BİLİMSEL SOSYALİZMİN DEMOKRASİ
VE İLETİŞİMSEL EYLEMLİLİĞİ ÜSTÜNE
Şimdilerde kimileri dünyanın
demokrasiler çağında olduğu varsayımını savunmakta.
Ayrıca bunun da uygarlık
olduğunu iddia etmekteler.
Evet, doğrudan ister antik
Yunandan, ister eski Roma’dan alalım ya da Sümer’den, Hint’ten, Çin’den ne de
olsa herkesin bir demokrasi başlangıcı var, sonuçta adı geçen demokrasi sadece
ezenlerin, sömürenlerin demokrasisidir.
Günümüzde burjuva
demokrasisini adeta tüm insanlığı kapsayan bir demokratik anlayış gibi sunanlar
unutmasınlar ki burjuva demokrasisinin karşıtı ve esas demokrasi proletarya
demokrasisidir.
Üretici güçlerin demokrasisi
karşısında sözde “genel geçer bir demokrasi” adı altında savunulan burjuva
demokrasisidir.
Kimi kendine sözde “sosyalist,
komünist” diyen kişi ya da örgütlerde sözde demokrasi adına burjuva
demokrasisine hizmet etmekten geri kalmamaktadır.
*
Günümüzde “demokrasi” adı
altında burjuva demokrasisini savunmaktan öteye gidemeyen ideologlar,
teorisyenler, aydınlar, politikacılar unutmasınlar ki bu eylemleriyle sadece
kapitalizmin değirmenine su taşımaktadırlar.
*
Demokrasiyi ağzından eksik
etmeyenler nedense iş burjuvaziye ve İşçi Sınıfına geldiği zaman dilleri
tutulmaktalar.
“Çağımız bilmeme çağı…” diye
başlayan yüzlerce cümlenin hiç birinde üretici güçlerin sömürülmesi asla dile
gelmez.
Her şey ama her şey çiçek,
böcek, taş, kaya, hava, su vs. her şey konuşulur, tartışılır ama işsizlik,
açlık, yoksulluk, işten atılma, emek-sermaye çelişkisi asla konuşulmaz.
Neden çünkü demokrasi gelecek her
şey düzelecek, iyi de dilinizin altındaki baklayı çıkarında görelim o demokrasi
dediğiniz burjuva demokrasisi değil de nedir?
*
Katılımcı, çoğulcu, parlamenter,
sosyal, dar, geniş, uzun, ince birçok demokrasi şekli vardır ki bunların hepsi
sadece kapitalizme yani sermayeye, yani burjuvaziye, yani patronlara, yani
sömürgecilere, yani ezenlere hizmet ederler.
Demokrasi, burjuva diktatörlüğü
zehrinin tatlandırılmış halidir.
*
Evet, günümüzde cep
telefonlarıyla, sosyal medya aracılığıyla ve diğer iletişim araçlarıyla
insanlarının kendilerini ifade ettikleri bu vesileyle de demokrasinin geliştiği
iddia edilse de böyle bir şey söz konusu değil.
Bilmeyenlere hatırlatalım
internet, televizyon, radyo, dergi, gazete, bunların tarihsel gelişimi ve amacı
üç aşağı beş yukarı aynıdır ve insanlar bu araçlarla geçmişten günümüze kadar
kendilerini ifade etmektedirler.
İnternet üzerine yapılan
konuşmalar ve yazışmalar iletişimsel eylemliliğin tarihsel köklerini bilmemekle
ilgilidir.
Ayrıca teknik gelişmelerin
sosyal bilimler üzerindeki diyalektiksel gelişimine azıcık kafa yormayanlar ki
kendine özellikle siyaset bilimi okuduğunu söyleyenler oturup zahmet edip diyalektik
materyalizmi ve tarihsel materyalizmi okusalar bu süreçlerin birbirlerini nasıl
etkilediği ve bunun ne kadar doğal bir iletişimsel eylemlilik olduğunu
kavrarlar.
İnsanın kendini ifade etme
alanları vardır, bu alanlar, yayın organları, medya, basın, televizyon,
sokaklar, kurumlar, partiler, dernekler, sendikalar, vs kısacası toplumun
bulunduğu ya da ulaşabildiği her alan insanın kendini ifade etmeye çalıştığı
alandır.
İnternette bunlardan biridir.
Bu denli saçma sapan elle
tutulacak hiçbir yanı olmayan hiçbir mantığa dayanmayan tıpkı paratoner
bulunduğunda “bu şeytan icadı” diyen manastır sakinleri gibi “internetten,
şundan bundan bir halt olmaz” diyenler tarihi bir kere daha gözden geçirsinler.
Unutulmamalıdır ki dün gazete
ne ise, dergi ne ise, televizyon ne ise, radyo ne ise vs. günümüzde internet o
demektir.
Zamanla bunu kavrarsınız.
Ki burjuvazi bunu kavramış.
Kimileri üretici güçlerin ve
öncülerinin daha matbaanın 500 yıl sonra gelmesi misalinde olduğu gibi ancak
500 yıl sonra anlamasını istemekle sadece toplumu iletişimsel eylemlilikten
uzaklaştırmaya çalışmaktadır.
İletişim araçlarının nasıl,
neden kimlerle kullanılacağına dair birçok ileri geri konuşanlar mevcuttur.
Hemen bugünden yarına bu
araçlar aracılığıyla kapitalizmin devrileceğini, hemen herkesin
özgürleşeceğini, sömürünün de ortadan kalkacağını düşünenler ne kadar
zavallılar bir bilseler.
