden kalma burjuva ‘bağımsızlık’
anlayışından ayrı düşünemeyenler hem büyük bir yanılgı, hem büyük bir saptırma
içindedirler.
‘Bağımsızlık’ her türlü
kapitalist işbirliğinden, sömürgeciliğinden, işgalinden, boyunduruğundan, zapturaptından,
üslerinden, askeri-bürokratik-diplomatik-istihbari kuşatmadan ve emir komuta
zincirinden topyekûn kurtuluş anlamındadır.
Bu anlamda okunmayan bir
‘bağımsızlık’ anlayışı sadece bu coğrafyada değil dünyanın hiçbir yerindeki
halklar için bir şey ifade etmez.
Fransız ihtilalinden ulusal
çıkarımlarla birlikte yükselen ‘bağımsızlık’ anlayışıyla, kapitalizme karşı ve
onu yerle bir etme yolunda Bilimsel Sosyalist mücadelenin içinde yer alan temel
ilkelerden olan ‘bağımsızlık’ kavramını aynı kefede ele almak ve bunu adeta
ideolojik-politik bir eleştirinin parçası haline getirmenin özünde yatan yerli
işbirlikçi kapitalistlerin güdümünde emperyalizmle işbirliğinden başka bir şey
değildir.
Kapitalizmin ideolojik politik
olarak özgürlük, bağımsızlık, demokrasi, eşitlik, adalet, barış, hukuk, vs.
gibi kavramlara bakış açısıyla Bilimsel Sosyalizmin aynı kavramlara ideolojik
politik olarak bakış açısı farklıdır.
Keza farklı olmasaydı farklı
ve birbirine karşı ideolojiler olmazlardı. Israrla cahilce, farklılık olsun
diye, acemice, basit, dar, sıradan, sözde tartışma, eleştiri yaptığını iddia
eden kimi çevrelerin esasında dertlerinin bunlar değil tam tersine kapitalizme
ve emperyalizme hizmet etme, ondan üç beş kırıntı, kemikle beslenme
amacındadırlar.
Azıcık aklı olan birinin iyi
niyetli olmak kaydıyla kapitalizmin ‘bağımsızlık’ anlayışıyla sosyalizmin
‘bağımsızlık’ anlayışı arasında ne kadar fark olduğunu anlaması ve bilmesi o
kadar zor değildir.
Emperyalizm karşısında
‘bağımsızlık’ mücadelesi her türlü sömürgeci işgali yerle bir etmenin temelin
ilkesidir.
*
Özellikle 68 kuşağı dönemini
doğrudan o dönemin içinde olan ya da sonrasında olanları ayırmaksızın, 68’i
kemalize etmeye çalışanlar ya da liberalize (sivil toplumcu, burjuva demokrat)
etmeye çalışanlar her ne kadar inkâr ederken bir yandan da o dönemin
ideolojik-politik çizgisini imha etmeye çalışanlar bilmelidirler ki siz ne
kadar 68 kuşağının Marksist-Leninist çizgisini inkâr ve imha etmeye çalışsanız da
halen devam eden ve zafere kadar da devam edecek olan Devrim ve Bilimsel
Sosyalizm yolunda yürüyenler olarak Marksist-Leninist çizgiyi yaşamaya,
yaşatmaya devam ediyor, edecektir.
*
Pek çok çevrenin operasyonal
bir yöntemle medyada ve basında 68’e dair sanki bir yıl içinde olmuş bitmiş bir
dönemmiş gibi ele almaları ve dönemin Devrim ve Bilimsel Sosyalizm
mücadelesinin önderleri ve geniş kitleleri adeta sadece sosyalizmin
karikatüründen haberdarlarmışçasına, dönemi ve dönemin mücadelesini kemalizme
yamama çabası, dönemin 61-71 ve sonrasından da günümüze dek süren Devrim ve
Bilimsel Sosyalizm mücadelesinin dağıtılması için ellerinden geldiğince kullanmışlardır,
kullanmaya da çalışıyorlar.
Kemalizm’le hesaplaşılmasaydı
o dönemde adım adım Devrimci, Sosyalist, Militan bir mücadele oluşmazdı ve
sonrasında da en ağır bedeller ortaya çıkmazdı.