Kapitalizmle mücadele ne dün,
ne bugün, ne de yarın sadece iletişimsel eylemliliklerle olmayacaktır.
Kapitalizmle mücadele dünde
farklı farklı araçlarla yapılıyordu bugünde farklı farklı araçlarla
yapılmaktadır, yarında gelişen teknolojiler doğrultusunda farklı araçlarla
yapılacaktır.
Bilim nedir, tarih nedir,
yaşam nedir, insan nedir, toplum nedir, mücadele nedir, savaş nedir, strateji
nedir, taktik nedir, araç nedir, amaç nedir vs. bunların hiçbirine beş dakika
bile kafa yormadan düşünmek, yorum yapmak, sadece saçmalamaktır.
Oysa unutulmamalıdır ki
üretilen, keşfedilen, icat edilen, bulunan, uygulanan hiçbir şey toplumdan bağımsız
olamaz.
Zamanla toplumun yaşamının
önemli bir parçası haline gelir.
Neyin, nerede, ne amaçla
kullanıldığına bakıldığında sonuç açıkça ortaya çıkacaktır.
Unutulmamalı ki dün herkes
gazete dergi okumuyordu, dün herkes radyo, televizyon dinleyip izlemiyordu,
bugünde herkes internet kullanmıyor.
Ancak her geçen gün iletişimsel
eylemliliğin içinde yer almaya çalışmaktadır toplumlar.
Bunun zamanla daha da artmasında
insanlığın daha çok şeyi paylaşmasını sağlayacaktır.
Ancak burada unutulmamalıdır
ki burjuva medyası basını elindeki sömürüden elde ettiği imkânlarla bizden
öndedir.
Bu önde olmayı her türlü
iletişimsel eylem aracıyla aşmak zorundayız.
Bu bildiri, broşür, gazete, internet
paylaşımları, duvar yazıları, dergi, radyo, televizyon vs. hepsini ama hepsini
iletişimsel eylemsellik adına kullanmak zorundayız.
Bu iletişimsel eylemlilik
diğer eylem çeşitlerinden sadece bir tanesidir unutulmasın.
Tüm eylem çeşitlerinin bir
araya gelmesiyle ancak kapitalizm karşısında zafer elde edilebilir.
*
Neoliberalizm denilen kavram
kapitalizmden başka bir şey değildir.
Tıpkı diğer pek çok farklı
süslü, benekli, çiçekli kavramlar gibi bu kavramda sadece bir hedef saptırma
amaçlı kullanılmaktadır. Keza demokrasi kavramı da kapitalizmden başka bir şey
ifade etmez, burada unutulmaması gereken dilinden demokrasi kelimesi eksik
olmayanların hiç “antikapitalist” olduğunu söylediklerini duydunuz mu, elbette
duymadınız, çünkü burjuva demokrasisi demek yerine demokrasi diyerek sanki
“herkes için demokrasi” dermişçesine kullanılmaktadır, oysa demokrasi kelimesi
sadece burjuvalar içindir dolayısıyla kapitalizm içindir.
Neoliberalizm demokrasinin
ilişkisi ise her ikisinin de kapitalizmle olan ilişkisidir esasında ve temel
amaç üretici güçlerin devam eden sömürü düzenine karşı savaş açmamaları için
mevcut durumu, sistemi yumuşatma, ılımlılaştırma, vs. adınadır.
Devam eden her türlü
demokratik mücadele incelendiğinde zerre kadar bu mücadeleler patronlara,
sermayeye, burjuvaziye yani kapitalizme zarar vermez, sistem yürür ve devam
eder, sende sadece demokrasi ve neoliberalizm tartışmalarıyla debelenir
durursun.
*
Öncelikle kimi sözde
sosyalist-komünist yazar, aydın, ideoloğun birçok tezinin özünü incelediğimizde
açık ve net görünen mevcut kapitalist sistem içinde üretilen tezler karşısında
sadece tespit yaptıklarını görmeliyiz.
Oysa bilimsel sosyalizm sadece
tespit yapmak değildir.
Aynı zamanda aynı çevreler
mevcut kapitalist sisteme muhalefet yaparak sözde karşı koyduklarını
savunmaktadırlar.
Oysa bilimsel sosyalizm sadece
muhalefet yapmak değildir.
Bilimsel sosyalizm hem
sınıfsal eleştiri hem de sınıfsal müdahale yapmak zorundadır.
Aksi halde yapılan hiçbir şey
bilimsel sosyalizmin kapitalizm karşısındaki savaşımını zaferle sonuçlandırmaz.
Sadece tespit ve muhalefet
kalan sözde sosyalist-komünist hareketler reformizmin yani kapitalist
işbirlikçilikten öteye gidemez, tespitle kalmayıp sınıfsal eleştiri, muhalefetle
kalmayıp sınıfsal müdahalede bulunanlar ise kapitalizm karşıtı ve onu yerle bir
edecek olan devrimcilerdir.
Savaş günümüzde her ne kadar burjuvaziyle
üretici güçler arasında görünüyorsa, reformistlerle, devrimciler arasında da
devam etmektedir.
Reformistler her dönem
sosyalist, komünist kaynaklardan beslenmiş olsalar da, o köklerden gelseler de
eylemsellikleri tamamen mevcut sistem içinde çözüm aramak adı altında zamanla
mevcut sisteme bağlılıklarını ifade etmekten öteye gidememektedirler.
Hasan Hüseyin Beydil