Her ne şekilde operasyonal
olarak 68’in önderleri ve onların düşünce sistemini kemalizme ve liberalizme yamamaya
çalışsa da kimi çevreler unutulmasın ki Devrimci, Sosyalist, Militan önderleri
ve kadroları katleden kemalizm’in ta kendisidir.
68 öncesi ve sonrasında
Devrimci, Sosyalist, Militan önderlerin kemalizme yönelik eleştirileri, zamanla
her türlü ilişki ve bağın reddi ve oradan da doğrudan ihtilalci bir Marksizm’e Leninizm’e
yönelişi görmemenin önemli nedenlerinden bazıları; dönemin gerçekliğini inkâr,
günümüze devredilen Devrim ve Bilimsel Sosyalizm bayrağının paçavraya
dönüştürülmeye çalışılması, mevcut sistemi ve Kemalizm’i besleme ve en önemlisi
de emperyalizm ve yerli işbirlikçi kapitalistlere karşı doğrudan devrimci
mücadeleyi dağıtma ve imha çabasıdır.
*
68’i ele alırken onun temel
özneleri olan önderlerin ve kadroların ideolojik-politik çizgileri olan
Marksizm Leninizm’i bu değerlendirmelerin içinden çıkardığınızda ortada sadece
nostaljik ‘devrimcilik’ kalır.
Keza 68 kimi çevreler yenildi,
parçalandı, dağıldı gibi operasyonal bir dil kullansalar da burada da emperyal
hizmet dilini çok iyi anlamaktayız.
Nitekim 68 kendisini 70ler,
80ler, 90lar ve günümüzdeki Devrimci, Sosyalist, Militan mücadelelerine taşımış
ve taşımaktadır.
68’in önderlerinin hem teorik,
hem pratik, her türlü Devrimci, Sosyalist, Militan eylemi binlerce dersle
doludur ve bu dersler hem günümüz Devrim ve Bilimsel Sosyalizm mücadelemizi hem
de daha ileri adımlar atmamıza sebep olmaktadır.
Her ne kadar içi boşaltılsa da
hem kendi döneminde hem de sonrasındaki Devrim ve Bilimsel Sosyalizm bayrağını
devrettikleri Devrimci, Sosyalist, Militan çizgilerinden asla gerim adım
atmadıkları gibi hemen hemen her dönem olduğu gibi özellikle 1 Mayıs Taksim Direnişinden,
Haziran Taksim Gezi Direnişi ‘ne oradan da, Eylül Tuzluçayır Direnişi ’ne son
olarak da Yolsuzluk ve Rüşvete karşı direnişlerde, dayanışmalarda,
birlikteliklerde, paylaşımlarda, üretimlerde bir kere daha bu coğrafyanın
Devrimcilerinin, Sosyalistlerinin, Komünistlerinin birlikte hareket edebileceklerini
ve aralarındaki çeşitli farklılıklara rağmen birlik ve beraberlik
sağlayabileceklerini bire bir yaşamak her Devrim ve Bilimsel Sosyalizm neferi
için ne kadar onur vericiyse bizler içinde aynı onuru yaşamak ayrı bir
mutluluktur.
Deniz-Yusuf-Hüseyinler,
Mahirler, Sinan, Ulaşlar, İbrahimler ve daha nice Devrimci, Sosyalist, Komünist
önder ve kadrolar yeri geldiğinde en sert tartışmaları aralarında yapsalar da
Devrim ve Bilimsel Sosyalizm yolunda yeri ve zamanı geldiğin cephede,
barikatta, meydanlarda, sokaklarda, kırlarda, fabrikalarda, tarlalarda yine
yeniden kapitalizme karşı, emperyalizme karşı, faşizme karşı mücadelede omuz
omuza vermesini bilmiştir bilmektedir de.
Ve bu daha başlangıç
mücadeleye devam…
Yaşasın 1 Mayıs Taksim
Direnişi
Yaşasın Haziran Taksim Gezi
Direnişi
Yaşasın Eylül Tuzluçayır
Direnişi
Yaşasın Faşizme Karşı Mücadele
Cephesi
Yaşasın Uluslararası Devrimci
Bilimsel Sosyalizm
Hasan Hüseyin Beydil
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder